Perşembe 24.02.2011 00:00
Son Güncelleme: Cuma 25.02.2011 12:01

Türkiye'nin ekonomik başarısı: Küçük oyuncudan Mega-BIT’e?

Küresel ekonomide yavaşlama görüldüğü bir dönemde Türkiye ekonomisi olağanüstü iyi bir performans sergilemektedir. Sadece dokuz yıl önce iflasın eşiğinde olduğu düşünülürse, Türkiye'nin günümüzde Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomisi ve dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ekonomisi konumuna gelmesinin çok büyük bir başarı olduğu kabul edilmelidir.

(USASABAH)
Abdullah Karatash*
Küresel ekonomide yavaşlama görüldüğü bir dönemde Türkiye ekonomisi olağanüstü iyi bir performans sergilemektedir. Sadece dokuz yıl önce iflasın eşiğinde olduğu düşünülürse, Türkiye'nin günümüzde Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomisi ve dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ekonomisi konumuna gelmesinin çok büyük bir başarı olduğu kabul edilmelidir.

Türkiye'yi uzun süredir "Avrupa'nın hasta adamı" olarak tanımlayanlar şimdi bu paradigma değişimi karşısında kaybeden taraf olmuşlardır.
Türkiye'nin makroekonomik temellerinde görülen bu iyileşmeler ekonomideki neredeyse 10 yıllık liberalleşme sürecinin ve tek parti hükümetiyle birlikte gelen politik istikrar döneminin meyveleridir.
İşin komik tarafı şu ki, bugün neredeyse borçlarını ödeyememe eşiğindeki birçok Batılı devlet ile Kaliforniya ve New Jersey gibi Amerikan eyaletlerinin Türkiye'nin bu başarısından öğreneceği şeyler vardır.
Türk Hükümeti vergi oranlarını düşürmüş, vergi düzenlemelerindeki pürüzleri gidererek bu süreçte vergi tahsilâtını artırıp kamu borcunu azaltmayı başarmıştır.


Türkiye'de referandum

Bu reform sürecinin devamı olarak, geçtiğimiz sonbaharda Türk seçmenleri Anayasalarını daha demokratik hale getirmek için referanduma gitmişler ve çoğunluğun oyuyla Anayasa değişiklik paketi kabul edilmiştir.
Bu değişiklikler, Türkiye'de hukuk devleti ilkesini, mülkiyet hakkını ve demokrasiyi güçlendirirken, ekonomiyi yabancı yatırımcılar için daha çekici hale getirecektir.
Hâlihazırda İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde gayrimenkul piyasasında yatırımlar bir hayli hızlanmıştır.
Santander'in ardından İspanya'nın en büyük ikinci bankası olan Banco Bilbao Vizcaya Argentaria (BBVA), Garanti Bankası'nın aşağı yukarı dörtte birini General Electric'ten 5.8 milyar dolara alarak İspanya içindeki faaliyetlerinde düşen kârını hayli kârlı Türk bankacılık sistemine giriş yaparak dengelemeye çalışmaktadır.
Finans piyasaları referandum sonuçlarını olumlu karşılarken, Türkiye'nin 5 yıllık kredi temerrüt takası ("CDS") 50 baz puan gerileyerek 125 baz puana düşmüştür ki bu seviye birçok büyük Avrupa ekonomisininkinden daha düşüktür.
Şimdilerde, Türkiye'nin CDS'leri 155 baz puan iken, İspanya'nın 220, İtalya'nın 160, Belçika'nın 150, İrlanda'nın 560, Yunanistan'ın 790 ve Portekiz'in 395 baz puandır (bir ay öncesine göre Avrupa'da CDS'ler 75-200 baz puan kadar yükseldi ve yine artış öngörülmektedir).
BIT'ler ve BRIC'ler
Bütün bu gelişmelerin ışığında, Türkiye'yi BIT (Brezilya, Hindistan ve Türkiye) adını verdiğim gruba dahil ediyorum; Endonezya'nın demokrasi yolundaki yolculuğu devam ettiğinden, zaman içerisinde bu ülke de bu grupta yer alabilecektir.
Zaman içerisinde, BIT'ler, BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) ülkelerini gölgede bırakacaktır. Bu bir tesadüf değil, aksine bütün bu ülkelerin ekonomik, politik ve demografik göstergelerinin bir sonucudur ve üç ülkede de parlamenter demokrasi hâkimdir.
Her ne kadar nüfusunun büyüklüğü nedeniyle Çin küresel ekonomi düzeninde rolü gittikçe artan bir aktör olsa da, ekonomik şeffaflığın olmaması, hukuk devleti ilkesinin eksikliği ve uzun yıllardır uygulanan tek çocuk politikasına bağlı olarak hızla yaşlanan nüfusu nedeniyle Çin uzun vadede zorluklarla karşılaşacaktır.
Katı ve otoriter Çin hükümetinin sonu gelmek bilmeyen ekonomik kronizm uygulamaları ve sermayenin yanlış dağıtılması, muazzam büyüklükte bir gayrimenkul balonunun oluşmasına neden olmuştur. Bu balonun patlaması ise, an meselesidir.
Rusya, günümüzde artan jeopolitik önemine rağmen, sistemsel yolsuzluk, ham madde ve emtia ihracatına haddinden fazla dayalı olması ve ters demografik piramidi nedeniyle uzun vadede zorluklarla karşılaşacaktır.
Mortgage karmaşasından uzak kalmayı başaran Türkiye ekonomisi dünyanın en büyük 15. ekonomisi olarak güçlü pozisyonunu korumaktadır.
Ne yazık ki ekonomisi küresel likidite koşullarındaki olumsuz gelişmelerden dolaylı yoldan da olsa etkilenen Türkiye başarılarının rehavetine kapılmamalıdır.
Türkiye, kendine daha iyi bir pozisyon yaratmak ve milyar dolarlarca doğrudan yabancı yatırım çekmek için (hâlihazırda Türkiye, Brezilya, Hindistan ve Endonezya'nın gerisindedir), reform sürecine devam etmelidir.


Makro reformlar

Türkiye ekonomisini liberalleştirmek ve doğrudan yabancı yatırım çekmek için reformlar hızlandırılmalıdır. İstikrarlı politik ortam ve hukuk devleti ilkesi gereklerinin iyileştirilmesi yurtiçi yatırımların da canlanmasına neden olacaktır.
Ekonomik rekabeti artırarak, yabancı yatırım çekerek ve gereksiz bürokrasiyi azaltarak Türkiye ekonomisinin tarihsel olarak bir parçası olan tekel uygulamalarının önüne geçilebilecektir.
Birçok Avrupa ekonomisinin karşı karşıya kaldığı borç krizine rağmen Türk Hükümet'inin Avrupa Birliği'ne katılma çabaları doğru yöndedir. Zira Avrupa Birliği'nin sağlayacağı politik istikrar reel faiz oranlarını düşürecek ve ülkenin borç yükünün azalmasına katkıda bulunacaktır.
İşgücü piyasasında katılık, gereksiz bürokrasi ve esnek olmayan, katı eğitim sistemi gibi yapısal sorunlar üzerinde çalışılmalıdır. İşgücü piyasasında ve eğitim sisteminde yapılacak düzenlemeler istihdama doğrudan katkıda bulunacaktır.
Yüksek Öğrenim Sistemi
Son birkaç yıla bakıldığında, nicelik ve nitelik olarak eğitime yapılan yatırımlar etkileyici olsa da, yatırımların daha da artırılması gereklidir.
73 milyonluk nüfusuyla, Türkiye'de yalnızca 170 üniversite bulunmaktadır (yaklaşık 430,000 kişiye bir üniversite düşmektedir). 310 milyon nüfuslu Amerika'da ise, 4,800'ün üzerinde üniversite ve 2 senelik meslek yüksek okulları bulunmaktadır (yaklaşık 65,000 kişiye bir üniversite düşmektedir).
Amerika'daki üniversitelerin Türkiye'ye göre kamu ve özel sektörden çok daha fazla fon aldığını ayrıca belirtmeye gerek yoktur.

Vergi rejimi ve teknoloji

Vergi yükünü azaltmak ve bürokrasiyi modernleştirmek için mikroekonomik reformlar takip edilmeli ve gerçekleştirilmelidir. Böylelikle, KOBİ'ler için daha fazla imkân yaratılabilecek ve teknoloji gibi yüksek kar marjına sahip sektörlerde rekabet gücü artırılabilecektir.
Türkiye'nin önemli bir teknoloji merkezi olmak için gerekli mühendislik, eğitim ve teknik alt yapısı bulunmaktadır. Türkiye ayrıca Kuzey Amerika ve Avrupa piyasalarına coğrafi yakınlığının sağladığı avantaja da sahiptir.
Yine de, geçmiş hükümetlerden kalan kurumlar vergisi yapısının, Meksika'da olduğu gibi, Türkiye'deki oligarşik devlerin faydasına olması aşılması gereken bir zorluktur.
Teknoloji alanında, elliden fazla eleman istihdamı sağlayan firmalar devletten cömert vergi muafiyetleri ve teşvikleri alırken, yeni teknolojik girişimler orantısızca cezalandırılmış olmaktadır. Hâlbuki Amerika ve Hindistan gibi teknoloji alanında dünya lideri ülkelerde olduğu gibi tam tersi bir uygulama olmalıdır.
Aradiom ve SolidPass gibi mobil ve güvenlik yazılım alanlarında dünya çapında yaratıcı teknoloji üreten yüksek teknoloji şirketlerinin büyümesine bu tür reformlar katkıda bulunacaktır.
Ayrıca, teknoloji şirketleri için koşullar iyileştikçe, IBM, Oracle, Google, HP ve SAP gibi devlerin Türkiye'de AR&GE merkezleri kurma olasılığı da artacaktır.
Türk lirası ve ihracat
Türk Lirası'nın Dolar ve Euro karşısında değer kaybetmesine izin verilmelidir; böylelikle, Türk ihracatının rekabet gücü artacak ve ihracata yönelik firmalara destek sağlanacaktır.
Ayrıca, Türk Lirası'nın değer kaybı Türkiye'nin câri açığının kapanmasına yardımcı olacak ve "ikâme etkisi" Türk tüketicilerinin ithal ve pahalı mallar yerine daha çok yerli malı ve ürünler tüketmesini teşvik eder mahiyette olacaktır.
Döviz kurunda yapılacak düzenleme daha çok yabancı sermaye çekecek, yurtiçi üretimi artıracak ve Türkiye ekonomisinin rekabet gücü gelişecektir.
14 trilyon dolarlık GSYH'sı ile Amerika dünyanın en büyük piyasası konumundadır; Türk firmaları bu piyasaya girmek ve rekabet etmek konusunda desteklenmelidir.
Hâlihazırda, Türkiye'nin Amerika'ya ihracatı diğer ülkeler ile karşılaştırıldığında zayıf kalmaktadır. Mittal Steel veya Tata gibi Hint şirketlerinin Arcelor / International Steel veya Jaguar / Land Rover gibi Batılı devleri satin alirken ve Batili sirketlerle baş başa rekabet ettiği günümüzde Türk firmalarının bahanesi olmamalıdır.

Model Ekonomi
Türkiye, serbest piyasa ekonomisi, demokrasi ve hukuk devleti ilkesi birleşiminin refah ekonomisi yönünde harikalar yarattığının canlı kanıtıdır.
80 milyonun üzerinde nüfusa sahip Mısır ile komşu Suriye gibi ülkeler bu ekonomik ve politik değişim döneminde Türkiye'yi yakından izlemekte ve takip etmektedir.
Küresel ekonomi basamaklarını tırmanmakta Türkiye gayet başarılı oldu. Reform sürecini devam ettirerek Türkiye bir sonraki basamağa yükselebilir; mega-BIT olabilir.
Kesin olan şudur ki, ekonomik zorluklarla karşı karşıya gelen dünyanın dört bir yanındaki ülkeler için Türkiye örnek alınması gereken bir ekonomik model konumundadır.

(*) Yale Üniversitesi, İşletme Fakültesi mezunu olan Abdullah Karataş finans ve ekonomi konularında yazar ve Natixis şirketinde Wall Street uzman yöneticisi olarak çalışmaktadır.
abdullah.karatash@aya.yale.edu.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.