Perşembe 11.10.2012 00:00
Son Güncelleme: Perşembe 11.10.2012 19:04

Suriye sınavı, uçak krizi ve misilleme

Arap devrimlerinin son duraklarından biri olan Suriye'de durum rejim karşıtlarının baskılarıyla içinden çıkılmaz bir hal aldı. Esed rejiminin meşruiyeti, şimdilik BM nezdinde Rusya, Çin sayesinde korunuyor gözükse de yaptığı katliamlar hız kesmeden devam ediyor. Muhaliflerin farklı gruplar halinde dağınık şekilde alması, birbirleri arasındaki iletişimsizlik Suriye'de tek bir muhalif sesin yükselmesinde en büyük nedenlerden biri oldu.

(USASABAH)
Emrah Usta
Arap devrimlerinin son duraklarından biri olan Suriye'de durum rejim karşıtlarının baskılarıyla içinden çıkılmaz bir hal aldı. Esed rejiminin meşruiyeti, şimdilik BM nezdinde Rusya, Çin sayesinde korunuyor gözükse de yaptığı katliamlar hız kesmeden devam ediyor. Muhaliflerin farklı gruplar halinde dağınık şekilde alması, birbirleri arasındaki iletişimsizlik Suriye'de tek bir muhalif sesin yükselmesinde en büyük nedenlerden biri oldu.

Paris, İstanbul gibi yerlerde ayrı gruplar halinde toplanan muhaliflerin yeterli sayıda silah, lojistik desteğini alamaması da mevcut durumu iç savaştan öteye götüremedi. Savaş Çalışmaları Enstitüsü tarafından ortaya atılan –Muhalif bölgeler, hükümet güçleri, rejimi destekleyen, mülteci kamplar şeklinde ayrı yapıların da analizlerinin yer aldığı Suriye'nin bölünme senaryoları ses getirse de, gelinen mevcut durumda geçerliliğini yitirmiş gözükmektedir. Arap Alevileri, Sunni, Şii gibi farklı etnik gruplara ayıran çalışma, Irak'ta olduğu gibi gevşek federal yapının uyandırılmasına imkân tanımadı. Tüm bu gelişmelere rağmen son dönemde ivme kazanan Türk dış politikasının bölgesel olarak izlediği mezhepsel-üstü iletişim; Necef, Erbil, Tahran, Kahire arasında bölge istikrarı adına önemli.
Türkiye'nin misillemesi ne anlama geliyor?
Ortadoğu'daki kriz odacıklarının tekrar açılmasıyla nefes alan Suriye rejiminin hız kesmeden devam eden çatışma ortamı F-4 kriziyle Türk dış politikası için sınav haline geldi. Silah taşımayan keşif uçağının uluslararası sularda düşürülmesi sonucunda iki Türk pilotun şehit edilmesiyle başlayan kriz, Türkiye'nin angajman kurallarını uygulamaya koyacağını açıklamasıyla yerini sessizliğe bırakmıştı. Özgür Suriye Ordusunun komuta merkezinin Suriye topraklarına çekilmesi nedeniyle de artan şiddet sonrası Türkiye topraklarına gelen toplar açık bir 'Egemenlik ihlali' oldu. Batının ekonomik bunalım içerisinde olması ve isteksiz davranması nedeniyle Suriye krizinde yalnız bırakılan Türkiye'nin bu misillemesi savaş değil aksine ön alma operasyonudur. Misilleme (retaliaton) düzeyde atılan bu adım sonrasında uluslararası kamuoyunun bilgilendirme toplantısı Türkiye'nin bu konuda kararlı ve ciddi adımlar atacağının kanıtı niteliğindeydi. BM 51. maddesi gereğinde meşru müdafaa haklarından doğan bu adım orta düzeyde somut bir karşılıktan öte değildi. Suriye'den karşılık verilmesi halinde yıllarca İsrail'in bölgesinde yaptığı gibi 'kademeli güvenlik' anlayışının yükseltilmesi, şimdilik Türk dış politikasında ön görülen ilkler arasında yer alıyor.
Ankara'da Moskova-Şam gerginliği
Suriye Havayollarına ait bir yolcu uçağının, Türkiye havası üzerindeyken silah ve mühimmat taşıdığı iddiasıyla Türk savaş uçakları tarafından Ankara'ya zorunlu iniş yaptırılmasıyla beraber başlayan uçak diplomasisi kara sınırında yaşanan gerginliği havaya taşıdı. Moskova-Şam seferini yapan kargosunda 'şüpheli malzemeler' bulunduğu iddia edilen uçakta yapılan arama da ilk bilgilere göre 300 kg ağırlığında askeri nitelikli telsizler, vericiler ve sinyal engelleyicilerle füze yapımında kullanılabilen parçalar bulundu. A-320 tipi sivil bir uçaktan çıkan bu malzemelerin teslimatı olarak Suriye Savunma Bakanlığı gösterilmesi kuşkuları daha da artırdığı söylenebilir. Askeri malzemelere el konulurken, Rus dışişlerinin yapılanlar karşısında Türkiye'den açıklama istemesi Moskova-Ankara hattında gerilimin yükseldiğini gösteriyor. Diğer yandan Rusya da temaslarda bulunan Maliki'den gelen 'Türkiye küstahça davranıyor, durdurulmalı.' açıklamaları Türkiye-Irak ilişkilerini bir kez daha gözler önüne getirdi. Suriye'ye giden sivil bir uçakta çıkarılan bu malzemeler BM nezdinde silahsızlanma antlaşmalarına uymadığı gibi Türkiye konuyu uluslararası boyuta taşıyabilir. Ancak burada düşünülmesi gereken Rusya-Türkiye arasında zımni Suriye gerginliğinin somut olarak belirmesidir. Malzemelerin ortaya çıkmasıyla Rusya'nın tavrı beklenirken, istihbaratın 3. ülke olmaksızın Türkiye tarafından ortaya çıkarılması da başarıdır.
Amerika'nın tavrı ve savaş riski
Türk jetinin düşürülmesi sonrasında NATO'yu toplantıya çağrılan Türkiye, Suriye karşısında müttefiklerinin de görüş farklılıklarını anlama içerisine giriyor. NATO ve BM Güvenlik Konseyi'nden Akçakale saldırıları için gelen kınama mesajları yer alırken ABD Dış İşleri Bakanlığından gelen sert mesajlar Esed rejiminin artık gitmesi yönünde olduğunu bir kez daha yineledi. Tüm bunlar yaşanırken Suriye'deki iç savaşın sürecinin uzaması muhalif grupların desteklenmesi kadar Amerikan dış politikasında da süre gelen çatlaklardan oluşuyor.
Amerikan dış politikanın dezavantajlarından biri olan farklı konjonktürdeki yapıları 'benzer sütun' içerisinde incelemesi, Suriye de yapılan hataların başında geliyor. Libya, Irak ve Suriye'deki siyasi yapılar (aşiretler) her ne kadar benzer refleksler gösterse de kendi siyasi pozisyonu itibariyle mezhepsel- kültürel olarak farklı kodlar taşımaktadır. Amerikan dış politikası Irak savaşı sonrasında gevşek federal yapıyı bu gruplar üzerinden Irak'ta uyandırabildiği gibi Libya ve Suriye üzerinde bunu gerçekleştiremedi. Vietnam gibi dış politika da psikolojik tahribata sebep olan sürenin uzaması ABD'nin müdahil olmak istemeyişinin altında yatan nedenler biri. Diğer yandan yaklaşan Amerikan seçimleri öncesinde başkan Obama'nın bir rüyaya dalarak Suriye'ye müdahale için öne çıkması iç siyasette dengeleri alt üst edebilir. Uluslararası alanda yakın zamanda buna dâhil olmak istemeyen Amerikan siyaseti özellikle Libya'daki elçilik saldırıları sonrasında kendi kamuoyunda bunu bir kez daha test etmiş oldu. Hillary'nın 'Libya'yı biz özgürleştirdik. Onlar ise…' diye başlayan sözleri normal bir Amerikalının bile bu süre de Ortadoğu bataklığına girilmemesi gerektiğini yönünde yorum yapmasına imkân tanıyabilir. Ülkelerin nüfus alanları farklı olduğu kadar dış politikasında izlediği kavramların da farklılık göstermesi şüphesiz 'müdahale' konusundaki çıkarlarına etki edebilmektedir. Arap devrimleri karşısında demokratik süreci hızlandırmak adına rasyonel davranan Amerikan dış politikasının yeterli kaldığını söylemek imkânsız. Obama'nın devrimler sürecinde başbakan Erdoğan'dan yardım istemesi rasyonalitenin her ne kadar önde olduğunu gösterse de duygusal tepkilerinde Amerika nezdinde önemine işaret ediyor. Bu kaotik ortam içerisinde 'Türkiye'yi yakın müttefiki olarak destekliyoruz.' çıkışı şimdilik Amerika'nın Suriye konusunda yeni bir maceraya atılmayacağının işaretlerinden. Gerek içerisindeki mali yapıdaki bozulmalar gerekse iç dengeler itibariyle ABD'nin tavrı şu anlık sınırlı görülüyor. Ancak bu seçimlerden sonra da Amerika'nın bölgeye müdahil olmak isteyişi anlamını da taşımamaktadır. Özellikle dış politikasını önümüzdeki yıllarda Asya üzerine şekillendiren ABD için Suriye de tek yönlü müdahale, yeni Vietnam olabilir. Türkiye'nin misillemesi sonrasında aldığı 'her saldırıya orantılı cevap, anında karşılık' gibi yeni angajman kuralları çerçevesinde şekilleniyor. Tüm olanlara bakıldığında aktörler uzun sürebilecek bir Suriye krizine hazırlık olmalıdır.
ABD Türkiye'yi savaşa mı itiyor?
Akçakale saldırısının hemen ardından gelen uluslararası kamuoyundaki destek, Suriye'nin enformasyon bakanı vasıtasıyla 'Soruşturması açıldı' yönündeki açıklamalar iki ülke arasında tansiyonu şimdilik düşürmüşe benziyor. İç siyasette tezkerenin çıkmasıyla beraber süre gelen 'Savaşa mı itiliyoruz?' algısı ise Türk halkı arasında tartışmaya yol açtı. Türkiye savaşa girer mi? ya da Suriye tekrar vurur mu? Amerika Türkiye'yi savaşa mı itiyor? algısı Türk kamuoyunda sıkça dillendirilen sorular arasında. Amerikan halkının 11 Eylül sonrasında 'Ortadoğu'daki bataklık' düşüncesi olası bir müdahale de, seçimler öncesinde dengeleri değiştirebilir. Öyle ki ABD buraya müdahil olmak istemediği gibi Türkiye'ye de önden git/ gitme şeklinde uyarı da vermiyor. Nitekim Türkiye'nin zaman zaman aşırı dozdaki Suriye çıkışı Beyaz Saray yönetimini kaygılandırırken acaba Türkiye, Suriye konusunda tek başına hareket eder mi? kaygısını da akla getirmektedir. ABD'nin Suriye konusunda temkinli adım atması sadece Amerikan seçimleri ile açıklamak elbette mümkün değil. Çünkü Obama yönetimi Suriye'nin Libya operasyonu kadar basit yapı da olmadığını, vur-kaç (hit-and-run) hareketinin burada kalıcı olamayacağını bilmektedir. Öyle ki olası bir operasyon da Suriye'de direkt olarak İran'ın bulacağını da kesin. Seçimler öncesinde olası petrol artışı ABD için felaket olacakken Suriye üzerinden Suudi Arabistan- İran kapışması bölgesel anlamda çok daha kaotik sorunsalları da beraberinde getirebilir. Çok sayıda zincir halkalarının beraber olduğu Suriye için tek aktörlü bir politikadan bahsetmek yanlış olacak. Aksine Türkiye'nin bulaşması istenilmediği gibi Suriye içerisinde ve dışarısındaki dinamiklerde tüm gücüyle Türkiye'yi bırakmıyor. Amerika'nın bölgesel anlamda buraya müdahil olmayışının altında yatabilecek iki farklı nedenin olduğu söylenebilir.
Bunlar; Esed rejimi sonrasında tam anlamıyla yönetimi kestirememiş olması, ikinci ise farklı mezhepsel çatışmalardan doğabilecek Amerikan karşıtlığının nereye evirileceğini göremiyor oluşu. Bu sebeple dağınık halde bulunan muhaliflere destek verirken silahsal anlamda desteğin gitmemesi buna açık bir örnek. Türkiye'nin Suriye krizinde izlemiş olduğu sıcak takip, sınırlı müdahale doktrini ilkesel ve bölgesel olarak uygun. Stratejist Cordesman'ın da dediği gibi 'Bazen savaşı önlemenin en etkili yolu, savaşın mümkün olduğunu ifade etmekten geçer.' Türkiye'nin Suriye ile dirsek teması bu ilke bağlamında gerçekleşirken, ileri ki günlerde 'caydırıcılık' unsurunu gözeterek güvenliğini artıracağı da unutulmamalıdır.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.