Bahreyn'de kan döküldü!

(USASABAH)
Yusuf Özhan / Bahreyn
Sokak gösterileriyle baş edemeyen Bahreyn, Suudi Arabistan askerlerini ülkesine davet ederken, üç aylık olağanüstü hal ilan etti. Olağanüstü hal ilanıyla birlikte, ülkenin sorumluluğu güvenlik güçlerine teslim edilmiş oldu.

Yaklaşık bin Suudi Arabistan askeri, dün ülkeyi Bahreyn'e bağlayan Kral Fahd otobanından zafer işareti yaparak girerken, Şii mahallesi Sitra'da polis ile göstericiler arasında çatışma çıktı. Olayda, biri polis olmak üzere en az iki kişi hayatını kaybetti, 200'e yakın kişi de yaralandı. Bu arada bir Suudi Arabistan askerinin öldüğüne dair haberler reddedildi.
Bahreyn'in yakın müttefiklerinden ABD ile Batlı ülkeler, küçük Ada ülkesindeki Şii-Sünni ayrışmasından derin endişe duyduklarını açıkladı. Beyaz Saray Sözcüsü Tommy Vietor, Bahreyn'deki sorunların askeri yöntemlerle çözülemeyeceğini ifade etti. G8 Zirvesi için Fransa'da bulunan dışişleri bakanları da olağanüstü hal ilanından büyük kaygı duyduklarını vurguladı. İran, Suudi Arabistan askerlerinin ülkeye girişini kınarken, Bahreyn bu ülkedeki büyükelçisini geri çağırdı.
Olağanüstü halin bugün başladığı belirtilmesine rağmen sokağa çıkma yasağı uygulanıp uygulanmayacağı açıklanmadı.
Suudi Arabistan'ın ardından Birleşik Arap Emirlikleri'nin de Bahreyn'e 500 polis göndereceği belirtildi. Körfez ülkelerinin, Bahreyn'de yönetimin Sünni kraliyet ailesinden Şiilere geçmesinden endişe duyduğu kaydediliyor. Bahreyn nüfusunun yüzde 60'tan fazlasını oluşturan Şiiler, kraliyet ailesi tarafından ayrımcılığa tabi tutulduklarını öne sürüyor.

Mısır'dan Bahreyn'li protestoculara çağrı
Mısır, Bahreynli protestoculardan, gösterilerini barışçıl bir şekilde sürdürmelerini ve Kahire'nin Tahrir meydanında Hüsnü Mübarek'i deviren Mısırlı göstericileri örnek almalarını istedi.
Mısır Dışişleri Bakanı Nebil El Arabi, Kahire'de bulunan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile birlikte düzenlediği basın toplantısında, ülkesinin ''daha fazla özgürlük talep eden her ulusu desteklediğini'' ifade etti.
El Arabi, ''Tüm istediğimiz, Tahrir'deki gençliğin yaptığı gibi bunun barışçıl bir şekilde olmasıdır'' dedi.

Muhtemel senaryolar

Diğer taraftan, ülkedeki yabancı askerlerin bekleyişi de sürdükçe, beraberinde bir çok komplo teorisi de ortaya atılıyor. Bunların başlıcasından biri, askerlerin başbakanlık koltuğunda bulunan ve aynı zamanda Kral'ın da amcası olan kişinin, Kral'a karşı gerçekleştirebileceği bir darbeyi engellemek için adaya geldiği şeklinde. ABD'nin de bugüne kadar soğuk baktığı başbakan, ülkede reformların önündeki en büyük engel olarak görülüyor. Fakat hanedandaki kuvvetli aile bağlarının yanı sıra, başbakanın da toplumsal tabanının kuvvetli oluşu, bu ihtimalleri zayıflatan güçlü sebepler olarak ortada bulunuyor.
Gerçek olan şey ise, adadaki yerel kolluk güçlerinin şu anda neredeyse mezhep çatışmalarına tamamen göz yumduğu. Bunu, yapılacak bir müdahaleyi meşrulaştırmak için ortaya konan bir oyun olarak görenler de bulunmakta. Önümüzdeki günlerde bu durumun sürmesi durumunda, şiddet eylemlerinin dozunun artması ise işten bile değil. Yapılması muhtemelen bir müdahalenin kapsamı, şiddeti ve çözüme yönelik nasıl bir lojistik içereceği sorularına yanıt bulunduğu an, adanın ne kadar sağlıklı bir istikrara kavuşabileceğini de sanırım görmüş olacağız.
Şu an için ise en önemli ve barışçıl hamle, Veliaht Prens'in daha çok vakit kaybetmeden, daha ciddi bir şekilde muhaliflerle masaya oturarak; "yeni düzenin" ana hatlarını çizmesidir. Aksi halde, sahip olduğu jeostratejik önem itibarıyla asla Mısır ve Tunus'a benzemeyen Bahreyn'de, asayişin geri sağlanması hiç de kolay olmayacaktır. Kaybedilen yalnızca güvenlik olmaz, hanedanlığın ve gelecekteki kralın prestiji de yitirilebilir.