Perşembe 04.07.2013 00:00
Son Güncelleme: Cumartesi 06.07.2013 09:04

Tunceli'nin adı Dersim mi olacak?

Alevi açılımında yeni dönem ve kodları...

>> Hükümet 3 Haziran 2009'da ilk çalıştayla başladığı Alevi açılımına 2011'de kaldığı yerden devam etme kararı aldı.
>> Çalışmayı sorumluluk alanları arasında Diyanet İşleri Başkanlığı da bulunan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ yürütecek.
>> 31 Mart 2011'de nihai raporla sonuçları açıklanan çalıştayların bir devamı niteliğinde olan yeni sürecin kodlarını araştırdık, atılacak yeni adımları öğrendik.
Açılımın 2009'da neden başladığını, sürecin koordinasyonunu üstlenen Faruk Çelik Alevi toplumunun önde gelenlerine "Türkiye komşularıyla sorunlarını çözünce, kendi kronik iç sorunlarına dönme fırsatını ancak bulabildi" sözleriyle açıklamıştı. Diğer bir deyişle Alevi açılımı, Oslo ile kesintiye uğrayan "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi"yle paralel yürütülen, genel anlamda oradan beslenen bir süreçti. Hükümet bir yandan Kürt meselesini çözmek için adım atıyor, diğer yandan toplumda kendisini dışlanmış hisseden diğer kesimlerin sorunlarına eğiliyordu. Bu çerçevede yedi ana çalıştay gerçekleştirildi. Daha sonra yapılan toplantılarla sayı 11'i buldu. Bu toplantılarda, Alevi toplumunun önde gelenleri ile farklı kesimden isimler aynı masa etrafında bir araya getirildi. Sert tartışmalar ve önyargılarla başlayan toplantılarda, birbirini tanıma, empati kurma eşikleri aşıldı, süreç konuşma, iletişim ve birbirini anlama ile devam etti. Toplantılar dizisinin sonunda hazırlanan nihai raporda dile getirilen somut talepler hayata geçirilmesi için hükümete sunuldu.
Tıkanıklıklar aşılamadı
Sivas katliamının yaşandığı Madımak Oteli'nin Bilim ve Kültür Merkezi'ne dönüştürülmesi bu sürecin başarılı sonuçlarından birisiydi. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, başbakan olarak, tek parti döneminde gerçekleşen Dersim isyanının bastırılması olaylarıyla ilgili dile getirdiği "özür" yine bu sürecin somut sonuçları arasında gösterilebilir. Ancak Alevi açılımı, bu adımların ötesine geçemedi. Somut öneriler pratiğe dökülemedi. Zorunlu din derslerinin kaldırılması ya da muhtevasının değiştirilmesi, cemevlerinin ve Alevi dedelerinin statüsü gibi tıkanıklıklar aşılamadı. Bunun sebepleri hükümetin karşısında yeknesak bir "Alevi tutumu" olmaması, hükümetin içerideki "Sünni direnci" aşacak gücü kendinde bulamaması, "Tekke ve Zaviyeler Kanunu" gibi kritik değişikliklerde muhalefetten gerekli desteğin alınamaması şeklinde sıralanabilir. "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi"nde yaşanan tıkanmanın Alevi açılımını da olumsuz yönde etkilediği söylenebilir.
Çözüm sürecindeki eksik parça
Ancak çalıştayların nihai raporunun açıklandığı 2011'den bu yana statükoyu etkileyen önemli gelişmeler oldu. Öncelikle Kürt sorununun çözümüne yönelik çabalar yeniden başladı ve "çözüm süreci" adı altında yürütülen çalışmalarda tarihi denebilecek bir aşamaya gelindi. Tıpkı 2009'da olduğu gibi bu AK Parti hükümetini Alevi meselesini tamamen çözecek yeni bir süreç için cesaretlendirdi. Bu arada Alevi meselesi ile Kürt meselesinin birçok noktada kesiştiğini belirtelim. Alevi toplumunun haklarının iyileştirilmesi çerçevesinde atılacak adımlar çözüm sürecini de hızlandıracak ve fotoğrafın bütünündeki eksik parçanın tamamlanmasını sağlayacak. Bölgesel denklem Statükoyu değiştiren ikinci konu bölgesel gelişmeler oldu. Suriye'de iki yıldır süren kanlı savaş sadece bölgedeki Şii-Sünni saflaşmayı belirginleştirmedi, aynı zamanda ülke sınırlarını kolaylıkla geçebilen psikolojik ve maddi unsurlarıyla Türkiye'yi siyasi, toplumsal ve ekonomik açından derinden etkiledi. İki yıllık süreçte yaklaşık 500 bin kişi çatışmalardan kaçarak Türkiye'ye sığındı. Türkiye bir yandan mültecilere kapılarını açarken bir yandan da Esad'a katliamlara son vermesi çağrısında bulundu. Ankara, Suriye'deki olası siyasi dönüşümün tarafı ve destekçisi oldu.
Enerji birikimi
Bu Suriye'de yaşananların bir şekilde Türkiye'ye yansımasını, bölgedeki Şii-Sünni gerilim hattının toplumsal etkilerine maruz kalmasını kaçınılmaz kılıyor. Yabancı istihbarat örgütlerinin bu etkilerin artmasına yönelik çaba içerisinde olduğunun altını çizmek gerekiyor. 53 kişinin yaşamını yitirdiği Reyhanlı saldırısı bunun en açık örneğiydi. Aynı zamanda Suriye'den kaçan mültecilerin şehirlerde de konaklamaları, "El Kaideciler Hatay'da dolaşıyor" iddiaları, muhaliflerin Türkiye tarafından eğitildiği haberleri güneyde biriken tansiyonun ülke içine yayılmasına yardımcı oldu. 2012 kışında Malatya ve Adıyaman'da bazı Alevi vatandaşlarımızın kapılarının işaretlenmesi -daha sonra bazılarının illegal sol örgütler tarafından işaretlendiği ortaya çıksa da- Türkiye'nin bu anlamda sancılı bir sürece girdiğinin habercisiydi.
Muhaletefin tutumu
Bu bir birikimdi ve İstanbul Boğazı'na yapılacak üçüncü köprüye "Yavuz Sultan Selim" adının verilmesiyle ortaya çıkan hassasiyet konuyu tekrar Türkiye'nin gündemine getirdi. Bu birikim Taksim Gezi Parkı eylemlerinde de kendisini gösterdi. Başbakan Erdoğan'ın "Alevi vatandaşlarımızın da bu gösterilerde kitlesel olarak yer aldığını maalesef gördük" şeklindeki açıklaması söz konusu durumla ilgili bir fikir verebilir. Ayrıca ana muhalefet partisi CHP ve bazı milletvekillerinin Malatya'daki olaylar, Suriye gerilimi ve Gezi Parkı tartışmalarında izlediği politikaların, Aleviliğin siyasi tartışmaların dışına çıkarılması gerekliliğini ortaya koyduğu söylenebilir.
AÇILIMDA ATILACAK ADIMLAR
Hükümet raftan indirdiği Alevi açılımı projesine 2011'de kaldığı yerden devam edecek. Ancak atılacak adımlar
2011'in ötesine geçecek. Bazıları şöyle:
CEMEVLERİNİN STATÜSÜ: Hükümet, Alevi önderlerinden gelen talepler de göz önüne alındığında sorunun önemli sebeplerinden birisi olan cemevlerinin statüsü konusunda önemli bir adım atmaya hazırlanıyor. Faruk Çelik'in Alevi Çalıştay'ında önerdiği, Alevi önderleri tarafından da kabul edilen bir formül üzerinde duruluyor. Bu formüle göre ismi "Hacı Bektaş Veli Vakfı" olabilecek bir vakıf kurulması, Alevi dernek ve kuruluşlarının bu vakıf etrafında bir araya gelmesi ve bu vakıf üzerinden cemevlerinin ihtiyaçlarının karşılanması öngörülüyor. Bunun için yasal düzenlemeye gerek olmadığı, Bakanlar Kurulu kararının yeterli olabileceği belirtiliyor. Bu formüle göre belediyeler de cemevlerine yer tahsis ederek üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirebilir.
DERGAHLARIN TALEPLERİ: Söz konusu formül "Tekke ve Zaviyeleri Kapatma Kanunu" mağduru diğer kesimlerin de ilgisini çekiyor. Çalışmayı yürüten Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın makamına Alevi olmayan dergah ve tarikatlardan "bizim dergahımıza da yardım edin" talepleri geldiği belirtiliyor. Hükümetin bu taleplere karşı nasıl bir adım atacağı henüz soru işareti.
ZORUNLU DİN DERSİ: Alevi toplumunun ikinci önemli talebi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılması. Bu hükümetin atacağı ikinci adım olarak öne çıkıyor. Orta öğretim okullarına Hz. Muhammed'in hayatı ve Kuran gibi dersler seçmeli olarak okutulmaya başlanmıştı. Zorunlu olarak okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin de zorunlu olmaktan çıkarılacağı ve seçmeli ders haline getirilebileceği ifade ediliyor.
ARAŞTIRMA KOMİSYONLARI: Alevi açılımı çerçevesinde atılacak yeni adımlardan birisi geçmişte yaşanan karanlık olayların detaylı bir incelemeye tabi tutulacak olması. Geçmişte Sivas, Çorum, Kahramanmaraş ve Başbağlar'da yaşanan karanlık olayların araştırılması ve açıklığa kavuşturulması konusunda TBMM çatısı altında çalışma başlatılabileceği belirtiliyor.
ÜNİVERSİTELERE YENİ İSİMLER: İstanbul Boğazı'na yapılacak üçüncü köprüye Yavuz Sultan Selim isminin verilmesine Alevilerden tepki gelmiş, bunun üzerine, bu ismin Alevi vatandaşları rencide etmek için konmadığı, yapılacak yeni bir projeye Hacı Bektaş Veli ya da Pir Sultan Abdal gibi isimlerin verilebileceği belirtilmişti. Başbakan Tayyip Erdoğan da Nevşehir ve Tunceli'deki üniversitelerin isimlerinin "Hacı Bektaş Veli" ve "Pir Sultan Abdal" olarak değiştirilebileceğini açıklamıştı. Şu anda bu konuda bir çalışma yürütülüyor. Hangi yeni projeye Alevi önderlerinden birinin isminin verileceği henüz kararlaştırılmadı.
SABİHA GÖKÇEN HAVAALANI: Ancak önemli bir detay, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan'a sunulan ancak henüz değerlendirmeye alınmayan bir öneride gizli. Öneri Sabiha Gökçen Havaalanı'nın isminin değiştirilmesi yönünde. Atatürk'ün manevi kızı Gökçen, Dersim isyanının bastırılmasına Türkiye'nin ilk kadın savaş pilotu olarak katılmıştı.
TUNCELİ DERSİM OLSUN: 23 Haziran Pazar günü İstanbul Kadıköy'de bir araya gelen Aleviler hükümete bir çağrıda bulunarak "Tunceli ismi bir askeri operasyon ismidir, Dersim yapın" talebini dile getirdi. Kaynakların belirttiğine göre hükümetin bu konuda şimdilik bir hazırlığı bulunmuyor. Ancak Alevi açılımını başlatan Başbakan Erdoğan'ın Dersim olayları nedeniyle özür dilediğini hatırlatan kaynaklar Tunceli isminin Dersim olarak değiştirilmesi çözüme katkı sunacaksa hükümetin bundan kaçınmayacağını belirtiyor. Akil İnsanlar Güneydoğu Heyeti'nin Başbakan Erdoğan'a sunduğu raporda yer alan "Seyit Rıza'ya iade-i itibar" talebini de dikkate almak gerekiyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.