Cuma 25.10.2013 00:00
Son Güncelleme: Cuma 25.10.2013 17:16

Ergenekon ve Balyoz 1876 darbesini mi model aldı?

Tarihçiler şimdi bunu tartışıyor: Modern darbelerin atası 1876 darbesi mi? 1876 yılında dönemin padişahı Sultan Abdülaziz’e yapılan darbe ilk modern darbe mi? Bu özelliği nedeniyle de 12 Eylül’den Ergenekon’a kadar diğer darbelere örnek mi teşkil ediyor? 1876 darbesinin detaylarını araştırıp tarihçilerin yorumlarını aldık.

12 Eylül darbesi, 28 Şubat postmodern darbesi, Ayışığı, Sarıkız, Balyoz darbe planları derken ülkemizde darbe tartışmaları küllenmiyor. Üstelik bunlara şimdi bir de 1876 darbesi tartışması eklendi. İlk bakışta oldukça alakasız görünüyor ama hiç de öyle değil.
Osmanlı'nın son döneminde asker ve sivil darbecilerin girişimiyle gerçekleştirilen 1876 darbesi günümüz için de önemli bir yere sahip. Öyle ki modern dönemin ilk darbesi, günümüz darbelerinin ilk örneği olduğu iddia ediliyor. Darbecilerin o dönemin medrese öğrencilerini sokağa dökmesi, Sultan Abdülaziz'i katletmesi, sonrasında otopsiye izin vermemesi yakın tarihimizle ilgili çağrışımlar da kurduruyor. "1876 darbesi cumhuriyet darbelerinin atası mıydı?" tartışmalarını araştırdık.
İlk modern cuntamız
Geçen sene Topkapı Sarayı'nın deposunda saklanan bir torba bulundu. Üzerinde "Abdülaziz'in Şahadetinde Üzerinde Bulunan Giysiler" ibaresi bulunuyordu. 131 yıl sonra ortaya çıkan tarihi eşyalar içinde padişahın katledilirken üzerinde bulunan pantolon, hırka, dizlik, gömlek, atkı ve iç kıyafetleri vardı. Sultan Abdülaziz'in annesi olan Pertevniyal Valide Sultan, oğlunun katli sonrası eşyalarını saklamış daha sonra bunlar devletin emanetler bölümüne nakledilmişti. Bu katlin arkasında çok tartışılan tarihi bir dönüm noktası olduğu da iddia ediliyor. Sultan Abdülaziz'e karşı 1876 yılında girişilen darbenin Türkiye tarihindeki modern darbelerin ilk örneği olduğu… Yani bir bakıma Türkiye Cumhuriyeti'nde yapılan darbelerin atası.
Ve cunta kuruluyor…
1870'li yıllarda Devlet-i Ali'nin padişahı Abdülaziz'di. Batılı devletler Meşrutiyet'in ilan edilmesi için kendisine baskı yapıyorlardı. Fakat Padişah bu taleplere ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılı durum nedeniyle çok sıcak bakmıyordu. Öbür taraftan ise siyasi kavgalar sürüp gidiyordu. Sadrazam Mahmud Nedim Paşa, Osmanlı Devleti'nin hayatiyetini devam ettirmesi için Rusya ile işbirliğine girilmesini savunuyordu. Bu görüşün karşısında yer alan Mithat Paşa ise İngiltere yanlısıydı. Mithat Paşa İngiliz Büyükelçisi Thomas Eliot ile sık sık görüşüyordu. Tartışmaların sonrasında Padişah Abdülaziz'i tahttan indirmek isteyen Yeni Osmanlılar bir cunta teşkil etmişti. Cunta; Hüseyin Avni Paşa, Mithat Paşa, Mütercim Rüştü Paşa, Hasan Hayrullah Efendi'den oluşuyordu. Eylemi Hüseyin Avni Paşa hazırlamış diğerleri darbeye bir hafta kala haberdar olmuştu.
Abdülaziz'in padişahlığının son yıllarında ekonomik sıkıntılar artmıştı. Mahmud Nedim Paşa devlet işlerini çekip çevirmede yetersiz kalmıştı. Ülkedeki yaşanan sorunlarla birlikte muhalefet de güçlendi. 1875'te ise Osmanlı devleti dış borçlarını ödeyemeyecek duruma düştü ve mali iflasını ilan etti. Darbeyle iktidara gelmenin yollarını arayan Yeni Osmanlılar üst düzey yöneticilerle ve Şehzade Murad'la irtibata geçtiler. Böylelikle darbeci bir cunta oluştu.
Darbeye borsacı finansör
Planlarının gerçekleşmesi için paraya ihtiyaç duyan darbeciler Şehzade Murad'ın borsacısından "mesarif" (masraflar) için yüklü miktarda para almışlardı. Bu parayı Sultan Abdülaziz'in varlığına el koyarak ödemeyi düşünüyorlardı. Şehzade Murad darbe sonrası kesinlikle amcasının zarar görmesini istemiyordu.
Ancak cuntacılar sonraki darbe girişimleri öncesinde de tekrarlanacak olan bildik bir senaryoyu devreye soktular. Cuntanın kışkırtmasıyla 1876 yılının 10 Mayıs'ında Fatih, Süleymaniye ve Beyazıt Medreselerindeki talebeler sokağa dökülerek "Sadrazam ve Şeyhülislamı istemezük" sloganları attılar. Nihayetinde Sadrazam Mahmud Nedim Paşa ve Şeyhülislam Fehmi Efendi görevden alındı. Boşalan makamlara darbeciler geçti. Mütercim Rüştü Paşa sadrazam, Hüseyin Avni Paşa serasker, Mithat Paşa devlet nazırı ve Hasan Hayrullah Efendi şeyhülislam oldu.
Modern darbelerimizin atası gerçekleştirilirken sonraki darbelere miras kalacak olan "Harbiyeliler"i kışkırtmak da ihmal edilmedi. Adım adım planlarını olgunlaştıran cuntacılar Avni Paşa'nın köşkünde buluştular ve 31 Mayıs gününü darbe tarihi olarak seçtiler. Darbede Türkçe bilmeyen birkaç bölük Arap asıllı asker ve er kıyafeti giydirilmiş 300 Harbiyeli kullanıldı. Mekteb-i Harbiye-i Şahane komutanı Süleyman Paşa askerlere ve Harbiyelilere Padişah'ın suikast riskiyle karşı karşıya olduğunu söyleyerek saray etrafında kuş uçurtulmamasını istedi. Kandırılan Harbiyelilerin dışında darbe gerçeğini sadece 63 kişi biliyordu.
Darbe gerekçesi: "İsraf"
O dönemde radyo ve televizyon olmadığından Dolmabahçe Sarayı'nı denizden de ablukaya alan darbeciler sabaha yakın 101 pare top ateşiyle girişimlerini ilan ettiler. 101 pare atışı yeni padişah iş başına geçtiğinde yapılan bir uygulamaydı. Padişah uyuyordu, darbeciler Saray'a girmişti. Padişah'ın annesi Pertevniyal Sultan, Padişah'ı uyandırdı. Odaya giren darbeciler "İsraf ederek devlet yönetimini batırmakla" kendisinin hâl edildiğini duyurdular.
Padişah'ın duruma itiraz edip kendi askerlerine seslenmesinin bu darbe girişimini başarısız kılacağı hep tartışıla geldi. Padişah ses çıkarmadan Dolmabahçe'den kayıkla ayrıldı ve kayıkla Sirkeci'ye vardı. Sirkeci'den kayıkla Topkapı Sarayı'na getirildi. Öbür taraftan darbeciler başa getirdikleri Şeyhülislam Hayrullah Efendi'nin Sultan Abdülaziz'in "Aklını kaybetti" raporuyla hâl fetvası yazıldı. Artık darbecilerin meşruiyetine dini açıdan da kılıf uydurulmuştu.
Şehzade V. Murad artık padişah olmuştu ancak amcasına zarar gelmesini istemediğinden psikolojisi iyi değildi. Lakin Abdülaziz Topkapı'daki odasının şartlarının kötü olması nedeniyle yeğenine mektup yazmış ve yer değişikliği istemişti. İsteği V. Murad tarafından kabul olundu ve Beşiktaş'taki Feriye Sarayı'na nakli uygun görüldü. Fakat darbeciler devrik padişahın tekrar başa geçmesinden korkuyorlardı çünkü halk bu darbenin gerçekliğine inanmıyordu.
2 Haziran Cuma sabahı Feriye Sarayı'na nakledilen Padişah burada günlerini Kuran okuyarak geçiriyordu. Feriye Sarayı'nın penceresinden bile bakması yasaktı. Öyle ki askerler padişahı sandalyeye oturtup, kollarını omzuna atarak alaycı pozlar verip fotoğraf çektiriyordu. 4 Haziran 1876 günü acı olay gerçekleşti. Padişah'ın iki bileği kesilerek intihar süsü verilmişti.
Doktora sürgün
Avni Paşa serasker kayığıyla saraya geldi. Abdülaziz son anlarını yaşıyordu. Ölüm anlarını yaşayan Padişah, Avni Paşa'nın emriyle yandaki karakol binasının alt katına taşındı. Erlerin oturduğu minderlerin üzerine yatırıldı. Artık Abdülaziz Han vefat etmişti. Cesedin yanına ilk gelen Avni Paşa'nın yakın arkadaşı Askeri Tıbbiye'nin komutanı Marko Paşa'ydı. Avni Paşa daha sonra olay yerine gelen askeri doktor Ömer Bey'e, Marko Paşa'nın ölüm raporunu intihar olarak yazdığını söyleyerek imzalamasını istedi. Ömer Bey cenazeyi görmeden imzalayamayacağını söyledi. Bedeli ertesi gün Libya'ya sürgün olarak gönderilmek oldu. Sonrasında 19 doktorun imzasının bulunduğu bir rapor hazırlandı. Bu doktorlardan biri de padişahın naaşını görmek istemişti. Avni Paşa bu isteğe "Bu cenaze Ahmet Ağa, Mehmet Ağa değildir, bir padişahtır, her tarafını açıp size gösteremem" diye cevap verdi.
Darbeden 12 gün sonra Sultan V. Murad, akli dengesini tamamen kaybetti ve eylemin 93'üncü gününde II. Abdülhamid padişah oldu. Sultan Abdülhamid kendini darbecilerden korumak için Yıldız Sarayı'nı padişahlık makamı olarak belirledi. Daha sonra 1876 darbesini yargılamak için Yıldız Mahkemesi kuruldu. Yargılanan 11 sanık mahkum edildi. Duruşma esnasında Pehlivan Mustafa "Fahri Bey ile arkadaşım ve ben dört kişi olduğumuz halde Sultan Abdülaziz'in üzerine atıldık" diyerek Feriye Sarayı'ndaki suikastı kabul etti.
"Sokak Osmanlı'dan beri çalışır"
Dokuzuncu cumhurbaşkanı Süleyman Demirel 1990 yılında Milliyet'e verdiği röportajında 1876 Darbesi'ne atıf yaparak şöyle demişti: "Sokak, Osmanlı devrinden beri çalışır. 27 Mayıs'ta da çalışmıştır. 12 Mart döneminde de çalışmıştır. Sokak genellikle iktidar değişikliği getirir. Onun için kullanılagelmiştir. 1876'lı yıllarda Abdülaziz'in tahttan indirilmesine kadar giderek, Talebe-i Ulum hareketleri, daha sonra gençlik hareketi olarak sokağa konulmuştur. Üniversite gençliği olması şart değildir. Bu sokak hareketlerinin arkasından da iktidarlar değişmiştir."

TARİHÇİLERE SORDUK:
Avni Özgürel (Araştırmacı Yazar)
"Yıldız mahkemeleri Ergenekon mahkemelerine benziyor"
Sultan Abdülaziz'in ölümünü araştıran Yıldız Mahkemeleri, Ergenekon Mahkemelerine benzemektedir. Darbeler süreci Osmanlı döneminde başlamış ve 28 Şubat'a kadar uzanmıştır. Mithat Paşa başta olmak üzere devlet adamları, yazarlar, din adamları Abdülaziz'i tahttan indirerek yerine V. Murad'ı geçirmiştir. V. Murad, Abdülaziz'le çıktığı Avrupa seyahatinde Galler Prensi Edward'la yakın dostluk kurmuş ve mason olmuştur. Darbe ile başa geçmek istediğini de belirtmiştir.

Prof. Dr. Vahdettin Engin (Tarihçi)
"Cumhuriyet dönemi darbelerine ilham verdi"

Tipik bir darbe olan bu olay, Cumhuriyet dönemi darbelerine ilham vermiştir. Özellikle de darbenin vurucu gücünün askerlerden oluşması ama bunun yanında sivil destekçileri de olması anlamında 1876 darbesinin sonradan model alındığı söylenebilir. Ama 1876 ülkemizdeki ilk askeri darbe, yani darbelerin atası değildir. Osmanlı döneminde ordunun siyaset üzerinde her zaman bir etkisi olmuştur. Nitekim yeniçeri isyanı olarak nitelendirilen gelişmelerin her biri bir darbe niteliğindedir.

Doç. Dr. Necmettin Alkan
"1876, modern askeri darbelerin ilkidir"

1876 İhtilâli, Osmanlı tarihindeki modern askeri darbelerin ilkidir. Devamında cereyan eden 1908, 1909 ve 1913 ihtilâlleri modern askerî darbelerin artık bir gelenek olduğunu göstermesi bakımından önemlidirler. İşte bu darbe geleneği Cumhuriyet tarihine de miras kalmış ve bu dönemdeki darbelere örneklik teşkil etmiştir. Bu gelenek, 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 olmak üzere farklı tarihlerde farklı şekillerde devam etmiştir.
İbrahim Pazan (Araştırmacı Yazar)
"Sonraki darbeciler için kötü örnek oldular"

Bu darbenin en şaşırtıcı yanı, iş başındaki hükümete değil, devlet başkanına karşı yapılmış olmasıdır. Yeni Osmanlılar'ın Avrupa'da yayınladıkları gazetelerde yer alan Padişah'a yönelik iftiralar ve devletin parasını israf ettiği yolundaki isnatlar eylem için "olgunlaştırma" safhalarıydı. Milletten destek bulması imkânsız olduğundan darbelerin olmazsa olmazı "yalan" bu hadisede de yerini almıştı. Darbeciler, Osmanlı-Rus Harbi'ne girilmek suretiyle Avrupa'da 240 bin kilometrekare toprağın kaybedildiği felâketli bir dönem başlattılar. Ayrıca sonraları kendilerini taklit edecek yeni darbeciler için kötü bir örnek oldular.
HASAN HÜSEYİN KEMAL / AKTÜEL

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.