Salı 03.07.2012 00:00
Son Güncelleme: Çarşamba 04.07.2012 11:04

O kadar büyük bir susuzluktan muzdaripler ki...

Araplara karşı katıksız bir oryantalizmle büyümüş nesiller on yıllardır hiç olmadığı kadar Ortadoğu’da gerçekleşen olaylara dikkat kesilmiş durumdalar.

(USASABAH)
Ragıp Soylu
Araplara karşı katıksız bir oryantalizmle büyümüş nesiller şimdi yıllardır hiç olmadığı kadar Ortadoğu'da gerçekleşen olaylara dikkat kesilmiş durumdalar.

Arapların uzun entarilerinin altlarına terlik giymelerini, sarıklarını bağlama şekillerini, kadınlarının örtünmelerini, Arapların "yan gelip yatmalarını", onların kültürel anlayışlarından, dine bakışlarına kadar karakteristiklerini oluşturan her şeyi aşağılamayı tercih ettik. Türkiye Cumhuriyeti "Araplar bizi arkadan bıçakladı" düsturuyla "Biz Ortadoğulu değiliz, Batılıyız" iddiası üzerine kuruldu. Halbuki öykündüğümüz Batı yüzyıllardır Ortadoğu'da egemenlik savaşı verdi, halen de veriyor. Bizse Arap olan her şeyden uzak kalmayı büyük bir kibirle kabul ettik.
Bir Fransız Arap toplumunu bizden daha iyi biliyor
Tibet'te Yedi Yıl, Kapımdaki Düşman, Gülün Adı filmleriyle bilinen ünlü Fransız yönetmen Jean Jacques Annaud'un geçen aylarda Türkiye'de gösterime giren "Kara Altın" (Black Gold) adlı filmi tam da bu noktada uzak durduğumuz Arap Dünyası'nı daha iyi anlamamız için ilginç bir hikaye anlatıyor. Mark Strong'un canlandırdığı Sultan Ömer ve Antonio Banderas'ın muhteşem oyunculuğuyla ekrana yansıttığı Emir Nesib'in hikayesi Arap dünyasının petrolle sınavını geçtiğimiz 150 yılın oldukça basit fakat bir o kadar da hakikate yakın tablosunu çizerek gözler önüne seriyor. Tarafsız Bölge'de petrol bulunduktan sonra anlaşmaya ihanet eden Emir Nesib Türkiye'de alıştığımız gibi tümden kötü bir karakter olarak da biçimlendirilmemiş, bu açıdan da ayrıca bir takdiri hakediyor. Filmde petrolün Arap yaşamını nasıl kökten değiştirdiğini, Arapların yaşama bakışlarını özellikle Bedevi alt kültürüne dayanarak görmek mümkün oluyor. (Bir Fransızın bu coğrafyada yüzyıllarca yer almış bir toplumdan daha iyi bir şekilde Arap yaşamını anlamış olması ise bizim için ayrı bir utanç olmalı.)
Filmde, maddiyatçı ve refaha dayalı bir toplum kurmak isteyen Emir Nesib'in karşısında geleneksel değerlere ve söze bağlı Sultan Ömer çıkıyor.
Sultan Ömer, "Bu odada gördüğün her şey, ya kanla ya da sevgiyle kazanılmıştır. Asla parayla değil" diyerek bugün oldukça müreffeh bir yaşam süren fakat mezhepçilikten ve kendi iktidarından başkasını düşünmeyen Emir Nesib gibilere de bir ders veriyor. Ömer, " Nesib, okullar inşa ediyor. Nesib, hastaneler inşa ediyor. Bunlar, sanki biz tutsak kadınlarmışız gibi yabancıların bize verdiği kıvır zıvır. Asla gitmeyecekler. Onların çok daha fazlası olacak... ...ve böyle yerlerin binlercesini inşa edecekler. Çünkü....o kadar büyük bir susuzluktan muzdaripler ki bu asla giderilemez. Hatta buradan gitseler bile sonunda biz artık kendimizi tanıyamayacağız…" diyor.
Bu sözler doğrudan genelde Arap emirlikleri ve özelde Suudi Arabistan eleştirisi olarak da okunabilir. (Öyle olmasa da bu şekilde anlamak istiyorum) ABD Başkanı Franklin Roosevelt ile 1945'te masaya oturan Kral Abdülaziz bin Suud petrolün cömertçe paylaşılması karşılığında ABD himayesi altına girmişti. Fakat Kara Altın'dan farklı olarak Suud ailesi zenginleştikçe ülkede daha fazla yatırım olmadı, sadece Arabistan'ı bir lüks tüketim cenneti haline getirdiler. Bugün Kabe'nin tepesine diktikleri hadsiz bir mimari garabet olan ultra lüks kuleler de bunun bir nişanesi gibi. Suudi Arabistan'ın merkez bankasında 650 milyar doları bulunuyor. Ülkede 30 yaş altında işsizlik yüzde 30'un üzerinde, kişi başına düşen milli gelir Slovenya seviyelerinde…
Ortadoğu önemini yitiriyor mu?
Petrol gelirleriyle kendilerini finanse eden Arabistan emirleri petrol nihayet sonlandığı zaman neler yapacaklar bu da ayrı bir soru. Öte yandan bölgenin "büyük güçlerin oyun sahası" olarak önemini ne kadar koruyacağı da bilinmiyor.
Muhafazakar düşünce dergisi National Interest'e Temmuz / Ağustos sayısı için bir makale kaleme alan National Defense University (Ulusal Savunma Üniversitesi) öğretim üyesi Paul D. Miller Ortadoğu'nun petrolün tükenmesi ve bu enerji türüne ihtiyaç kalmamasıyla önemini yitireceği kanısında. "Solan Arap Petrol İmparatorluğu" başlıklı yazısında "Bölge ABD'yi dünya petrol piyasalarındaki etkisi nedeniyle ilgilendiriyor. Fakat bu etki bir jenerasyon içerisinde yok olacak ve bu gerçek pek çok gözlemci tarafından göz ardı ediliyor" diyor.
Miller'a göre 20 yıl içinde Ortadoğu'nun jeopolitik öneminde büyük bir düşüş olacak, bu da SSCB'nin çökmesi kadar tarihi bir ana işaret ediyor. Amerikalı akademisyen, "Bu çöküş SSCB'den daha az tarihi değildir fakat daha yavaş yaşandığı kesin. ABD'nin özelikle Asya'daki çıkarları daha büyük bir tehdit altında" diyor.
En azından bu bakış açısı Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'a "Amerika'nın Pasifik Yüzyılı" makalesini yazıdan nedenler silsilesini daha iyi bir şekilde açığa çıkarıyor.

Sözün özü mensubu bulunduğumuz bir coğrafyanın farkına varıp orada yer almamız için on yıllar geçmesi gerekti. Halen bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda Ortadoğu uzmanımız var. Bunların pek çoğu bölgedeki 5 yıldızlı otellerde gördüğünden fazlasını bilmiyor ve Araplara karşı cahilliğimiz de halen sürüyor. Arapların o güzel çöl yaşamını, kendi estetik anlayışlarından geleneksel kültürlerine, tarihlerine, siyasetlerine kadar haklarında o kadar az şey biliyoruz ki. Belki de Ömer'in "kütüphaneci" oğlu Prens Auda gibi daha çok okumaya, daha çok anlamaya ihtiyacımız var.

Annaud ve Antonio Banderas

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.