Salı 03.12.2013 00:00
Son Güncelleme: Çarşamba 04.12.2013 12:01

Gizli maddeleri mi vardı?

Lozan Antlaşması üzerine tartışmalar bitmek bilmiyor. Lozan görüşmelerinin görünmeyen yüzü var mı?

Kemal Pehlivanoğlu / AKTÜEL - ARŞİV
(Bu yazı AKTÜEL Dergisi 2012 yılı 260. sayısında yer almıştır)

Türkiye'nin uluslararası arenada bağımsızlığının tanınmasını sağladığı belirtilen Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923'te İsviçre'nin Lozan şehrinde imzalandı. Fakat tartışmalar o günden bu yana bitmedi. 20 Kasım 1922'de başlayan görüşmeler, 4 Şubat 1923'te Musul, Boğazlar, Yunanistan sınırı ve kapitülasyonlar konusunda anlaşma sağlanamayınca kesilmişti. Fakat görüşmelerin kesilme nedeni acaba gerçekten bu muydu? Yoksa gayriresmî görüşmelerde "Hilafet'in kaldırılması" tartışmaları mı görüşmeyi tıkamıştı? Rıza Nur, hatıratında barış sağlanması için Mustafa Kemal'in gerekirse İstanbul'un verilmesini emrettiğini söyler. Böyle bir bakış açısında Lozan görüşmelerinin Musul konusunda tıkanması zor gibi görünmektedir. Bunun yanında Türkiye'de Şapka Kanunu gerçekleştirilmeden Lozan heyetinin neden görüşmeler sırasında şapka taktığı gibi konular da tartışmalıdır. Peki, iddia edildiği gibi Lozan görüşmelerinin bir görünen bir de görünmeyen yüzü mü vardı? Lozan'ın gizemli yüzünü araştırdık.
Prof. Dr. Metin Hülagü (Erciyes Üniversitesi Tarih Bölümü)
Küçük Kaynarca Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılma ve yıkılış döneminin başlangıcını oluşturmuşken Lozan Antlaşması imparatorluğun bitişinin, feshedilişinin resmi mukavelesini teşkil etmiştir. Afrika'dan Asya'ya, Orta Doğu'dan Avrupa'ya kadar at koşturan bir neslin iktidar anlayışı, hâkimiyet arayışı ve vatan algılayışı Lozan Antlaşması'nın belirlediği sınırlara katiyetle tahammül edemezdi. Osmanlıcı bakış açısı ile kısaca yorumlamak gerekir ise Lozan Antlaşması, Türk toplumuna zorla giydirilmiş, kendi kültürünü ve siyaset tarzını yansıtmayan dar bir gömlekten ibarettir. Günümüzde yaşanan tatsız hadiseler ve istenmeyen olaylar bu gömleğin sağından solundan patlak vermeye başlamış olduğunu göstermektedir.
"İstanbul hükümeti Ankara'nın lehine siyasetten çekilmiştir"
İngilizler milli gücün temsilcilerinin arasına fitne sokmak için İstanbul'u ve Ankara'yı ayrı ayrı Lozan'a davet ettiler. İstanbul Hükümeti, İngilizlerin davetine icabet etmemekle ve muhatap olarak Ankara'yı işaret etmekle söz konusu oyuna gelmemiştir. Esasen İstanbul Hükümeti böyle bir tercih yapmakla da müstakbel siyasi beklentilerinden ve yönetme isteğinden feragat etmiştir. Diğer bir ifade ile Ankara lehine siyaset sahnesinden çekilme erdemini gösterebilmiştir.
Mustafa Armağan (Araştırmacı Yazar)
"LOZAN'IN İMZALANMASI İÇİN HİLAFETİN KALDIRILMASI BEKLENDİ"

Aklınıza takılmış olmalı: Lozan 24 Temmuz 1923'te imzalanmış diye biliyoruz, Ekim ayında da Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş. Peki, 1924 yılında hangi onayı bekliyoruz hâlâ? Biz 23 Ağustos 1923 günü Meclis'ten geçirmiştik Lozan'ı ama 3. aşamaya, yani devlet başkanının onaylaması noktasına hilafetin kaldırılmasından sonra gelebilmiştik. Bir başka deyişle Mustafa Kemal Paşa Lozan'ı, hilafetin kaldırılmasından 28 gün sonra onaylamıştı.
Yani bir tür satranç oynandığından emin olabilirsiniz. Önce Yunanistan onaylasın, sonra hilafeti kaldıralım, ardından biz onaylayalım, sonra da itilaf devletleri... Nitekim Yunanlılar bizden daha atik davranmışlar ve 11 Şubat 1924'te meclislerinde onaylamışlardı Lozan'ı. İtilaf devletleri başkanlarının ne zaman onayladıklarını biliyor musunuz? 6 Ağustos 1924 tarihinde. Peki, neyi beklemişlerdi bunca süre? Anlaşılan, önce Lozan'da verdiğimiz sözlerin yerine getirilip getirilmediği görülecek, sonra nihai onay verilecekti. O devrin Birleşmiş Milletler'i demek olan Cemiyet-i Akvam ise bir ay sonra, 5 Eylül'de Lozan Antlaşması'nı resmen tescil edecek ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması uluslararası garanti altına alınacaktı. Öte yandan Medeni Kanun'un hazırlanmasına bundan sadece altı gün sonra başlanmış olması size de yeterince anlamlı gelmiyor mu?
Çanakkale şehitlerini ebediyen İngilizlere mi bıraktık?
Bir de Lozan'da Çanakkale şehitlerini İngilizlere bıraktığımız yalan, diyenler çıktı. Hâlbuki sadece "Mezarlıklar" bahsine baksalar neler yazılı olduğunu görürlerdi. İşte madde 128. "Türk hükümeti" diyor, "Britanya İmparatorluğu, Fransa ve İtalya hükümetlerine (...) abideleri muhtevi olan arsaları ayrı ayrı ebediyen terk etmeyi taahhüt eder." Ne demek bu toprakları ebediyen, yani sonsuza kadar, İngilizcesiyle söyleyelim "in perpetuity", İngiliz'e, şuna buna vermek? Çanakkale'deki araziyi kıyamete kadar verdik demedikleri kalmış.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.