Senol Güneş ve Oyunun Anlamı!

Bugünkü yazısında Sevgili Uğur Meleke doğru bir yaklaşımla gecikmiş bir tespit yapar! ''Şenol Güneş Üniversitesi''. Hakikatten de Şenol Güneşin yönettiği takımlar kısa sürede bir akademi karakteri kazanırlar! Oyunu bir futbol laboratuvarına dönüştüren Şenol Güneş, oyunun teorik bilgilerini deneysel olarak uygular ve sonuçları kendi nedensellikleri içinde bir bağlama oturtur.

Söz gelimi FB. Maçında Türk futbolunda ilk kez tanık olduğumuz doğru bir pas örgüsüyle tam ve olgun pozisyonlar üretildi. İlk Kez diyorum, çünkü geleneksel olarak ''Türk futbolu dikine ve tek seçenekli oynanır.'' Fatih Terim ve Mustafa Denizli felsefesinin hücum futbolu varyantı olarak uzun zaman ve şimdi de kimilerince taş tacı edildi bu absürd kalkışma.

Barcelona oyun pratiğinde çok başarılı olarak uygulanan geriye doğru pas, esasen pozisyon oluşturmanın ilk temel hareketidir. İlke olarak topu gerideki oyuncuya, o oyuncu hazırlanması tasarlanan o pozisyonu en iyi görebilecek durumda olduğu için servis edilir. Yine ilke olarak baskı altında ya da baskı yeme ihtimali yüksek olan oyuncu, topu görece daha gerideki oyuncuya, daha iyi bir oyun ve pozisyon görüşü olduğu için aktarır.
Topu alan gerideki oyuncu, pozisyonun şekillenmesi için seçenek oluşturan diğer oyuncular içinde en uygun olana ya da daha önce saptandığı gibi pozisyonun akış yönüne en doğru yerleşmiş oyuncuya topu servis eder. Gerideki oyuncu ilk pas seçeneğini böyle kullandığında, pozisyonun içindeki diğer oyuncular alanı pozisyon içinde kalarak kat etmek için iki seçenek daha oluştururlar.
Bu anlatı sonsuz seçenekler içinde bir roman gibi uzar gider.

Şenol Güneş, Fenerbahçe maçını iki bölge de ve yukarıda izah etmeye çalıştığım pozisyon bilinciyle oynadı. Bütün pozisyonların başlangıcında bir geri iki ileri pas vardı. Bir geri ve iki ileri pas, pozisyon gerçekliğinde iki ters koşu ve iki yan topla da zenginleştiriliyordu. FB'yi niteliksiz bir mahalle takımına dönüştüren bu örgütlü oyun zekasıydı.

Oyunun bütün anlarında ve bütün pozisyonlarında tartışmasız bir Bursaspor egemenliği vardı ve bu egemenlik FB'yi hem çok geriyordu hem de kurgusal bir akıldan yoksun olan takımı daha da yuvarlak ve sıradan bir takım konumuna düşürüyordu.
Benim maçta gördüğüm neredeyse tek temel kusur, Şenol Güneşin, kaleci vuruşlarına seyirci kalmasıydı. Daha olgun ve ne yaptığını bilen bir oyun için kaleci vuruşlarının da açılış paslarının bir parçası olarak tasarlanması gerek.