Pazartesi 22.08.2011 00:00
Son Güncelleme: Salı 06.09.2011 12:09

İsrail devlet politikası: "Bibi'nin dünyası"

İsrail'e herhangi bir sebeple giriş yapanlar, havaalanı zulmünü gördükten sonra "Bir daha da gelmem" diye söylene söylene çıkış yapmışlardır muhakkak.

(USASABAH)
Pınar Akyasan


İsrail'e herhangi bir sebeple giriş yapanlar, havaalanı zulmünü gördükten sonra "Bir daha da gelmem" diye söylene söylene çıkış yapmışlardır muhakkak. Zira havaalanı işkencesi yolcuya oldukça ayrıntılı bir sorgu sualle başlayıp, valizi X-Ray'den geçirdikten sonra içindekilerin herkesin önünde masanın üzerine tek tek boşaltılması ile devam ediyor.

Ucunda beyaz kağıt olan küçük bir cihazla-ki o uçtaki kağıtlar neredeyse çorap çiftlerini ararken bile değiştiriliyor, çamaşırlar, kitaplar, saç tokaları, şapkalar ve hatta "Bunlar kirli" diyerek kurtaramadığımız çoraplar dahi aranıyor. Bunalıp "Ten rengi ince çorabın içinde görünmeyen neye bakmıştınız acaba?"diye laf sokacak olsanız, "Beğenmiyorsanız gelmeyin; burası böyle!" cevabını yapıştırıp işlerine devam ediyorlar.
Arama esnasında küpelerin eşleri soruluyor, takılar çıkartılıp bir denenmediği kalıyor, elektronik her cihazın kablosu isteniyor, tek tek çalışıyor mu diye kontrol ediliyor-çünkü biz potansiyel teröristler yukarda yani uçakta bunlarla bomba yapabilirmişiz, fotoğraf makinaları açılıp kapatılıyor, bilgisayarlar, iPadler, hard disk'ler "bir odada" X-Ray'den geçirileceği söylenerek bir süre ortadan kayboluyor.
Benim harici hard diskim gibi talihsizlerin başına ise ilginç vakalar geliyor. Güvenlik sebebiyle kendisine el konacağına dair Türkçe, İngilizce, Arapça-ya da istiyorsam başka dilde de açıklama verebilirlermiş, yazılar geliyor önüme "Kendisini size bir sonraki uçakla yollayacağız, güvenlik sebebiyle şimdilik bizde" diyor kısaca bu belgelerde. Öyle bir garip, "Alem buysa Kral sensin" cevabını bekleyen tavırları var ki, "Böyle saçmalık mı olur, ne biçim gerekçe bu!" cevabıma ve belgeyi avucumda buruşturup önlerine atmama önce şaşırıyorlar, sonra "Kendilerini şikayet edebileceğim bir mail adresi verebileceklerini" söylüyorlar. (Yemezler canım, bugüne kadar giden şikâyetlerden size ne ceza verilmiş ki, benim zavallı hard diskim yüzünden 3.Dünya Savaşı çıkacak?)
"Vereceksin-Vermem-Vereceksin-Vermem" şeklinde bir süre devam eden tartışma, yedi ceddi Trabzonlu olan bana "Hızır idi Reis idi Hızır idi Reis idi" sahnesini hatırlatsa da o an hiç komik gelmiyor. Hard disk elden ele dolaşıyor. En son "Uçakta tehlike yaratacaksa yanımda götürmüyorum kardeşim, bir arkadaşa bırakacağım" deyince önce şaşırıyorlar, sonra mecburen "Tamam" diyorlar.
Ben içindeki bilgileri bilgisayara aktarmak için kenara oturunca her seferinde farklı birisi gelip "Uçağa geç kalıyorsunuz" diye yaklaşık iki dakikada bir uyarmaya başlıyor. "E daha iki saat var uçağa, ne bu telaş" demeye kalmadan, son uyarıya gelen çok geç kaldığımı söyleyince, beni apar topar business class'tan geçirip, içeriye salmaya çalışıyorlar. Bu sırada hard disk bin bir tartışmayla tekrar elimden alınıyor, "Bize neden güvenmiyorsunuz" sorusuna o gazla "Yalan söylemeyi bir devlet politikası haline getirmiş..." şeklinde cümleler kurabilirim ama ortalık yine karışıyor. Benim hard diski ben yürürken taşıması için bize bir güvenlik görevlisi tahsis ediliyor. Yolda bin kere duruyoruz, güvenlik görevlisi bana neredeyse "Git bak bakalım ben içerde miyim?" oyunları yapmaya kalkıyor, "Ne acayip bir devlet bu " diye söylene söylene yürüyorum.
Üstümde uzun salaş elbisem, parmak arası terliklerim ve sırt çantamla daha evvel götürdüklerinde içine baktıkları hard diskte devlet sırrı taşıyorum sanıyorlar muhtemelen. Neyse sonunda hard disk arkadaşıma teslim ediliyor. "Kudüs'ün hatırına geldiğim bu ülkeden, sonradan geri alacağım "Bir daha da gelmem" cümlesini sarf ederek ben de ayrılıyorum. İsrail devletinin istediğinin zaten bir daha da gitmememiz olduğunu "Beğenmiyorsanız gelmeyin" cümlesi aklımdan çıkmayınca anlıyorum.
Benim İsrail'e bakışımı birkaç hafta evvel yaşadığım bu olay belirlemiyor elbette. Ama "Gelmeyin" sözü İsrail devletinin ve devletin kurallarını sorgulamadan uygulayanların psikolojisini anlamam açısından çok önemli.
İnsanların "aliyah" yaptığı ülke
İsrail garip bir ülke... Sokaklar korku dolu, insanların bakışları endişeli. Bu insanların çoğu "aliyah" yaparak yani yükselerek dünyanın farklı coğrafyalarından Arz-ı Mev'ud'e (Vaat edilmiş Topraklar) dönmüş, bu toprakların sahipleri olmuşlar. 1,5 milyonunu Arapların oluşturduğu 7 milyonluk İsrail, hala aliyah yapacak genç Yahudiler arıyor, gençlere ülkenin göz alıcı yerlerini gezdirecek turlar düzenliyor. Kudüs'te Tel Aviv'de yirmili otuzlu bu gruplara her adımda bir rastlamak mümkün. İsrail'e göç edenler/dönenler yani 'Aliyah yapanlar' kimlik kartı alıyor, ismini İbranice olarak değiştiriyor, devlet tarafından ayarlanmış İbranice bir dil kursuna başlıyor, ikinci bir aile sahibi oluyor ve 6 ay devlet tarafından misafir ediliyor.
Bu ülkeye bu şekilde gelenler, elbette bir gün geldikleri gibi gitmekten korkuyorlar. Bu korkuyu en kesif hissedenler ve hissettirenler buraya "hem yükseleyim hem de iyi bir hayat yaşayayım" diyerek gelenler. Geçtiğimiz aydan itibaren "sosyal adalet" diye sokaklara dökülen ve sayısı 400 bin kişiyi bulan protestolar dizisi bunun bir göstergesi. Görünen o ki Netanyahu namı diğer Bibi halkını kızdırmış. Talep açık, halk ev, gıda, akaryakıt, eğitim fiyatlarından şikâyet ediyor, "Hani buranın taşı toprağı altındı" diyor.
Geçtiğimiz cumartesiye kadar, Dafni Leef isimli bir genç kızın evinden çıkarılıp, Tel Aviv'in en işlek caddelerinden biri olan Rothschild bulvarı üzerinde bir çadır kurmasıyla başlayan isyan "Diktatör Bibi", "Hükümet halka, halk hükümete karşı" sloganlarıyla devam ediyordu ki yine atmosfer aniden değişti.
Filistin'in tanınmasının tartışıldığı bir dönemde, İsrail halkının yine bomba seslerinin duyulduğu "içinden geçtikleri şu hassas günlerde" Filistin'e karşı tek yürek olmaları istendi! İsrail hükümeti varlığını üzerinden kurduğu 'günah keçisi' Filistinlilerin son iki günde biri beş yaşında 15'ini öldürürken, Hamas buna karşılık 'vatandaşlarını koruyacağı gerekçesiyle' ateşkese son verdi, Mısır büyükelçisini çekti, BM güvenlik konseyinin İsrail'e saldırıları kınayan karar konsey üyesi Lübnan'ın imza atmaması nedeniyle çıkamadı, Türkiye dışişleri bakanı ilişkilerin daha da kötüye gideceğini açıkladı.

Elbette bu koşullar altında, halkın iş-aş için sokaklara dökülmesi özellikle aliyah yapanlar, dünyanın bilmem neresinden 'yükselmek' için vaat edilmiş topraklara dönenler için devlet nezdinde utanç verici olurdu. Zira öyle de oldu. Önceki gün cumartesiydi. Yani protesto günüydü. Protesto haberine bilmem rastladınız mı bir yerlerde? Yoksa onun yerine Filistin'in ateşkesi iptal ettiği mi yazılıydı İsrail'in öldürdüğü Filistinlilerin cesetlerinin üzerinde?



X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.