Cuma 24.06.2011 00:00
Son Güncelleme: Cuma 24.06.2011 09:55

"Bazıları Osmanlı'ya takık"

Başbakan Başmüşaviri Doç. Dr. İbrahim Kalın, Arap Baharı'nın Türkiye'yi zor duruma sokacağı yönündeki eleştirileri reddederek, "refah ve barış içindeki bir Arap dünyası, Türkiye'yi zayıflatmaz, tam tersine güçlendirir" dedi.

(A.A.)
Başbakan Başmüşaviri Doç. Dr. İbrahim Kalın, Arap Baharı'nın Türkiye'yi zor duruma sokacağı yönündeki eleştirileri reddederek, "refah ve barış içindeki bir Arap dünyası, Türkiye'yi zayıflatmaz, tam tersine güçlendirir" dedi.

Kalın, ABD'deki düşünce kuruluşu Middle East Insitute'nın (MEI) ikinci kez düzenlenen Türkiye konulu yıllık konferansında yaptığı konuşmada, Türkiye'deki seçimlerde ilk defa bir siyasi partinin oylarını artırarak, üçüncü kez iktidara seçildiğini söyledi.
Seçimlerle Türk halkının büyük çoğunluğunun istikrarı ve AK Parti'nin "demokratikleşme, ekonomik gelişme ve aktif dış politika" ayaklarından oluşan "gelişme modelinin" devamını istediğini belirten Kalın, AK Parti'nin bu üç ayakta katettiği atılımlardan bahsederek, dış politika konularının hükümetin gündeminde önemli yer kaplamaya devam edeceğini kaydetti.
Kalın, seçim sonrası gündemde Anayasa yazımı, Kürt meselesi ve AB reformları olmak üzere 3 önemli konunun olacağını bildirdi.
Kalın, yeni Anayasa'ya kesinlikle ihtiyaç olduğuna ve Anayasa metninin toplumun tüm kesimleri tarafından kabul edilmesi gerektiğine dikkati çekti.
İbrahim Kalın, bu sürecin "Türkiye'nin, tüm siyasi farklılıkları bir kenara bırakarak, demokratik olgunluğa ulaşması bakımından bir test" olacağını dile getirdi.
"Hatip Dicle'nn vekillik problemi bir noktada çözülür"
Kalın, seçimlerin Kürt oylarında değişim olmadığını gösterdiğini, 2002 ve 2007 seçimlerinde olduğu gibi oyların AK Parti ve BDP arasında dağıldığını söyledi.
Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin YSK kararıyla düşürülmesini hatırlatan Kalın, bu konunun nasıl çözüleceğinin önümüzdeki günlerde belli olacağını ve bunun bir noktada çözülmesi umduklarını kaydetti.
Demokratik Açılım sürecinde 3 önemli noktaya değinen Kalın, ilk olarak, kültürel ve siyasi haklar gibi alanlarda birçok gelişmenin sağlandığını, ikinci noktanın ise bölgeye yatırımların artırılması olduğunu söyledi.
Ancak siyasi gerginlikler ve güvenlik gibi nedenlerle yatırımcıların bölgeye çekilmesinin zorluğuna dikkati çeken Kalın, üçüncü nokta olarak ise, terör örgütü PKK'nın silahsızlandırılması gereğine işaret etti.
Kalın, "Silahsızlanmayı reddeden ve terör eylemlerine devam eden bir örgüt hala varlığını sürdürürken, siyasi reformlara devam etmek ve ekonomik yatırımlar yapmak çok zor. Demokratik bir sistemde bunların hepsinin birden aynı anda olması mümkün değil" dedi.
Öte yandan Kalın, "tüm dedikodulara" rağmen, Türkiye'nin AB üyeliğinden vazgeçmediğini, tam tersine bu konuyla ilgili yeni bir bakanlığın kurulduğunu söyledi.
Kalın, AB ile "siyasi ve teknik düzeylerde" çalışmaların devam ettiğini, "psikolojik düzeyde" ise AB'de genel bir "şüphecilik" ve buna ilaveten "Türkiye'ye karşı şüphecilik" olduğunu, "politik düzeyde" de "AB içinde, Türkiye'nin AB üyelik sürecini ileri götürme noktasında güçlü bir liderliğin bulunmadığını" anlattı.
"Refah içinde bir Arap Dünyası bizi güçlendirir"
Konuşmasında Türkiye'nin dış politikasına da değinen Kalın, seçimlerin, halkın, hükümetin izlediği dış politikayı ve "sıfır sorun" yaklaşımını benimsediğini gösterdiğini söyledi.
Bazılarının "Arap Baharı'nın Türkiye'yi zor duruma sokacağını iddia ettiğini ve Türkiye'nin şimdiye kadar bölgedeki otokratik rejimlerle çalıştığını belirttiklerini" hatırlatan Kalın, aslında tam tersine, daha refah ve barış içindeki bir Arap dünyasının, Türkiye'yi zayıflatmaktan ziyade, güçlendireceğinin altını çizdi.
Kalın, Tükiye'nin bölgede hem iktidarların güvenini kazanmış hem de halkla iyi ilişkiler geliştirebilmiş tek ülke olduğunu kaydetti.
Türkiye'nin bölgede, Hizbullah, Hamas, Müslüman Kardeşler gibi birçok farklı siyasi kişi ve grupları içine alan bir diyalog politikası yürüttüğünü, ama bunun birçok kereler eleştirilere neden olduğunu anımsatan Kalın, ancak bu grupların birçoğunun şimdi kendi ülkelerinde önemli roller oynayacaklarına ve yeni siyasi düzenin bir parçası olacaklarına dikkati çekti.
Kalın, Türkiye'nin bölgede ortaya çıkan yeni siyasi düzenden kaybedecek bir şeyi olmayacağını, reform ve değişim sürecini desteklemeye devam edeceklerini dile getirdi.
Arap Baharı ile Ortadoğu'da halkların, otokrasi içinde değil, demokratik şekilde yaşamak istediklerini gösterdiklerini belirten Kalın, ancak bölgede Filistin sorununun "ana mesele" olarak kalmaya devam ettiğini söyledi. Kalın, "Filistin sorununa kalıcı ve barışçıl çözüm bulmadan, Arap Baharı hiç beklenmedik veya aksi yönde sonuçlar yaratabilir" dedi ve Türkiye'nin bu konuda barışçıl çözüm bulma gayretlerine olan bağlılığını sürdürmeye devam edeceğini kaydetti.
"Avrupa ve ABD'deki yorumcular Osmanlı'ya takıntılı"
Türk-Amerikan ilişkilerinden de söz eden Kalın, iki ülke ilişkilerinde "model ortaklığın" işlemeye devam ettiğini söyledi.
Anlaşmazlıkların her sağlıklı ilişkide olabileceğini ama birçok konuya iki ülke olarak aynı gözlükle baktıklarını ifade eden Kalın, yeni dönemde ilişkilerin "askeri müttefiklikten stratejik ortaklığa" doğru dönüştüğünü, bunun bölgesel ve küresel politikalar için de iyi bir şey olduğunu kaydetti.
Öte yandan Kalın, Türkiye'nin artık tarih ve geçmişini bir "yük", coğrafyasını da "engel" olarak görmediğini, tarihsel ve coğrafi algılamaların normale dönmeye başladığını anlattı.
Kalın, çoğulculuk ve çok kültürlülük fikrini vurgulamada Osmanlı tarihinden alınacak çok örnek olduğunu dile getirdi.
Avrupa ve ABD basınında "Osmanlı İmparatorluğu'nun yeniden canlanmakta olduğu" gibi yorumlara işaret eden Kalın, şunları kaydetti:
"Özellikle seçimlerden sonra bir Osmanlı takıntısı görüyoruz. 'Osmanlılar geri geliyor' gibi ardı ardına makaleler yazılıyor. Öyle görülüyor ki Avrupa ve ABD'deki bazı yorumcular, Osmanlılara karşı Türklerden daha fazla takıntılı. Bu bizim kendi içimizdeki tartışmalarda yer kaplayan bir konu değil ama sanki onlar bizim bu rolü oynamamızı istiyorlar. Ama biz kendimize böyle bakmıyoruz.
Eğer Osmanlı tarihini olumlu bir referans olarak kullanmak istiyorsanız, bu güzel ama orada da uyumsuz bir durum var. Bazı yorumcular Arap Baharı yüzünden Türkiye'nin bölgedeki etkisinin azalacağını, Türk dış politikasının zorluklarla karşılaşacağını söylüyorlar, diğer taraftan da Osmanlı İmparatorluğunun yükselişi gibi ifadeler kullanılıyor. İkisi bir arada olamaz. Bölgesel düzen, demokratikleşme, ekonomik kalkınma ve aktif dış politika ile şekillenecek. Bunlar yeni siyasi aktörler tarafından yürütülecek."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.