Perşembe 22.11.2012 00:00
Son Güncelleme: Pazartesi 26.11.2012 04:51

Amerikan sinemasında gizli semboller - 2: Her Şeyi Gören Göz

Amerikan halkı her seçim döneminde 'başkan'ı kendilerinin seçtiğine inanır. Seçim kampanyaları, düellolar ve 100 milyon insanın sandığa gitmesi büyük bir kandırmaca olabilir mi? "Yalan ne kadar büyük olursa inandırıcılığı da o ölçüde güçlü olur" der Adolf Hitler. Halk, sadece önlerine getirilen iki adaydan birini seçer. Peki, bu iki adayı kim belirler?

Mustafa Odabaşı
Koruma ve kontrol etme içgüdüsü, insanın en temel yönelişlerinden birisidir. Sahip olunan 'şey' her ne ise, onun etrafında görünmez sınırlar çizilir. Bir bebek bile, çevresindeki oyuncakları kısa süre içerisinde sahiplenir, kardeşi ile dahi paylaşmayı reddeder, yani gizli sınırlarına müdahale edilmesi ve sahip olduklarının başkalarınca kontrolünü hazmedemez. İnsanlığın bu temel kodları, para ve nüfuzla harmanlanınca bambaşka boyutlara ulaşır. Dünyayı bir satranç tahtası gibi görüp, her hamleyi kontrol etme amacında olan dev sermaye sahibi kişi ve kişiler, her hareketi hesaplamak zorundadırlar. Bu satrançta bazen önemli taşlar dahi bilerek ve istenerek feda edilebilir.

Amerikan halkı her seçim döneminde 'başkan'ı kendilerinin seçtiğine inanır. Seçim kampanyaları, düellolar ve 100 milyon insanın sandığa gitmesi büyük bir kandırmaca olabilir mi? "Yalan ne kadar büyük olursa inandırıcılığı da o ölçüde güçlü olur" der Adolf Hitler. Halk, sadece önlerine getirilen iki adaydan birini seçer. Peki, bu iki adayı kim belirler?
Federal Reserve Bank, yani Amerikan Merkez Bankası. Sahibi Amerikan Devleti değil. Dünya finans sistemlerinin pek çoğunda bu görülür, devlete resmi paralarını özel kuruluşlar satarlar. Bu sistemin dışında kalan Libya, Afganistan ve Irak da işgaller sonucunda sisteme entegre edildiler. Sırada Suriye var, yaşanan işgallerin finansal boyutu, nakit para akışının tam kontrolünün sağlanmasıdır. Kayıt dışı para ve petrol, finans devlerini rahatsız eder. Federal Reserve Bank, Amerikan devleti adına para basar ve tarihinde hiç denetleme geçirmemiştir. Bu denetimsizlik acaba onların istedikleri kadar para basma hürriyetine sahip olduklarının da bir göstergesi olabilir mi? Merkez bankasının kurucusu Rothschild Ailesi, Hitler döneminde Alman Bankası'nın da haklarını devralmıştı. Burada karşımıza ilginç bir bağlantı çıktı, bunu sağlayan kişi Union Bank'ın sahibi ve George W. Bush'un dedesi Prescott Bush'tu.
Londra, New York, Hamburg, Berlin, Amserdam ve Paris bankalarının sahiplerine baktığımızda önümüze sürekli aynı isimler çıkıyor; Rothschildlar, Warbuglar, Lehmanlar, Lazardlar ve Rockefellerlar. Petrol endüstrisinin baronları da farklı değil, Exxon Mobil, Royal Dutch & Shell, BP, Chevron Texaco gibi petrol şirketlerini incelediğimizde de aşağı yukarı aynı isimlerle karşılaşıyoruz. Satranç tahtasını yöneten eller kontrol alanlarını günden güne genişletmeyi başarıyorlar.
JP Morgan 1913 yılında öldüğünde Federal Reserve Bank yeni kurulmuştu. Morgan pek çok ülkede güçlü ilişkiler inşa edebilmeyi başarmıştı. 1893 yılında Amerikan ekonomisini büyük bir krizden kurtarmış, hükümet rezervlerini desteklemek için 62 milyon dolarlık bir konsorsiyum oluşturmuştu. New York merkez demiryollarının yanı sıra Rusya demiryolları ve Mısır demiryollarının yapımında büyük rol oynamış, Mısır bankacılık sisteminin kurulmasını, Brezilya tahvilllerinin değerinin artmasını ve Arjantin bayındırlık projelerinin gerçekleştirilmesini sağlamıştı. Büyük bir güçtü.
Onun gibi güçlü aileler Federal Reserve bünyesi altında askeri ve diplomatik süpergüç olma yolunda ilerliyordu. Bu süpergücün test edilmesi ise Birinci Dünya Savaşı ile gerçekleşecekti. Bu savaşın finansörü Federal Reserve Bank'tı ve ne ilginçtir ki hem Almanları hem de Amerikalıları finanse ediyordu. Savaştan büyük bir zaferle çıkan ABD, artık dünyayı yönetme gücünü İngilizlerden devralmıştı. Bu güç transferi, sermayenin yer değiştirmesi ile de gözlemlenebiliyordu. Bank of England'ın merkezi gücü Federal Reserve Bank'a doğru kaymıştı. Ancak ikisinin de kurucusu Nathan Mayer Rothschild'dı.

JP Morgan
, AT&T, General Motors ve General Electric'in kurulma aşamasında finansörlük yapmıştı. ABD içinde ve dışındaki tüm altın akışı 'kontrol'ünü sağlıyordu.

Rockerfellerlar ise global bankacılık sisteminin en güçlü yapısını kurmuşlardı. BIS olarak bilinen Bank of International Settlements pek çok ülkedeki bankayı kendi sistemi altında birleştirmiş, uluslararası para akışlarında tam bir 'kontrol' sağlamıştı. Günümüzün bilinen markalarından Motorola, Pfizer, Hewlett-Packard, Westinghouse, Boeing, Xerox, Marathon Oil, Exxon Mobil, International Paper ve Union Carbide Rockerfellarlar Fonu kontrolü altındadır. Ayrıca Venezuella, Ekvator, Karayipler ve Havai'de bir kaç prestijli resort otelin de sahibi konumundadırlar. Rockerfellarlar siyasi olarak İran Şahı'nı desteklemiş, Şili cuntası ve Güney Afrika Faşist rejiminin de arkasında durmuştur. Bu ayrıntılar finans devlerinin satranç tahtası üzerindeki etkinliklerini gösterirken, çıkar ilişkileri sözkonusu olduğunda insan hakları ve demokrasiyi hiçe sayabildiklerini de gözler önüne serer.
1744 doğumlu yahudi asıllı bankacı Amschel Rothschild şöyle der; "Bir ülkenin para akışını kontrol ettiğim sürece, o ülkenin siyasi olarak hangi sistemle yönetildiğini umursamam". Bu cümle belki de günümüzde yaşanan ve yukarıda kısaca değindiğimiz işgallerin finansal boyutunu açıklamak için yeterlidir. Global bankacılık sistemine dahil edilmeye çalışılan kayıt dışı ülkelerin yönetim biçimlerinin değiştirilmesi ve demokratikleştirilme iddiasıyla dönüştürülmesi sadece bir zihin kontrolünden ibarettir. İnsanların bambaşka şeylere inandırılması, arka plandaki işleyişin sekteye uğramaması için gereklidir.
Hitler ile Rothschild'lar arasındaki bağlar da, tüm bu güç savaşları düşünüldüğünde ayrı anlamlar kazanır. Serinin devamında bu bağların kaynak kodlarını da irdelemeye, Rothschild isminin nereden geldiğini, karanlık ilişkiler ağı ve yuvarlak masa toplantılarında dünya dengelerinin nasıl belirlendiğini anlatmaya çalışacağız.
Sembollerin dili
Semboller ayrı ve evrensel bir dili oluştururlar aslında. Tarihsel izler taşıyan köklü ve kadim simgeler, coğrafyalar değişse de taşıdıkları anlamları yitirmezler. Dünyanın sahibi olduğuna inanan finans devleri sembollerle konuşmayı sever, bu dili kullanarak meydan okumaktan geri durmazlar. Bu yaptıkları cesurluktan öte küstahçadır. Gören gözlere iletmek istedikleri mesaj nettir; "Kontrol bizim elimizde!"
Her şeyi gören göz / Eye of Horus
Sade bakışlarla bakıldığında hiçbir anlam verilemeyen, o sahneye neden konduğu asla anlaşılamayacak garip sembollerle karşılaştığımız olur filmlerde. Bazen de bir sembol dahi olduğunu anlamadığımız figürler ve göndermeler dolaşır etrafta. Yalnız milyon dolarlar harcanarak çekilmiş bu filmlerde sayılar, arka plandaki semboller, sokak tabelaları, karakterlerin üzerindeki t-shirtler, radyodan gelen sesler, yer döşemeleri, mekan kompozisyonları, buzdolaplarının üzerlerindeki notlar, çeşitli sahnelerde gösterilen tarihler, saatlerin kaçı gösterdiği, mekandaki posterler, markaların logoları ve benzer unsurların tesadüfen seçildiğini düşünmek fazla iyi niyetliliktir esasında. Hâkim senaryo, sembollerin anlattığı dil çözüldüğünde bambaşka bir hal almaktadır. Hep izleyen bir gözün varlığı ve dünyayı yönetenin aslında tanrı değil elit bir kesim olduğu gizli algısı birçok filmde karşımıza çıkmakta, izleyicilerin zihnine şırınga edilmektedir. Bu meydan okuma gücünü nereden almaktadır, sadece para ve nüfuzdan mı? Hollywood gizli bir inanç sistemini planlı şekilde uyuyan zihinlere enjekte etmektedir. Değişen dünya düzeninin dengeleri, 1960'lı yıllardan bu yana, sinema ve TV yoluyla kanıksatılmaya çalışılıyor. Sinema sektörünün daha emekleme döneminden itibaren başlayan bu kontrol hevesi hayranlık uyandırıcıdır aslında.
Antik Mısır'dan Günümüze
Antik Mısır'ın Lusiferyan ve Pagan inanışları günümüz ezoterik yönelişlerinin de omurgasını oluşturur. Büyü temelli bu inanışların sembolleri, Amerikan sinemasına ustalıkla serpiştirilir. Her biri ayrı anlamlar taşıyan simgelerden biri de Her Şeyi Gören Göz, Antik Mısır inanışının önemli sembollerinden Eye of Horus'tur. Anlamı kontrol, gerçeğin bilgisi yani bilgelik ve üst-seçkinliktir. Neredeyse tüm Amerikan filmlerinde ve film posterlerinde bir şekilde karşımıza çıkar. Ancak üç film vardır ki, göz sembolizmi bu filmlerde olağanüstü bir ustalıkla kullanılmış, adeta bir felsefe fırtınasına dönüştürülmüştür. Yani Eye of Horus, görsel bir sembolden felsefik bir sembole doğru kaymış, filmin tüm atmosferine hakim olmuştur.
Bu filmlerden birincisi 1999 yapımı Stanley Kubrick imzalı Eyes Wide Shut'tır. Alabildiğine kapalı olan gözler yani sıradan insanlar, dünyanın nasıl yönetildiğine dair en ufak bir fikre sahip değildir, tamamen tesadüfler eseri Dr. William Harford, bazı gizli toplulukların izlerine ulaşır. Karşılaştığı gizemleri çözmeye çalışsa da anlamakta güçlük çeker. Dünya seçkinlerinin gizli törenlerine şahit olur. Bu ise onu tehlikelere sürükler. Filmin arka planında kullanılan pek çok destekleyici sembol kontrolün sınırları hakkında fikirler verir. Kubrick bu filmi "En iyi filmim" olarak nitelemişti. Ardından çekim çalışmalarına başladığı Artificial Intelligence filmini tamamlayamadan, 1999 Mart'ında, Eyes Wide Shut'ın vizyona girmesinden 3 ay önce kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi. Pek çok soru işaretini de arkasında bıraktı. Bazı sırları ifşa ettiği için öldürüldüğü söylense de asla kanıtlanamadı. Kapalı olan gözlerin açıldığında neyle karşılaşacağının ironisini yaşadı belki de.

2011 yapımı Limitless filmi de, her şeyi gören göz göndermesinin en mükemmel örneklerinden biridir. Sıradan insanlar uykuda, hayatın rutinliği içerisinde kaybolmuş durumdadırlar. Bir yazar olan Eddie Morra, bir gün beynin sınırlarını ortadan kaldıran bir hapla tanışır. Matrix serisinin başlangıcında, görünmeyen dünyaya girmenin yolu olan hap burada da karşımıza farklı bir şekilde çıkar. Eddie Morra hapı kullandığı an aydınlanır diğer bir deyişle illumine olur. Normal zamanlarda göremediği şeyleri görmeye, bazı sırlara vakıf olmaya başlar. Burada anlatılmak istenen, insanlığın derin bir uykuda tutulduğudur. Zihni olarak bir kaos vardır, Morra hapı kullandıktan sonra bu kaostan kurtulur, yönetilen rolünden yöneten rolüne geçer. Odasındaki dağınıklık bile ortadan kalkar, düzen tüm hayatına hakim olur. Hap bilginin anahtarıdır ve bu noktada gözlerin görmesi için 'seçkin' olmak gerektiği mesajı verilir. Çünkü gizli bilgi sadece seçkinlere aktarılır.
2008 yapımı Blindness da muhteşem göndermeler taşıyan bir filmdir. Bir virüs nedeniyle insanlar kör olmaya başlarlar. Dünyaya kaotik bir düzen hakim olur. Kör olmayanlar kör olanları kontrol etmeye başlar, onların hayatını düzenlerler ama onların içindeki kaosa müdahale etmezler. Sadece dışarıdan izler ve kontrolü sağlarlar. "Kaostan beslenen düzen" cümlesi, George W. Bush, 2004 yılı ABD başkan adayı John Kerry ve Barack Obama'nın ekonomi danışmanı Austan Goolsbee'nin de üyesi olduğu Skull and Bones gizli tarikatının 'mottosu'dur. Seçkinlerin düzeni için sıradanların kaosu gereklidir. Blindness filmi, bu alt mesajı taşıması bakımından önemli bir yapımdır. 2011 yılında vizyona giren Perfect Sense de benzer bir filmdir. Duyularını kaybeden insanlar kaosa sürüklenirler.

2009 yapımı Avatar filminin afişinde yer alan Tek Göz sembolizmi dikkat çekicidir. Bu sembol genellikle filmin alt mesajlar taşıdığının habercisidir. Kendi halinde bir düzen içerisinde yaşayan Navi ırkı, bir istila ile karşılaşır ve kaos başgösterir. İnsan ırkı istila öncesinde planlar yaparken Navi'lere kendi kültürlerini aşılayacaklarını, kendi dillerini onlara öğreteceklerini, onları medenileştireceklerini söylerler. Ancak bunun öncesinde silahlı bir işgal gereklidir. Direnici halk güçleri kırılmalıdır, yani Navi ırkının savaşçıları etkisiz hale getirilmelidir ki sıradan bireyler daha kolay dönüştürülebilsin. Ama herşeyin ötesinde, insan ırkı Navi'lerin gezegenini Unobtainium madeni için işgal etmek ister. Bu da petrol endüstrisine bir göndermedir. Yani bilim insanları kültürel bir dönüşüme öncülük etmeleri adına kandırılmıştır, asıl amaç finansal ve askeri güç kaynağı olan bir madendir. İstila edecek olan askeri birliklere de Navi'lerin tehlikeli teröristler olduğu anlatılır. Yani piramidin en tepesindeki mutlak amaç farklı, satranç tahtasındaki piyonların inanış ve amaçları farklıdır. İstila gerçekleştiğinde, yerel halkın inanışını temsil eden ağaç da yokedilir. İşgallerde dini inanışlar da hedef alınır ve tanrı algısı yerle bir edilir. Bu film, Amerikan odaklı 'yeni dünya düzeni'nin bir özeti gibidir. Her şeyi gören göz, düzenin ve kaosun tasarımcısıdır.
2009 yapımı yine afişiyle dikkat çeken The Box filminde ahlaki düzenin paranın gücü karşısında eridiği alt mesajı gizlidir. Para akışını kontrol eden seçkinler, insanların manevi değerlerini satın alıp alamayacaklarını test ederler ve başarılı olduklarını görürler.
2009 yapımı The Men Who Stare at Goats filminin hemen hemen her sahnesinde Tek Göz sembolizmine rastlayabiliyoruz. Filmin afişinde de göze çarpan bu figürün yanında bir de keçi kullanılmıştır. Bir keçinin neden bu filme girdiği sembol dili bilinmeden açıklanamaz. Keçi, judaik tradisyon ve yahudi ezoterizminde şeytanı sembolize eden Baphomet'e göndermedir. Keçi başlı şeytan Atbash olarak da bilinir. Yahudi okültizminin en önemli unsurlarından biridir.
2001 yapımı Tomb Raider ve 2004 yapımı National Treasure adlı filmler Hz. Süleyman'ın gizli hazinesine göndermeler taşırlar. Baştan aşağıya Tek Göz sembolizmi ile bezenmişlerdir.
The Lord of The Rings serisinde, her şeyi gören göz sembolizmi karşımıza Sauron'un Gözü olarak çıkar. 1982 yapımı Conan the Barbarian ve 1984 yapımı Indiana Jones and the Temple of Doom da bu sembolizmin zengin bir biçimde kullanıldığı filmlerdendir.

Saymakla bitmeyen sembollerin her biri, ayrı bir gönderme taşır. Amerikan halkı, kendi başkanlarını kendilerinin seçtiğine inana dursun, dünyayı oyuncakları gibi gören üst-seçkinler zümresi, kontrollerinin dışında hiçbir gelişmeye müsaade etmemeye özen gösterirler. Bu nedenle insanları başta sinema filmleri olmak üzere, müzik, spor, moda, eğlence ve teknoloji çılgınlığı ile kontrol altında tutarlar. Demokrasi ve insan hakları ile beslerler. Onlar arka planda savaşlar, işgaller, halk ayaklanmaları, salgın hastalıklar ve global kaosu tasarlarken herkesin uykuda olduğundan emin olmak isterler. Sembollerin diline vakıf olduğumuzda, bize verilmek istenen net mesajları da okuyabiliriz. Çevremizi saran hipnotik etkiden kurtulmanın yolu, uyanmamızı sağlayacak bir parmak şıklamasıdır belki de.



@mustafaodabasi

(USASABAH)

Amerikan sinemasında gizli semboller - I: Ay Ritüeli
Soğuk savaşın sırları: MKultra Zihin Kontrol Projesi

Tavşan Deliği: Zihin kontrolü mümkün mü?


X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.