Giriş Tarihi: 31.7.2013 17:48 Son Güncelleme: 1.8.2013 21:32

İkinci Abdülhamid’in evlenme teklifi nasıl geri çevrildi?

Sultan II. Abdülhamid Han’ın Aile Hayatı” kitabı “Ulu Hakan”ı pek çok şaşırtıcı yönüyle gözler önüne seriyor. Sofrasından eksik etmediği altın tuzluğun sırrından, evlenme teklifini geri çeviren cariyeye oynadığı oyuna, Yıldız Sarayı’nda zürafa besleyişinden havuzda çocuklarla gemi yarıştırmasına kadar alışılmadık bir padişah portresi…

Sultan II. Abdülhamid Osmanlı tarihinin en çok dikkat çeken simalarından biri. Tahtta kaldığı 33 yıl boyunca dünyanın en büyük güçlerine karşı duran, en sinsi stratejilere rağmen imparatorluğu dimdik ayakta tutan sultanın tarihi ve siyasi kişiliği zaten dillere destan. Ancak içinde bulunduğu küresel oyunların çok gölgesinde kalsa da onun da şahsi ve gündelik bir hayatı, kendine has alışkanlıkları, bilinmedik, sıra dışı yönleri var. Hakkında yazılıp çizilenlerin bir kısmı hayal ürünü olsa da siyasi şahsiyetinin yanında şahsi hayatının da incelenmeye değer olduğu muhakkak… Faruk Yılmaz'ın hazırladığı "Sultan II. Abdülhamid Han'ın Aile Hayatı" sultanın hayatının bilinmeyen bu yönlerini gündeme getiriyor.

Bir yanda dünyanın en büyük devletini en sıkıntılı dönemlerinde yöneten bir padişah, öte yanda saray içinde fabrikalar kurduran, hayvanat bahçesi açtıran, zürafa besleyen, çocuklarla havuzda gemi yarıştıran bir adam. Padişah'ın sofrasındaki altın tuzluğun sırrı, çocuklarıyla olan münasebeti, aşık olduğu cariyeyi kendi elleriyle nasıl evlendirdiği, hareminde kendine yarenlik eden hayvanları, uyumadan önce kendisine okunan kitapları ve Sultan II. Abdülhamid'in hayatına dair hiç duymadığınız başka detayları Ömer Faruk Yılmaz'ın hazırladığı "Sultan II. Abdülhamid Han'ın Aile Hayatı" kitabında bulmak mümkün. Biz de bu detaylardan bazılarını derledik…
Kimseye "sen" demezdi
Padişah Abdülhamid Han karşısındakine yüksek sesle konuşmaz gayet açık bir lisanla hitap ederdi. Vakur ve ağırbaşlı duruşu yanında yüzüne bakınca insana muhabbet hissi verir ve sözleri dinlenilmekten usanılmazdı.

Kendini ziyaret eden kim olursa olsun karşısında ayakta dursun istemez, gösterdiği yere oturmasını isterdi. Sultan kimseye "sen" diye hitap etmez, cariyelere bile "Getiriniz, götürünüz" gibi nazikane emirler verirdi.
Çocuklarını sade giydirirdi
Gerek haremin gerekse kızların resmi işlere karışmasını asla istemezdi. Çocukların terbiyesine çok dikkat ederdi. Çocukların bir kusurunu gördüğü zaman kendilerine bir şey söylemez, annelerine söylerdi. Çocuklarının sade giyinmesini arzu ederdi. Sultan "Jan Mari Farina" kolonyası kullandığı için çocukları da onu kullanırdı.

Hocalarına arabasını verirdi
Yerli-yabancı basını yakından takip eden, 10 binin üzerinde kitaba sahip kütüphanesi olan II. Abdülhamid, "İlim ve din"in biraradalığına vurgu yapardı. İlim ve ilim adamlarına saygısı büyüktü. Saraya dönerken yanında bulunan hocalarına arabasını verir, kendisi ata binerek hademelerle birlikte yolculuk ederdi. Böylelikle onların halleri ve hatırlarını sorma fırsatı bulurdu.

Yıldız'da yedi tonluk halı
II. Abdülhamit, 1876'da iki devrime sahne olan Dolmabahçe Sarayı'nı duygusal nedenlerle terk ederek daha korunaklı olan Yıldız Sarayı'na yerleşti. Abdülhamid Han burayı İstanbul içinde kendi ihtiyacını karşılayan ayrı bir şehir gibi düzenletti. 12 bin kişinin yaşadığı Yıldız Sarayı 500 bin metrekarelik alanı kaplıyordu. Başka ilginç ve muhteşem bir detay da Şale Köşkü'nün Hereke'de özel olarak dokunan halılarının ağırlığının yedi ton olmasıydı. Bu özelliklerinden dolayı dünyanın en değerli halıları arasında yer almayı hak etmişlerdi.

Altın tuzluğun sırrı
Yıldız Saray'ında günde bin 800 tabla yemek pişirilirdi. Padişahın yemekleri kendine mahsus olan mutfakta hazırlanır ve üstleri sarılıp, mühürlenerek tabla ile yemek odasının dışına getirilirdi. Yemekleri önüne şehzadelik zamanından beri tanıdığı Sırrıcemal Kalfa koyardı. Padişah ailesi de olsa kimseyle yemek yemezdi. Yemek yerken sofrasına annesi Tir-i Müjgan Kadınefendi'den kalma altın tuzluk mutlaka koyulurdu. Padişah tarçını çok severdi. "Eğer yakışık alsaydı suyun üzerine de tarçın ekip öyle içerdim" dediği meşhurdur. Sarayın yemek üzerine önemli geleneklerinden biri de Arnavutlardan oluşan ehil kişilerce salep ve boza hazırlanıp bahar gelince bunların saray halkına dağıtılmasıydı.

Yatarken zabıta romanı okuturdu
Abdülhamid Han erken yatar ve dizlerine kadar inen uzun bir gömlek giyerdi. Yatağına girince paravanın arkasına gelen Gidiş Müdürü Mahmud Efendi ve daha sonraları da Esvapçıbaşı İsmet, Mabeynci Emin Beyler tarih, edebiyat ve sarayda tercüme edilmiş zabıta romanları yahut seyahatnameler okurlardı. Padişah uykuya dalmadan önce "kâfi" derdi.

Çocuklarla oyuncak gemi yarıştırırdı
Devlet işlerinden biraz uzak kaldığında sarayın etrafında bulunan büyük bahçeye çıkarak dünyanın her tarafından getirilip buraya dikilmiş çeşit çeşit çiçeklerle meşgul olurdu. Padişah'a ait bahçede bir havuzda mevcut olup içinde elektrikle çalışan küçücük gemiler mevcuttu. Çocuklar burada oynarken bazen kendisi de onlara rakip olur, havuzda gemileri yarıştırırdı.

Beş gün gerdek gecesi, saraya çağırılan damat
Sarayda çok iyi eğitim görmüş güzel bir kız vardı. Padişah kendisine evlenme teklif etmişti. Ancak güzel kız "Efendimiz ömrüm oldukça size canımı feda etmeye daima hazır olacağım. Fakat dünyayı bana bağış- II. Abdülhamid'in meşhur papağanı (solda) ve Ferhan isimli atı (altta). lasanız asla hareminiz olamam. Çünkü kocam olacak adamın tek eşi olmalı ve yalnız benim erkeğim olmalı" demişti. Ancak Padişah ısrarını daha sonrada sürdürmüş ve kıza altınlar, elmaslar göndermişti. Ümidi kesen Padişah kızı orta yaşlı biriyle evlendirir. Gerdek gecesi tam beş gün, damat odasından alınmış saraya götürülmüş şafak sökünceye kadar bekletilmiş. Padişah yıllar sonra kızı gördüğünde "Mesut musun?" diye sormuş. Birkaç çocuk sahibi olan kadın "Evet, sizin lütfünüz başımın üzerindedir, bahtiyar olmaya, çocuklarımı iyi yetiştirmeye gayret ediyorum" diye cevap vermiş.

ÇORAPLARINI EŞİNE GİYDİRTMEKTEN SAKINIRDI

Ölümünden önce hayatını birlikte geçirdiği Müşfika Kadınefendi'nin hatıratında Padişah'ın kadınlara bakışıyla ilgili önemli ipuçları vardır. Abdülhamid Han çok hastaydı. Çoraklarını giyecek mecali yoktu. Bunun farkına varan Müşfika Kadınefendi padişahın yanına gider ve çoraplarını giydirmek ister. Abdülhamid Han bu durumdan çok mahçup olur ve "Bir kadının kocasına karşı olan hakları büyüktür. Kadınım bu hizmetine mukabil hakkını helal et" der. Bu sefer de Müşfika Kadınefendi mahçup olur. Padişah beş kez hakkını helal et demesi üzerine ettiğini söyler.
YILDIZ SARAYI'NDA ZÜRAFA, ZEBRA…

Hayvanlara düşkün olan Padişah'ın Yıldız Sarayı'nda hayvanat bahçesi vardı. Burada zürafa, zebra, devekuşu gibi hayvanları bulunurdu. Dünyanın en güzel kuşları da içine alan kuşhane vardı. Hareminde ise Cherie isimli köpeğinin dışında süt beyaz papağanı ve Ankara kedisiyle gezerdi. Papağan hükümdarın dairesi dışında duyduklarını padişaha anlatırdı. Kedi ise verilen yemekleri ancak çatalla yerdi. Bu üç hayvan adeta padişahla gezerdi.
Hasan Hüseyin KEMAL

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.