Çarşamba 30.01.2013 00:00
Son Güncelleme: Cuma 08.02.2013 16:27

Şanghay AB’ye kardeş mi geliyor?

Başbakan Erdoğan'ın Kanal 24'te katıldığı bir programda Türkiye'nin Şanghay İşbirliği Örgütü'ne talip olabileceğini Rusya Devlet Başkanı Putin'e söylediğini ifade etmesi eksen kayması tartışmasını yeniden alevlendirdi. Esasında Erdoğan'ın seneler senesi Avrupa Birliği'nin kapısında bekletilen bir ülkenin lideri olarak AB'ye tepkisini dillendirme biçimi kimileri tarafından Türkiye'nin Batı'dan uzaklaşacağı ve buna artık mutlak karar verildiği yönünde değerlendirilmek istendi. Özellikle sosyal medyadaki –esasen iç muhalefet eğilimli– yorumlar ve esen rüzgar bu yöndeydi.
Başbakan, AB'nin Türkiye'nin üyeliğine karşı muhalif tutumunu açık ve net olarak beyan etmesini tercih ediyor. Türkiye'nin kamuoyu önündeki bu kesin duruşa ve beklentisine rağmen, kapalı kapılar ardında ancak fısıltı şeklinde söylenen ve AB'den birilerinin ifade ederek sorumluluk almaktan korktuğu gerçek ancak mevcut sürünceme sürecini devam ettirecektir. Esasında mevcut şartlar, hâlâ sıklıkla "Şanghay Beşlisi" olarak anılan, fakat halihazırda altı üyeli (Çin, Rusya, Kırgızistan, Tacikistan, Kazakistan, Özbekistan) Şanghay İşbirliği Örgütü'ne Türkiye'nin dahil olmasına engel teşkil etmez. Tekrarlamak gerekirse, hem Batı'da hem Doğu'da hatta Güney'de, yani Afrika'da tam anlamıyla faal olan Türkiye'nin, aynen halihazırda Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü'ne, G-20'ye, İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı OECD'ye, Avrupa Güvenlik ve İşbiriği Teşkilatı AGİT'e, Avrupa Konseyi'ne, (belki de Batı tarafından en önemlisi olarak görülen) NATO'ya olan üyeliğinin, hatta Doğu'dan tatlar olarak görüldüğü tartışmasız D-8'e ve İslam İşbirliği Teşkilatı'na olan üyeliklerinin yanı sıra, Şanghay İşbirliği Örgütü'ne de üye olmasının önünde herhangi bir engel bulunmuyor. Yani hem Batı ile olan mevcut ilişkiler aynı şekilde sürerken, halihazırda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ve pekçok diğer Avrupa denetim mekanizmasının da yetki alanında olan Şanghay üyesi Rusya gibi, bir yandan da Şanghay'a talip olunabilir. Fakat adı gündeme gelen bu teşkilatla olan ilişkiler, acaba böyle dışarıdan göründüğü kadar kolay ve pürüzsüz ve AB'den daha problemsiz mi olacaktır?
Kâğıt üzerinde Şanghay'a üye olmamıza bir engel bulunmadığını ifade etsek de, aynen AB'ye üye olma talebimizde karşımıza çıkan reelpolitik şartların Şanghay üyeliğine de imkân verip vermediği ayrıca tartışılabilir. Kamuoyunda fazla bilinmeyen gerçek şu ki, Türkiye, Şanghay İşbirliği Örgütü'ne 2007, 2009 ve 2010 yıllarında "misafir ülke" olarak katılmak istemiş, ancak yapılan girişimlerden olumlu sonuç alınamamıştı. Türkiye, Örgüt'ün zamanla geliştirdiği Diyalog Ortaklığı Statüsü için 2011'in başında tekrar başvuru yapmış durumda. Halihazırda Moğolistan, İran, Hindistan ve Pakistan gözlemci ülke, Belarus ve Sri Lanka ise diyalog ortağı ülke statüsünde.
Bu tabloda sorulması gereken soru, Şanghay İşbirliği Örgütü'nün arkasındaki kurucu iradenin, eski ismiyle Şanghay Beşlisi'nin değil de, "Şanghay Güçlüleri"nin Türkiye'yi isteyip istemeyeceği. Türkiye gibi bir devletin Şanghay masasında bir yer sahibi olmasının, önce gözlemci, sonra da belki de tam üye olmasının, Çin ve Rusya gibi hatta şu anda gözlemci statüsünde olsa da İran gibi kayda değer oranda "Türki" ve Müslüman nüfusa sahip ülkeler bakımından olumlu görülmeyebileceği unutulmamalı. Aynı durumun Kırgızistan ve Kazakistan için nasıl bir etki doğurabileceği ise ayrı bir konu. Oldum olası Türkiye'ye ve Türki temelli uluslararası organizasyonlara mesafeli olan Özbekistan ise apayrı bir vakıa. Kimileri, Türkiye'nin Şanghay Örgütü'nde söz sahibi oluşuyla güçlerine ve iktidarlarına yönelik bir vakum etkisiyle karşı karşıya olmaktan endişe edebilirler. Özetle içeride kendisi, kendi halkı bunu farkında olmasa da, dışarıdan bakıldığında esasında bir dev olan Türkiye'nin bir uluslararası teşkilata katılmayı düşünmesi bile o örgütte kartların yeniden karılmasına, pozisyonların gözden geçirilmesine yol açabilmekte.
Türkiye'nin Şanghay İşbirliği Örgütü'nde olmasını Şanghay'a üye kimi ülkeler hararetle destekleyecekken, kimileri belki de sadece zahiren "-muş gibi" görüneceklerdir. Aynen AB ile ilişkilerde olduğu ve öyle sürüp gittiği gibi! Nitekim 2007, 2009 ve 2010'da Türkiye'nin Şanghay İşbirliği Örgütü'ne misafir ülke olarak dahil olma çabalarının sonuç vermemiş olması bunun göstergesi değil mi?

cuneyder@gmail.com
@cuneyder

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.