Pazartesi 26.09.2011 00:00
Son Güncelleme: Pazartesi 26.09.2011 14:03

11 Eylül'de yardıma koştu, "terörist" oldu!

İkiz Kuleler'e yapılan saldırıdan sonra gönüllü olarak yardıma koşan Türk genci Şükrü Can Dal, terörist zannedilerek üç ay hapis yattı. Kendisiyle 10 yıl önceki saldırının gerçekleştiği yerde görüştüğümüz Dal: "Yanan insanların külleri cebimden çıktı"

(USASABAH)
Ayça Çalışkan / NEW YORK

İkiz Kuleler'e yapılan saldırıdan sonra gönüllü olarak yardıma koşan Türk genci Şükrü Can Dal, terörist zannedilerek üç ay hapis yattı. Kendisiyle 10 yıl önceki saldırının gerçekleştiği yerde görüştüğümüz Dal: "Yanan insanların külleri cebimden çıktı"

11 Eylül'de İkiz Kuleler'e yapılan saldırının 10. yılında yeni bir dram daha ortaya çıktı. Hollywood filmlerini aratmayacak türden, 'Yok artık' dedirten bir hikaye. Ve başrolde bir Türk var! Bütün umutları, yıkılan kulelerin altında kalmış bir genç. 21 yaşındayken kaybettiği umutlarını, 10 yıldır geri kazanmaya çalışan, New York'ta 'Kaiser Dal' olarak bilinse de, gerçek adıyla Şükrü Can Dal'in hikayesi...
Her sabah işi gereği Dünya Ticaret Merkezi'ne giden Kaiser Dal'ın 11 Eylül 2001 sabahı işe geç kalması onun hayatta kalmasını sağladı belki ama kendisinin yerine çalışmaya gönderdiği Porto Ricolu iş arkadaşını ve Ticaret Merkezi'nde selamlaştığı herkesi saldırıda kaybetti. Uçağın ilk girdiği binanın çöküşünü izleyip yardıma koşan Dal, yardımseverliğinin karşılığında terörist olarak suçlandı. Doğum yeri Mekke olan ve kimliğinde İslam yazıyor diye apar topar tutuklanıp aynı gün hücreye kapatıldığını söyleyen Dal, üç ay hapis yattı. Araştırmalar sonucunda terör örgütüyle bağlantısı bulunmadığı anlaşılan ve hapishaneden çıktıktan sonra, 10 yıl boyunca Dünya Ticaret Merkezi'nin bulunduğu bölgeye hiç uğramayan Türk genci, sessizliğini Pazar SABAH için bozdu.
- Size neden Kaiser diyorlar?
- Babam bir inşaat firmasının satın alma müdürüydü. Onun işi nedeniyle Mekke'de, 1980'de dünyaya geldim. Altı yaşıma kadar Suudi Arabistan'da yaşadık. Anne tarafım Mersinli, Babam İstanbullu. Sonra Mersin'e taşındık. 17 yaşımda annemi sarılıktan, 18 yaşımda babamı şeker hastalığından kaybettim. Kız kardeşimle kaldık. Çareyi, okulu bırakıp ABD'ye gelmekte buldum. ABD'de başıma gelenlerden sonra Özbil Özcan bana, Olağan Şüpheliler filmindeki karakterlerden biri olan Kaiser'in ismini taktı, ben de benimsedim.
- Geçiminizi nasıl sağladınız?
- Ailemde kalan bir miktar param vardı, onunla dil okuluna başladım. Param bitince iş aradım. İki yıl Türk restoranlarında bulaşıkçılık, garsonluk yaptım. Türkiye'ye dönmemeye kararlıydım. Çalıştığım yerlerde çok Türk arkadaşım oldu, ev arkadaşım da Türktü ve beni 2001'in temmuz ayında, çalıştığı dağıtım firması Air Line'a kurye olarak soktu. İşimiz, her sabah postaları yerine ulaştırmaktı. Benim bölgem Dünya Ticaret Merkezi'nin bulunduğu bölgeydi. Her sabah 06.00'da uyanıp, 7.00'den itibaren paket ve zarfları Ticaret Merkezi'ndeki ofis çalışanlarına dağıtmaya başlardık.

- Nasıl başladı 11 Eylül sabahı?
- 11 Eylül'den bir gece önce, ev arkadaşımla birlikte geç vakitlere kadar dışardaydık. Sabah erken kalkmak istemedim. Şirketi aradım ve yerime başkasını göndermelerini rica ettim. Onlar da benim yerime Porto Ricolu bir çalışanı gönderdi. Saat 09.00 gibi uyandım, önce bankaya uğrayıp maaş çekimi bozdurdum ve ofise geçtim. Şirkette herkes İkiz Kuleler'de yangın çıktığından bahsediyordu. Daha ne olduğunu tam dinlemeden kendimi sokağa attım, bir an önce oraya gitmek istedim. Dünya Ticaret Merkezi'nin içinde fotoğrafçılık yapan, Oğuz diye Türk bir arkadaşım vardı. Yoldan onu aradım 'Ne oldu?' diye. O da tam o esnada sigara içmeye aşağıya inmiş; yangın çıktığını, helikopter gibi bir şeyin binaya çarptığını söyledi. Trene atlayıp bölgeye gittim. Brooklyn Köprüsü'nün orada trenden indim. Yanan binaları gördüm ve kulelere doğru yürümeye başladım. Saat 10.30 civarıydı. Bir anda binanın kaybolduğunu, aşağıya doğru indiğini gördüm.

"PATLAMA SESLERİ, BİNADAN AŞAĞIYA ATLAYANLARIN SESİYMİŞ"
- Nasıl bir manzarayla karşılaştınız?
- İlk hatırladığım, çok karanlık ve çok sıcak olduğuydu. Gökten yağmur gibi kağıtlar yağıyordu. İnsan görünce, yaşayıp yaşamadıklarını kontrol ediyordum. Her yer itfayeci doluydu. İçerde iki oğlunun olduğunu söyleyen bir itfayeciye rastladım. İçeri girmek istiyordu. 'Tamam, girelim,' dedim. Bir polis de bize katıldı. Biz ikinci binaya doğru ilerlerken, patlama sesleri geldi. Meğer onlar, binadan atlayanların yere çakılma sesiymiş. Kendimi cehennemde zannettim. Tüm bunlar üzerine bir anda yıldırım çarpması gibi bir ses duyduk. Kafamızı kaldırdık ve mavi bir ışık patlaması gördük. 'Koşun!' diye bağırarak kaçmaya başladık. Hayatımın en hızlı koşusunu yaptım ve önümüze çıkan ilk arabanın içine atladık.
- İkinci binanın yıkılma anı mıydı bu bahsettiğiniz?
- Evet, binaların yanmasından birkaç saat sonra çökmeler başladı.
- O ana dair neler hatırlıyorsunuz?
- Siren sesleri, bağrışmalar. Uzağı pek göremiyorduk. Sadece alışveriş merkezinin bulunduğu alana doğru yürümeye başladık. 'Yaşayan varsa, ancak oradadır' diye düşündük. İçeri girdiğimizde, zor durumdakileri dışarı çıkarttık. Biz insanları taşırken, kimileri de mağazaları taşıyordu.
"ESMER VE MEKKE DOĞUMLU OLDUĞUM İÇİN TUTUKLANDIM"
- Neredeydiniz üç gün boyunca?
- Bölgeyi polisler çevrelemişti ve giriş çıkışlar kontrol ediliyordu. Ben tam çıkmak üzereyken, iki memur beni durdurdu ve kim olduğumu sordu. Gönüllü kurtarma çalışmalarına katıldığımı söyledim. Kimliğimi istediler, ne iş yaptığımı sordular. Doğum yerim Mekke; dinim İslam yazıyordu. Bu arada üzerimde çalıştığım firmanın, Air Line yazılı tişörtü ve cebimde iş icabı taşıdığım telsiz vardı. Kulelere uçak giriyor ve ben Air Line tişörtü ve elimde telsizle polislere yakalanıyorum! Bir anda beni kelepçelediler. Etrafım sarıldı. İtfayecileri beni yumruklamaya başladı. Ben sadece yardımcı olduğumu anlatmaya çalıştım ama dinlemediler, polis istasyonuna götürüldüm.
-Mağazalar mı yağmalanıyordu?
- Üniformalıların, kollarına dörtbeş Rolex saat geçirdiklerine şahit oldum. Hatta şaşkın şaşkın bakınca, içlerinden biri bana 'Hakettik bunları, çekinme sen de al,' dedi. Oraya bunun için gelmediğimi söyleyip uzaklaştım. Dışarı çıktığımda ilk gördüğüm ambulansa yöneldim. Bölgeden yürüyerek uzaklaşmaya başladım. Bu esnada abim dediğim Özbil Tezcan'ı arayıp iyi olduğumu söyledim. Sonra üç gün benden haber alınamadı.
- Avukat istemek aklınıza gelmedi mi?
- 'Suçsuz olduğum nasılsa ortaya çıkacaktır,' diye düşündüm. Avukat aklıma bile gelmedi o an. Bir odada sorguladılar. Beni terörist sandıklarını ve büyük bir belaya bulaştığımı anladım. Ne sordularsa anlattım. Dinci olup olmadığımı, patlama sırasında neden o bölgede olduğumu sordular. Üzerimde 400 dolar vardı; o parayı çaldığımı düşündüler. Açıklamama fırsat dahi vermediler.
- İşkence ya da dayağa maruz kaldınız mı?
- İşkence görmedim ama, üç gün boyunca beni hücrede tuttular; ayakkabılarım bile yoktu. Günde defalarca çapraz sorguya alınıyordum. Üç gün sonunda da beni hakim karşısına çıkarıp tutuklattılar. İngilizcem çok iyi olmadığı için her şeyi anlamıyordum ama avukat, terör başta olmak üzere sekiz ayrı suçtan yargılandığımı söyledi. İkiz Kuleler'e yapılan saldırılardan sorumlu tutulduğumu öğrendim. Queens'te bir hapishaneye, tek başıma bir odaya koydular.
YASAK BÖLGEDE BULUNMAKTAN CEZA ALDIM
- Oradan çıkamayacağınız hissine kapıldınız mı?
- Başlarda kapılmıştım ama hapishanedekiler bana avukatımı değiştirmem, tercüman istemem gerektiğini söylediler. Ben de öyle yaptım. Savcıya, iki ayın sonunda hâlâ cebimde olan külleri gösterip, 'Bunlar toz değil, yardım etmeye çalışırken yanan insanların külleri. Ben masumum,' dedim.
- İnandılar mı?
- İnanmış olmalılar. Araştırmaları sonucunda da terörist olmadığımı anladılar ama beni serbest bırakmak istemediler. O yüzden avukatım benimle pazarlık yapmak istedi. Suçlardan birini kabul edersem serbest kalacağımı söyledi. Çok düşündüm, koğuştakilere danıştım. Sonunda yasak bölgede bulunmak suçundan ceza aldım. İçerde geçirdiğim üç ayı cezaya sayarak beni serbest bıraktılar.

Şükrü Can Dal ve Ayça Çalışkan


X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.