Pazar 10.03.2013 00:00
Son Güncelleme: Pazar 10.03.2013 18:26

John Kerry döneminde Türk-Amerikan ilişkileri nereye gider?

Kerry dönemi Türkiye için iki açıdan önem taşıyor.

Emrah Usta
Ortadoğu da başlayan devrimlere hazırlıksız yakalanan ABD yönetimi bu kaosu yönetebilecek ortak ararken, peşi sıra gelen Suriye'deki iç savaş ve ABD seçimleri Washington yönetimini kendi kabuğuna çekmişti.

Obama'nın seçimleri kazanmasının hemen ardından işe koyulan Beyaz Saray ekibi dünyanın farklı coğrafyalarında geliştirdiği işbirlikleri ile dünya politikalarını yine etkilemeye devam ediyor. Dünya merkezinin Pasifik coğrafyasına doğru hız aldığı söylenen bu dönemde ABD, İran- Suriye ve Afganistan başta olmak üzere birçok alanda yine Türk hükümeti ile sıkı bir diyalog içerisinde. Arap devrimlerinin son duraklarından biri olan Suriye'deki kaos ortamı, Türk F-4 jetinin düşürülmesiyle Türkiye'yi içine çekmişti. Sığınmacıların Türkiye'de konaklaması, Suriyeli muhaliflere yönelik destek ve BM Genel Kurulu'nun antlaşmaya varamaması nedeniyle Suriye'deki kriz daha da derinleşmişti. Patriot hava savunma sistemi ile Suriye'den gelebilecek saldırıların önüne geçilmesi amacıyla yapılan müdahale, K. Irak ile ilişkiler ve İsrail hükümetinin barışma çabaları Türk-Amerikan ilişkilerinde farklı kapıları aralıyor. Netanyahu hükümetinin seçimleri kazanmasının hemen ardından gelen, İran'ı baş düşman ilan eden İsrail, kendi içerisinde sağın daha da radikalleşeceğini gösteriyor. Mali bakımından bir çöküş içerisinde olan, askerlerini Irak ve Afganistan'dan hızla çeken ABD'nin durumuna bakılacak olursa, sorununun çözümünün İran ile müzakere ortamından geçeceği açığa çıkmaya başladı. Tel Aviv yönetimi de bölgede varlığını tehdit eden İran yönetiminin nükleere ulaşmaması için içeride ve dışarı da her defasında lobi faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu çıkmaz İsrail-Amerikan ilişkilerinde çözüm konusundaki fikir ayrılığı nedeniyle güven problemi yaşatırken, İran ile Batı arasındaki diyaloğu sağlayan Türkiye açısından ABD ile kendine has bir ilişki kurma imkanı yaratmaktadır.
Siyonizm çıkışı ve ilişkilerde İsrail çatlağı
Bir diğer önemli konuyu ise İsrail-Türkiye ilişkilerinin geleceği yönünde yapılan yorumlar oluşturmaktadır. Son Gazze saldırısıyla gittikçe radikalleşen İsrail'in Türkiye ile yakınlaşma çabaları farklı kanallarla sürse de Türk hükümetinin net tavrı ilişkilerin normalleşmesine izin vermemektedir. ABD-İsrail arasındaki sarsılmaz birliktelik, ABD-Türk ilişkilerinde stratejik ortaklık Filistin konusunda ayrışmaktadır. ABD'nin bölge de Türkiye'ye olan ihtiyacı, İsrail ile birlikteliği ilişkilerde zaman içerisinde birtakım sıkıntılara yol açmasına neden olmaktadır. Ancak son dönemde İsrail'e rağmen Obama-Erdoğan birlikteliği karşılıklı güven ve sağlıklı iletişim ile başarılı bir şekilde uygulanıyor. Bu konuda Obama yönetiminin İsrail- Türkiye ilişkilerini ayrı sütunda irdeleyişi Türk-Amerikan ilişkilerine ayrı bir stratejik boyut katıyordu. Her ne kadar bu konu farklı ele alınsa da Türkiye'nin istekleri doğrultusunda geri adım atmayışı, İsrail'in sert tavrı; Türk-Amerikan ilişkilerinde mayınlı yollardan birini oluşturmaktadır. Her ne var ki; bu sütunsal ayrım geçtiğimiz haftalarda Türkiye Başbakanı Erdoğan'ın 'Siyonizm insanlık suçudur.' çıkışıyla ABD tarafından hoş karşılanmadı. Başta AIPAC, ADL gibi İsrail lobileri olmak üzere JPost ve Haaretz başyazarlarından Obama yönetimine 'Erdoğan'a yeterince tepki verilmedi' eleştirileri geldi. Bu çıkış karşısında şaşıran Beyaz Saray'ın Ulusal Güvenlik Sözcüsü Tommy Vietor, kınama mesajı yayınlarken sözcüden 'Erdoğan'ın siyonizmi insanlığa karşı işlenmiş bir suç kategorisinde sınıflandırmasını reddediyoruz.' açıklamaları geldi. Amerika, Mavi Marmara'ya yapılan saldırı hatırlardayken Türk-Amerikan ilişkilerinde İsrail unsurunu 2010 yılından itibaren sürekli düzeltilmeye gayret gösteriliyor. Ancak Türk hükümetinin net olan 3 şartından taviz vermemesi ve İsrail koalisyonunun özür konusunda mutabakata varamaması ilişkilerde çıkmaza doğru sürüklenmeye neden olmaktadır. Beyaz Saray, Ortadoğu da sıkışan İsrail'in düzen içerisindeki konumu net olarak görebilmektedir. Kararlı Türk hükümetini gören Obama yönetim bunun aşılamaması durumda iki ülke ilişkilerinde farklı stratejileri masaya yatıracak.
Suriye ve Irak politikalarından ABD rahatsız
Irak'taki siyasal boşluğu iyi dolduran Maliki yönetiminin Türkiye'deki enerji, inşaat sektörü başta olmak üzere Türkiye'ye olan olumsuz tavrı Ankara-Bağdat hattını dondurmuştu. Sunni Cumhurbaşkanı yardımcısı Tarik El Haşim'inin Türkiye'de ağırlanması ve Barzani yönetimi ile iyi ilişkiler Maliki yönetiminin kapılarını Ankara'ya kapatmıştı. Kuzey Irak'ta yapılan enerji antlaşmaları, inşaat projeleri ve turizm konusunda ciddi adımlar atan Ankara yönetimini suçlayan Bağdat yönetimi, ABD tarafında da rahatsızlık uyandırdı. ABD'nin Irak'tan çekilmesiyle İran etkisi ciddi anlamda siyasal boşluğu doldururken, gevşek federe yapıdaki Irak'ın bölünme senaryolarını da beraberinde getirmişti. Irak'ın federatif yapısının korunması gerektiğini savunan Obama yönetimi, Türkiye'yi bu konuda uyardığı gibi mevcut olan Irak politikasının da değiştirilmesini istiyor. Irak konusunda bu kadar hassas davranan Amerika'yı Vietnam ve Afganistan geçmişleri de etkilemektedir. Cihadist olarak adlandırılan hücre yapılara çekildiği yerlerde alan imkânı tanımayan ABD'nin, 1 Mart tezkeresinin de tablosunu görerek bölgeye lojistiği zor imkânlarla taşıması, Irak politikasında 'memory recall' (anı hatırlama) gibi efektif ince çizgileri de beraberinde getirmektedir. Irak başta olmak üzere Arap dünyasında anti-Amerikan imajının varlığı Libya saldırı sonrasında bir kez daha kendisini göstermişti. Arap baharı sürecinde Mısır, Libya, Tunus başta olmak üzere ciddi anlamda destek alan Obama yönetimine Libya' daki son Amerikan konsolosluğu saldırısında Erdoğan desteği önemli bir yer edindi. İslam peygamberi Hz. Muhammed'e yapılan çirkin saldırı kriziyle bir an da Amerikan karşıtlığa dönen coğrafya da sakinlik çağrıları Obama'nın isteği ile Türkiye Başbakanı Erdoğan'dan gelmişti. Mısır'daki Mübarek'in devrilmesine hazırlıksız yakalanan Beyaz Saray yönetimi önceleri kararsız kalırken, Mübarek'in gitmesi konusunda ilk çağrıyı Erdoğan'dan duydu. Libya sürecinde Türkiye'nin bölgeye olan yatırımı sadece ekonomik değil, zihinseldir. Söz konusu diyalog ağlarını iyi kullanan Obama yönetiminin bu süreçte elini güçlendiren yegâne unsur Türkiye oldu. Bu coğrafya üzerindeki eski hegemonyası sayesinde Türkiye'nin de etkisini kullanmasına imkân tanırken, geçmişte benzer hatalardan dersler çıkarmasına katkı sağladı.
Derin kriz: 2015'te
Türk-Amerikan ilişkilerini ilerleyen yıllarda bekleyen derin kriz ise Ermeni Soykırımı'nın 100. yılı olan 2015 gelmektedir. Soykırım konusunda her 24 Nisan da diken üstünde duran Türkiye'nin bu konuda hiçbir hazırlığı yok. Amerika'da ciddi çalışmalar yürüten Ermeni lobilerin hızla bu sürece doğru hazırlandığı görülüyor. Ermeni açılımı ile topu Ermenistan'a atan Türk hükümeti aynı sıcaklıkta bir karşılık bulamazken, sorun dondurulmuş bir şekilde beklemektedir. Türk-Amerikan ilişkilerinde Ermeni Soykırımı sorunu ciddi anlamda bir çatlaklık oluşturabilir. Keza soykırım olarak 2015 yılının kabul görmesi Türkiye'nin, Avrupa başta olmak üzere dış politikasında sıkıntılı bir alanı ortaya çıkaracaktır. Soykırım olarak adlandırılan bu acı yılın yıldönümünde Amerika tarafından olası resmi kabulü Türk-Amerikan ilişkilerini 1 Mart tezkere dönemine tekrar çekebilir.
Türk-Amerikan ilişkilerini etkileyebilecek bir diğer alt konu ise, Patrikhane ve Ruhban okulun açılması konusudur. ABD yönetimi ruhban okulunun açılma konusunda yeterli adımlar beklerken Türkiye'nin bu stratejik vizyonuna güç katacak kurumun reform edilmesi gerekiyor. Ruhban okulunun açılması konusunda Türk hükümetinin çalışmaları bulunurken bunun somut şekilde uygulanması gerekiyor. Fatih Kaymakamlığı gibi alt yerel yönetime bağlı olan kurum TC. Başbakanlık çatısı altında reformize edilebilir. Keza Türkiye'nin son mezunu olan, mevcut Patriğin ölümü Türkiye-Rusya-Amerikan üçgeninde beklenmedik krizin ilk adımı olacaktır. Rusya, İstanbul Patrikhanesini Ortodoksların himayesi olarak kabul etmezken, mevcut olan Patriği de tanımıyor. ABD yönetimi ise Kudüs- İskenderiye- İstanbul üçgenindeki tüm Ortodoks ahalinin himayesini İstanbul Patrikhanesi olarak görmektedir. Bu kadar stratejik noktada olan Patrikhane ve Ruhban Okulu reformu, Türkiye'nin küresel vizyonu için gerekli olan bir adımdır.
John Kerry ile yeni bir ivme olacak mı?
Türk-Amerikan ilişkilerinin bir sonraki kriz evresi ise, Kürt sorunun çözümü ve Filistin meselesi üzerine ilişkin olacaktır. Kürt sorunun çözümü için farklı açılımlar deneyen Türk hükümetinin desteği Beyaz Saray'dan geldi. Türkiye'deki Kürt-Amerikan işbirliği algısını bozan bu destek, Türk halkı nezlinde de itibar gördüğü söylenebilir. Devletin üniter yapısının korunup sorunun çeşitli haklar vererek çözümü elbette Türkiye'nin çıkarınadır. PKK ile mücadele eden Türkiye'nin içeri de demokratikleşme çalışmaları ABD nezdinde olumlu görünüyor. Güçlü Türkiye'nin bölge de güçlenmesi, ABD'nin de tersi yönünde yükünün hafiflemesi anlamını taşımaktadır. Washington yönetimi Kürt sorunu konusunda hassasiyetli davranırken Türkiye'nin soruna ilişkin somut adımlarını da takdirle karşılanmaktadır.

2007 yılından bu yana Kuzey Irak'a Türkiye tarafından uygulanan trading-cultural state politikası Kuzey Irak kürtleri ile Türkiye kürtlerinin arasındaki farklılıkları ortaya çıkardı. Kuzey Irak konusunda gevşek yapının bozulmasından korkan ABD yönetimi, Türkiye'deki Kürtlerden ziyade Irak Kürtlerinin yapabileceği adımlardan korkmaktadır. Bu nedenle Türkiye'nin Kuzey Irak ile ilişkisine olumsuz bir bakış açısı ile yaklaşılıyor. İçerideki sürecin tamamlanmasıyla vizyonunu genişleten Türkiye imajı, ABD'nin bölgeler arasındaki işbirliğine de yansıyacaktır. Öte yandan İsrail'in son sert söylemlerine denk gelen Siyonizm çıkışının John Kerry ziyaretine denk gelmesi elbette büyük bir tahlilsizlik oldu. Kerry'nin Türkiye nezdinde bir başka sınavı ise Ortadoğu dan ayrılan Amerika'nın barış sürecine katkı verecek oluşudur. Bu da Filistin meselesinde Kerry'i etkili bir isim olarak kılmaktadır. Filistin meselesinin çözümü de Türkiye'nin hassas karnı olan bu konu da zaaflarının da azaltılmasına katkı sağlayacak. Bu nedenle Kerry dönemi bu iki önemli konuda büyük bir önem taşıyor.


@Emr_Usta

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.