Pazartesi 25.11.2013 00:00
Son Güncelleme: Pazartesi 25.11.2013 03:40

Türk futbolu ofsayt!

Oynamadan para kazanmak futbol endüstrisinin bir parçası olmuş...

FORBES Türkiye dergisi Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor takımlarında 2012 – 2013 sezonunda forma giyen 92 futbolcuyu performans analizinden geçirdi. Maç sayısı, aldıkları süre, gol ve asist sayısına göre ger çek maliyetleri ortaya çıktı. Tabii kulüp yöneticilerinin hiçbir hesaba dayanmayan transfer savurganlığının da...

Futbol dünyasına tam bir kaos hakim. Süper Toto Süper Ligi'nin üzerine kurulu olduğu dört büyüklerin (Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor) tamamında aynı karmaşa iklimi hüküm sürüyor. Kulüplerin hiçbirinde geçen yıl takımın başında olan teknik direktörler görevde değil. Beşiktaş ve Trabzonspor'da yakın zamanda kulüp yönetimleri değişti. Fenerbahçe'de belirsizlik sürüyor. Galatasaray'da ise Başkan Ünal Aysal'ın pek de huzurlu olduğu söylenemez. Üstelik bu tablo hemen her kulüpte birkaç yıllık döngülerde tekrarlanıyor. Her yıl milyonlarca euro'luk transfer harcamaları yapılıyor; büyük sözlerle büyük hedefler dillendiriliyor ancak beklenen sportif başarı bir türlü gelmiyor. Sadece yüz milyonlarca euro'yu öğüten ve sonucunda başarıdan söz edilemeyen devasa, hantal bir çark var ortada… Spor yorumcusu Bağış Erten, futboldaki durumu çok net tarif ediyor: "Futbol kulüpleri ekonominin terminolojisini kullanıyor ve verileri ciddiye alıyor gibi görünse de karşımızda ekonomik rasyonaliteden uzak bir yapı var. Hem teorik hem de pratik olarak uzaklar. Ekonomik rasyonalitenin gerektirdiği şeffaflık, denetim ve düzen yok." Bu durumu perdeleyen ciddi bir mazeret var kulüp yöneticilerinin elinde. Keza futbolun kendisi irrasyonel bir alan. Çünkü işin özünde sadece bir oyun. Bütün turnuva boyunca hiçbir varlık gösterememiş bir oyuncu final maçının son birkaç dakikasında iki gol atıp şampiyonluğu getirebilir. Bu yüzden ekonomik kalıplara çok da sığmıyor. Erten de aynı fikirde ancak ekliyor: "Bu durum ekonomik verilerin reddedilmesi gerektiği anlamına gelmez."


Nasıl Hazırladık

Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor takımlarında 2012 - 2013 sezonunda forma giyen 92 futbolcu için transfermarkt.com'un verilerine göre performans analizi yapıldı. Analize lig, Türkiye Kupası ve Avrupa'da oynanan maçlar dahil edildi. Futbolcuların maç sayısı, oynadıkları dakika, gol ve asist sayıları hesaplandı. Futbolcuların 2012 - 2013 sezonunda aldıkları yıllık ücretler kulüplerin Kamuyu Aydınlatma Platformu'na (KAP) yaptıkları bildirimler üzerinden hesaplandı. Sabit ücret olarak aldıkları maaşa ek olarak maç başı prim gelirleri de oynadıkları maç sayısı baz alınarak hesaplandı ve toplam gelirlerine ulaşıldı. Devre arasında satılan futbolculardan elde edilen bonservis gelirleri futbolcuya ödenen ücretten düşüldü. Futbolcuların toplam kazançları, oynadıkları maç sayısı ve oyunda kaldıkları dakikaya bölünerek maç başı ve dakika başı kazançlarına ulaşıldı. 92 futbolcu dakika başına gelire göre büyükten küçüğe doğru sıralanarak dakika maliyeti en yüksek futbolculara ulaşıldı. Futbolcular için transfermarkt.com'da belirlenen piyasa değerleri, aldıkları toplam yıllık ücrete oranlanarak her bir futbolcu için ücret / piyasa değeri oranları hesaplandı. Devre arasında transfer edilen oyuncular yarım sezonluk ücret aldıkları için ücret / piyasa değeri oranları hesaplanırken ikiyle çarpıldı.


Ancak futbol dünyasında bütün temel bileşenler ekonomik gerçeklerden çok uzak görünüyor. Öyle ki yayın hakları, bilet fiyatları, bonservis bedelleri, futbolcu ücretleri gibi temel alanların tamamında ciddi bir 'balon' var. Örneğin en ucuz bileti bin 100, en pahalısı 8 bin 200 lira olmak üzere 2013 - 2014 sezonunda 11 çeşit kombineyi satışa sunan Fenerbahçe, 3 bin 513 liralık ortalama fiyatla İspanya'nın Real Madrid, Barcelona, İngiltere'nin Manchester United, Chelsea, Almanya'nın Bayern Münih, Borussia Dortmund ve İtalya'nın Juventus, Milan, Inter takımlarını geride bırakıyor. Dünyanın en iyi iki futbolcusu olarak gösterilen Lionel Messi ile Cristiano Ronaldo'nun aldıkları yıllık ücretler piyasa değerlerinin yaklaşık yüzde 15'ine denk düşüyor. Oysa Türkiye'nin dört büyük kulübünde oynayan 92 futbolcu için bu oran ortalama yüzde 43,7. Üstelik 33 futbolcu bu ortalamanın üzerinde para kazanıyor. Yayın gelirlerinde de durum aynı. 2010'daki ihaleyi yıllık 321 milyon dolarla Digitürk kazanmıştı. Bu rakamla Türkiye, Avrupa'nın yayın geliri en yüksek yedinci ülke konumunda. Oysa sportif başarı açısından UEFA sıralamasında ancak 15'inci. Takım sıralamasında ise sadece Galatasaray ilk 50'de (44). Dönen bu 'çılgın' paralara rağmen sportif başarının gelmemesi asıl büyük çelişki. Bu nedenle kulüp yöneticileri ve federasyon yetkilileri hemen her fırsatta kurumsallaşmadan dem vuruyor. Futbol ekonomisti Tuğrul Aşkar, kulüp yönetimlerinin futbolda sağlanan parasal genişlemeye adapte olamadıkları görüşünde: "Türk futbolu parasal olarak çok önemli bir aşama kaydetti. Son 10 yılda gelirlerini yüzde 300 artırdı. Ancak bu parayı yönetemedikleri için sportif başarı gelmedi." Futbol endüstrisinin tarihsel gelişimine bakıldığında kulüp tarihlerinde güçlü ve zengin başkanların her zaman ön planda olduğu görülür. Geleneksel yaklaşımda zengin ve nüfuz sahibi biri başkan olup kulübü himayesi altına alır. Ancak futbolun endüstrileşmesiyle birlikte kulüplerin gelirleri o denli hızlı arttı ki artık himaye edilmeye değil, doğru bir şekilde yönetilmeye ihtiyaçları var. Hala geleneksel yöntemlerle yönetilen Türk kulüplerinin de başkan ve yöneticilerini zenginliğe göre değil, parayı ve organizasyonu yönetebilme kabiliyetine göre seçmesi bekleniyor. Galatasaray yönetim kurulunda muhasip üye olarak görev alan futbol ekonomistlerinden Mete İkiz, kulüp yöneticisi olduğu için FORBES Türkiye'ye yorum yapmak istemedi. Ancak söylediği "Sizin yaptığınız bu analizi hiçbir spor kulübü yapmıyor" cümlesi çok şey anlatıyor.

Mete İkiz, Galatasaray yönetimine girmeden önce yazdığı ve futbolekonomisi. com sitesinde yayınlanan yazısında lafı hiç dolandırmadan sıralıyor: "İyi ve rasyonel yönetilmeme, gelir kaynaklarını yeterince artıramama, mevcut gelirleri verimli kullanamama, yüksek finansal borçlanma, rekabetçi bir lig yapısının olmaması...

İkiz'in sıraladığı bu yapısal sorunları birçok Avrupa kulübü devrimci kararlarla aşabildi. Şu anda dünyanın en başarılı ve en çok gelir üreten kulüplerinden Barcelona (Barça) daha 10 yıl öncesinde aynı sorunlarla boğuşuyordu. 1978'de Barça'nın başkanlık koltuğuna oturan ve 22 yıl bu görevi sürdüren Josep Lluis Nunez'in son yılları sportif başarısızlıklar ve ağır borç yüküyle Barça'nın en kötü dönemlerinden biriydi. Joan Laporta'nın liderlik ettiği Elefant Blau" (Mavi Fil) muhalefeti 2000'de 22 yıllık başkanı istifa ettirdi. Barça'nın "altın çağı" olarak görülebilecek son 10 yılı inşa eden Mavi Fil oluşumunun önceki yönetime eleştirileri çok tanıdıktı: "Sonuçlarını fazlaca umursamadan aldıkları kararlarla kulübü finansal, sportif ve sosyal açıdan bir türlü başarılı bir konuma getiremeyen yönetim ne yaparlarsa yapsınlar ibra oluyor. Denetim ve sorgulama fonksiyonlarını gerektiği gibi yerine getirmeyen üyeler ise 'gelenekler gereği' ibra ettikleri yönetimleri ayakta alkışlayarak evlerinin yolunu tutuyor." Etkili muhalefet ve projeleriyle Barça yönetimini devralan Mavi Fil grubu yetkin profesyonellerin hazırladığı bir rasyonel yönetim modeliyle kulübü kişilere bağlı olmaktan çıkardı. Sonuç ortada. Grubun o dönemki ilk icraatlarıysa futbolcu sözleşmelerini garantili yerine performans bazlı ödeme sistemine göre yeniden düzenlemek oldu. Mete İkiz, böylelikle sporcu ücretlerinde yüzde 23'lük azalma sağladıklarını yazıyor.


Türkiye'deki ücret politikası ise "Katar'dan önceki son durak" yakıştırmasını destekliyor: 'Çok' yüksek garanti para, 'çok' düşük performans primi. Örneğin Fenerbahçe'nin iki sene önce transfer ettiği Milos Krasic'in garanti ücreti 2,3 milyon euro iken maç başına ücreti sadece 12 bin 500 euro. Yani performans kriteri sadece sembolik ve maç sayısına bağlı. Oysa gol atması beklentisiyle transfer edilen bir forvet bütün maçlarda oynayıp hiç gol atmasa bile yüksek bir maç başı kazanç elde edebiliyor.

Sahada kaldığı dakika, gol ve asist sayıları, pas istatistikleri gibi futbolcunun işini yapıp yapmadığını gösteren hiçbir istatistik ücretlendirmeye konu olmuyor. Hal böyle olunca kulüpler FORBES Türkiye'nin yaptığı bu analizi kendi bünyelerinde yapma gereği bile duymuyor. Bu da transferleri rasyonellikten uzaklaştırıyor. Futbolcuların dört büyüklerde aldığı ücretlere bakıldığında ortada büyük bir balon olduğu göze çarpıyor. Türk futbol piyasasında oyunculara ödenen yıllık ücretler, 200 bin euro'dan başlayıp 6 milyon euro'ya kadar çıkabiliyor. Verilen ücretler rakamsal olarak yüksek. Ancak asıl sorun, ücretler futbolcunun piyasa değerine oranlandığında gözle görülür hale geliyor. Dolayısıyla sadece rakamın büyüklüğüne aldanmamak gerek. Avrupa'nın dev kulüplerinde yıllık ücreti 15 milyon euro'nun üzerinde olan futbolcular var. Barcelona'nın yıldızı Lionel Messi'yi ele alalım. Messi'nin kulübünden aldığı yıllık ücret yaklaşık 16 milyon euro. Ancak futbolcuya biçilen piyasa değeri 120 milyon euro'yu buluyor.

Yani ücreti kendi piyasa değerinin sadece yüzde 13'üne denk geliyor. En büyük rakibi Cristiano Ronaldo'da ise bu oran yüzde 17. Barcelona, Real Madrid, Manchester United ve Bayern Münih gibi kulüplerin yıldızlarına bakıldığında bu oranın yüzde 10 ile 24 aralığında değiştiği görülüyor. Paris Saint-Germain gibi Arap sermayesinin eline geçen kulüplerde istisnalar tabii ki var. 30 milyon euro piyasa değeri biçilen ve 14 milyon euro yıllık ücret alan Zlatan Ibrahimovic (yüzde 46,7) bunlardan biri.

Türkiye'de futbolcu ücretleri piyasa değerlerine oranlandığında ise ortaya yüzde 180'i bulan korkunç değerler oluşuyor. FORBES Türkiye'nin yaptığı analize göre (bkz Nasıl Hazırladık) dört büyüklerde forma giyen 92 futbolcunun ortalama ücret/piyasa değeri oranı yüzde 43,7. Bu ortalamanın üzerinde ücret alan futbolcu sayısı 34 -Fenerbahçe'de 10, Galatasaray ve Trabzonspor'da dokuzar, Beşiktaş'ta ise altı futbolcu var. Örneğin Hamit Altıntop, Galatasaray'dan, değerinin yüzde 82'sine denk gelen 3,7 milyon euro ücret aldı. Diğer yor. Bu durum uzun vadede sponsorları da etkileyeceğinden kulüpleri çok daha derinden sarsabilir. Örneğin en büyük sponsorluk bütçesine sahip şirketlerden Ülker, sponsorluklarını gözden geçirme kararı almıştı. Yıldız Holding Başkanı Murat Ülker, şike olayları sebebiyle artık takım sponsorluğu yapmayacaklarını, futbol temizlenip eski itibarına kavuşana kadar sadece altyapılara destek vereceklerini açıkladı.

Fakat dört büyük kulübün taraftarları çoğu şirket için ideal müşteriler. Ve şirketler için hala alternatifi olmayan mecralar. Dolayısıyla dört büyük kulübün sponsorluk gelirlerinde henüz bir ciddi gerileme yok. Ancak Ülker ve Avea'nın Beşiktaş'ın formasından adını çekmesi, Nikon'un da Galatasaray ile sözleşme yenilememesi tehlike çanlarının çalmaya başladığının işareti olabilir. Taraftar kitlesinin azlığı ve daha lokal kalmaları sebebiyle kolay vazgeçilebilir olan Anadolu kulüpleri ise bundan çok daha sert bir şekilde etkilenmeye başladı. Örneğin 18 takımın yer aldığı Süper Lig'de sekiz takımın formaları bu yıl sponsor bulunamadığı için boş kaldı.

Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı kazanmasının üzerinden yaklaşık 13 yıl geçti. Bu sürede benzer bir başarı hiç yakalanamadı. Milli Takım sürekli geriledi; kulüpler Avrupa'da istikrarlı sonuçlar hiç alamadı ve futbolcu ücretleri vicdanları rahatsız edecek kadar yükseldi. Buna karşılık gelirler hızla arttı. Bu denklemde bir sorun olduğu açık. FORBES "Türkiye Futbol Verimlilik Raporu" bunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu endeks her ne kadar en yüksek maliyetli futbolcuları sıralasa da, amacı oyuncuları hedef tahtasına oturtmak değil. Çünkü futbol yönetiminin bu kadar keyfe keder yapılıyor olması onların değil, kulüp yöneticilerinin sorumluluğu.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.