Çarşamba 20.11.2013 00:00
Son Güncelleme: Pazar 24.11.2013 16:28

Ördekli albüm keyfi

MFÖ’nün F’si, Fuat Güner’in İngiltere’de kaydettiği yeni albümü “Dinleyene Aşkolsun”, 13 Kasım’da yayınlandı…

Hem MFÖ hem de Fuat Güner'in yeni albümü ile ilgili merak ettiğiniz her şey Arda Uskan ile Fuat Güner'in keyifli röportajında...

Yeni albümdeki şarkıları tek tek, doyasıya dinledim. Şahsi fikrimi sorarsan; iyi ki dinlemişim, bir tane bile karavana yok...
Ben de aynı şekilde düşünüyorum. Benim de çok sevdiğim şarkılar oldu... Benim favorim "Beni Hasrete Alıştır". Hem çok akılda kalıcı hem çok sıcak... İlk klibi de o şarkıya çektik...

Demek aklın yolu bir... Klipte var mı bir sürpriz?
Şimdiden anlatıp işin heyecanını kaçırmak istemiyorum ama klipte Yeşim Salkım'la birlikte oynuyoruz... Albüme dönersek, dediğin gibi herkesin hoşlanacağı türden şarkılar bir araya geldi.

"Herkesin nabzına göre şerbet verdim" demek istemiyorsun herhalde...
Alakası yok. Şarkılar benim tadımı ve zevkimi taşıyor. Ama bir beste yaparken sadece kendi zevkimi önde tutarak başlamıyorum işe. "Dinleyenler bunu nasıl sevebilir", nasıl bu şarkı onların gönlüne girer diye de düşünüyorum.

Peter Gabriel'le kahvaltı

MFÖ'nün formülü de oydu zaten... Yoksa kendiniz çalar, kendiniz dinlerdiniz.
Aynen... Bütün bu yılların tecrübesi de var işin içinde.

Bu dengeyi bulmak güç herhalde; yaptığın işi hem sen seveceksin hem de dinleyenler.
Çok güç. Bu yüzden biraz iddialı konuşuyorum. Bu kadar parçanın art arda denk düşmesi şans. Bir albüm yaparsın, içinde bir iki tane hit adayı olur. Bu öyle değil; "Ele Güne Karşı" albümü gibi... Hatırlasana 26 hafta bir numarada kaldı, her parçası hit olmuştu.

Gerçekten müthişti... "Ele Güne Karşı", "Yalnızlık Ömür Boyu", "Güllerin İçinden", "Bu Sabah Yağmur Var İstanbul'da"... Hepsi ayrı ayrı hâlâ aklımda…
Bana sorarsan bu albüm de öyle olacak..

"Ele Güne Karşı" bir birikimin sonucuydu. O şarkıları albüme girmeden yıllar önce yapmıştınız. Bu çalışma da Fuat Güner'in yıllardır biriktirdiklerinin sonucu anladığım kadarıyla. Bu arada şarkıların kayıtları da harika...
Müzisyen arkadaşlarım ve aranjörüm Tolga Kılıç'ın yanı sıra stüdyo konusunda da çok şanslıydım. Şarkıları İngiltere'de Peter Gabriel'in Real World stüdyosunda kaydettik.

Oradaki stüdyonun bizimkilerden farkı ne?
Bir kere stüdyonun içinde bulunduğu ortam harika. Adam eski bir değirmeni ve çevresindeki araziyi almış, inanılmaz bir yer yapmış. Çalarken gölün üzerinde yüzen ördekleri seyredebiliyorsun... Mimari projesi özel olarak çizilmiş. Dünyanın ilk dört stüdyosundan biri zaten...

Tanıştın mı Peter Gabriel ile?
Tabii... Bir gün geldi; bir arkadaşı için bahçeye ağaç dikecekmiş. Beraber kahvaltı yaptık, biraz da sohbet ettik...

Adam tanıyor mu MFÖ'yü?
Yok canım nereden tanısın. Belki şimdi biliyor olabilir çünkü Fuat Güner adına ilk yer ayırttığımızda araştırmışlar; MFÖ ismini bulup oraya kaydetmişler...

Türkiye'deki ilk stüdyo kaydını hatırlıyor musun?
1968 yılıydı. O zamanlar iki kanaldı stüdyolar. Sonra "Türküz Türkü Çığırırız" albümünü çıkardığımızda dört kanal oldu... Bugün girdiğimiz stüdyo 86 kanal düşün...

Teknoloji ne hale geldi diyorsun...
Yaa, inanılmaz. Amerika'daki bir gitariste telefon edip; "Şu şarkının gitar solosunu çalar mısın" diyorsun, ertesi gün bir transferle geliyor, direkt kayda giriyor gitar solo... Eskiden biliyorsun banta kaydedilirdi bütün parçalar, bantları kesip yapıştırırlardı...

Bantı bir milimetre fazla kessen yandın…
Hem de ne yanmak, o bir milimetreyi yeniden yerine yapıştıracaksın... Şimdi detoneleri bile düzeltiyor aletler...

Kaç kişilik bir ekiple gittin İngiltere'ye?
Menajerim İpek İyier, klavyede Tolga Kılıç, davulda Arıkan Sarıkaya, gitarda Gültekin Kaçar, bas gitarda Eser Ünsalan. Sahnede de hep birlikteyiz.

Albümdeki şarkılara dönersek... "Tuzak" da çok ilginç bir parça... Özellikle sözleri...
Oradaki hikaye şu: Adam yıllar önce bir aşk yaşamış, aradan geçmiş 25-30 sene, yeniden bir elektriklenme olmuş aralarında. Kadın da uzakta... "Gitsem mi gitmesem mi; yoksa bir tuzağa mı düşüyorum" diye düşünüyor.

Asıl nakarat orada işte; "Tuzak bu tuzak, tuzaksa tuzak, uzak mı uzak, uzaksa uzak..."
Karar vermiş, gidecek ne kadar uzak da, tuzak da olsa.. "Ama ben geldiğimde sen orada olmazsan var ya..." diyor sonunda.

Sözleri yazarken önce bunun gibi öyküler mi kuruyorsun kafanda?
Bunu yazarken ilk aklıma gelen "tuzak" ve "uzak" kelimelerinin uyumu oldu. Sonra "tuzaksa tuzak, uzaksa uzak" sözcükleri belirdi düşüncelerimde.O zaman "Gelelim konuyu toparlamaya" dedim. "İlhamilere" ihtiyaç oluyor.

Hep bir ilham bekler sanatçılar. Senin için ilham var mı yok mu?
Özellikle beste konusunda biraz "İlhamilere" ihtiyaç oluyor. Müziği bilirsen eğer, küçücük bir motif bulunca gerisini çözebiliyorsun...
Ben de onu soracaktım. İlham neden bana değil de, sana geliyor?
İlham işi bilene gelir. Öbürlerine gider belki ama onun o ilhamı yönlendirecek bilgisi olmayabilir. Ben üç, beş akor basarım, oradan devamının nasıl gelebileceğini hissederim.

Ama ilham geldikten sonra oturup üzerinde çalışıyorsun...
Hem de eşek gibi... Elimde kalem koltuğun üzerinde uyuyakaldığım zamanları biliyorum şarkı sözü yazarken. Aradan
geçiyor iki ay; o üç satıra ilave iki satır daha yazıyorsun... Öyle kolay olmuyor.

Bir de şu dikkatimi çekti... Sesin hâlâ 20 yaşındaki gençler gibi çıkıyor...
Ne güzel böyle hissettirmek, bunu çok kişi söyledi... Allahıma şükrediyorum ki sesim yaşlanmadı. Hâlâ ilk günkü gibi tizlere çıkabiliyorum. 1984'te "Ele Güne Karşı" albümünü yaptığımızda çıkardığım seslere hâlâ ulaşabiliyorsam çok şanslıyım demektir...

Öyle yumurta sarısı filan içtiğin oluyor mu?
Yok ama sesimi koruyacak biçimde yaşıyorum...

Sigara da içmiyorsun... Sigara içmek gerçekten etki ediyor mu sese.

Çok, sigara en az iki nota kaybettirir insana.

"MFÖ albümü yok, konserlere devam"

Bu arada MFÖ ne durumda? Mazhar da, Özkan da, sen de ayrı ayrı çalışmalar yapıyorsunuz...
O konuya da şöyle bir açıklık getireyim... MFÖ kendi halinde devam ediyor... Bundan sonra daha az ama içeriği, hazırlanışı, tekniği, ışığı, sunuşu daha özenli, daha zengin konserler vereceğiz. Senin anlayacağın grubu koruyarak hepimiz kendi kariyerimizin peşinden ayrı ayrı gidiyoruz.

Peki albüm yapacak mısınız birlikte?
Hayır, albüm filan yok artık. Sadece konserler. Herkes kendi yolunda zaten. Ben de iki yıldır oluşturduğum grupla kendi başıma ilerliyorum. Ayrıca bizim hakkımızda milette bir "bütün" algısı var. Bizi Münir Nurettin Selçuk gibi algılayabiliyorlar...

Nasıl yani?
Yahu üç kişiyiz, tek adam gibi algılanıyoruz. Bu durum kişinin solo müzikal kariyeriyle ilgili bir karmaşa yaratıyor. Artık solo konserlerim ve yeni albümle bu algıdan kurtulmaya çalışıyorum...

"Özkan hasta oldu, MFÖ'de birtakım çözülmeler var o yüzden herkes kendi yolunu çiziyor" diye düşünenler de var...
İyi ki söyledin bunu... Çünkü bu söylentilerin tamamen asılsız olduğunu insanların anlamasını istiyorum. Zaten ayrı ayrı çalışmalar yapılıyordu. Ben iki yıl önce başladım tek başıma çalışmaya, bunun Özkan'ın hastalığı ile, grubun çözülmesiyle filan ilgisi yok. Ama Einstein'ın dediği gibi önyargıları kırmak, atomu parçalamaktan daha zor...

Arda USKAN / AKTÜEL

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.