Pazartesi 13.05.2013 00:00
Son Güncelleme: Pazartesi 13.05.2013 00:30

Neden Türkiye hedef seçildi?

Suriye’deki savaş çevresindeki ülkeleri doğrudan etkilemeye devam ediyor. Suriye’nin tüm komşular olup bitenden nasibini alırken, Türkiye’nin hedef alınması manidar.

Yusuf Selman İnanç* / LONDRA

Suriye'deki savaş çevresindeki ülkeleri doğrudan etkilemeye devam ediyor. Suriye'nin tüm komşular olup bitenden nasibini alırken, Türkiye'nin hedef alınması manidar.
Geçen hafta saldırılarına rağmen İsrail'e karşı hiçbir eylem gerçekleştirmeyen Suriye Muhaberatı böylesi kanlı bir eylemi neden Türkiye'de düzenledi? Türkiye'nin hedef seçilmesinin iç ve dış olmak üzere iki boyutu var. Dış boyutun birincisi Rusya ve İran'ın Esed rejimine verdikleri desteği sürdürmeleri, ikincisi ise ABD'nin Suriye politikasının muğlak olması. İç boyut ise Türkiye'de doğrudan Esed aleyhtarı olmayan bir kamuoyu oluşturarak, mültecilere ev sahipliği yapan ve Alevi nüfus barındıran Türkiye'yi içeriden yıpratmak.

Dış boyut
Bu patlamanın Türkiye'de olmasının dış politika ile olan bağlantısı özetle şu iki başlıkta toplanabilir. Birincisi Türkiye'nin Esed rejimine destek veren Rusya ve İranla küçümsenmeyecek ticari ilişkilerinin olmasının Esed rejimine güven vermesi. İkincisi ise ABD'nin Suriye konusunda net bir tavrının olmayışının Türkiye'nin elini kolunu bağlaması.
Hem Rusya hem de İran ile enerji anlaşmaları ve ciddi bir ticaret hacmine sahip olan Türkiye her iki ülkeyi de doğrudan karşısına almak istemiyor. Türkiye'ye gelen doğalgazın yaklaşık yüzde 30'unun İran'dan temin ediliyor olması Türkiye'yi İran'a enerji noktasında muhtaç hale getirirken ticaret hacminin ise 2012 senesinde 22 milyar dolara ulaşmış olması İran'ı Türkiye için vazgeçilmez bir pazar kılıyor. Türkiye'nin Rusya ile ise ticari ilişkileri son zamanlarda çok daha ilerlemiş vaziyette. 2010 senesi verilerine göre iki ülke arasındaki ticaret hacmi 26.1 milyar dolar. Suriye'nin diğer komşularına nazarla Türkiye'nin hem İran hem de Rusya ile vazgeçilmesi hiç de kolay olmayan ilişkileri mevcut.
İkinci sebeb ise ABD'nin Suriye meselesindeki muğlak politikasının Türkiye'nin manevra sahasını kısıtlaması. ABD baştan beri Esed'e muhalif bir tavır içerisinde olsa da herhangi bir somut adım atma taraftarı değil. Obama'nın önceki haftalarda 'kırmızı çizgi' olarak tanımladığı kimyasal silahlar, rejim tarafından kullanılmış olmasına rağmen Obama hükümeti herhangi bir eyleme geçmedi. ABD'nin Afganistan ve Irak facialarından sonra ülkeyi yeni bir maceraya sürüklemek ya da içinden çıkılmaz bir işin içine sokmak istemedikleri açık.
Obama hükümetinin bölgedeki çıkarlarına ve güvenliklerine doğrudan bir tehdit görmedikleri müddetçe harekete geçmeyecekleri anlaşılıyor. Ayrıca Suriye'de rejime karşı savaşan Jubhat örgütünün ABD'yi daha fazla ilgilendirdiği görülüyor. Özgür Suriye Ordusu'nu Jubhat ile bağlarını kesmeye zorlayan, BM'de Jubhat'a karşı yaptırım kararları alınmasını isteyen ABD Suriye savaşı için esaslı bir politika oluşturmaktan şimdilik uzak duruyor. ABD'nin yanısıra Türkiye ile ilişkileri 'özür' dilenmesine rağmen tabii olarak netameli olan İsrail ise Golan tepelerindeki hakimiyetini devam ettirmek, hatta savaş sonrası hakimiyet sahasını biraz daha artırmak gayesinde.
Hal böyle olunca Suriye ile ilişkilerde lehine ciddi bir ilerleme varken mesele henüz savaşa dönmeden ilişkilerini kesen ve Suriye politikasını ahlaki ilkeler üzerine oturtan Türkiye, Suriye meselesinde yalnız kalmıştır. Reyhanlı'daki kanlı saldırıya verilecek üst düzey bir askeri karşılığın aynı zamanda Rusya ve İran'la da ilişkileri çok ciddi yıpratacağı aşikar. İsrail ile bir işbirliği ise şu aşamada düşünülemez. Zira İsrail'in Suriye'deki savaşı kendi lehine çevirmek için elinden geleni yapıyor olması bir yana böylesi bir işbirliği Türkiye'nin Ortadoğu'da uzun uğraşlar sonucu tesis ettiği müspet imajın da yerle bir olması demek olur.
ABD ise önce kimyasal silah kullanımını kırmızı çizgi ilan edip sonra da Jubha örgütü bahanesiyle Türkiye'nin yalnızlığını giderecek bir adım atmıyor. Mülteci meselesi, sınırdaki güvensizlik ve Türkiye'ye yapılan saldırılar ABD için ikinci planda kalıyor.
İç boyut
Türkiye'nin hedef seçilmesinin iç boyutu ise Türkiye'de doğrudan Esed aleyhtarı olmayan ve hükümeti yıpratacak bir kamuoyunun oluşturulmak istenmesi. Bu kamuoyu ile amaçlanan iki şey var. Birincisi Türkiye'de mülteciler üzerinden bir ayrılık yaratmak, ikincisi ise mezhep fitnesini Türkiye'ye sıçratmak.
Çözüm süreci ve yeni anayasa tartışmaları sebebiyle hassas bir dönemden geçen Türkiye'de yapılan bu saldırılarla birlikte gözler yeni bir siyasi ayrılık aracı haline getirilmek istenen mültecilere çevrildi. Saldırıların amaçlarından bir tanesinin tam da bu olduğu söylenebilir. Mültecilere karşı mümkün mertebe her türlü yardımı yapmaya gayret eden ve sınır kapılarını yeni mültecilere kapatmayan hükümet, sınırda kontrolün kalmadığı, ülkeye giriş-çıkış yapanların kimliklerinin kayıt altına alınamadığı ve mültecilerin kamplardan taşarak bölgeye yayıldığı gibi iddialar üzerinden eleştirilere maruz kalıyor. Öte yandan saldırıların hemen ardından muhalefetin hükümeti suçlar nitelikte yaptığı açıklamalar, hatta kimisinin hükümeti mesul tutması ve sınır kontrolü üzerinden mültecileri hedef göstermesi hükümet ve mülteci karşıtı bir kamuoyunun oluşmasına yardımcı oluyor. Mülteciler üzerinden hükümete yapılan tüm ölçüsüz eleştiri ve ithamlar Türk toplumunu Suriye meselesinde ikiye bölerek Esed'i hedefine bir adım daha yaklaştırıyor.
Türkiye'yi yıpratmak ve Suriye meselesindeki görüş ayrılıklarını derinleştirecek bir kamuoyu oluşturulmasındaki ikinci gayenin mezhep meselesi olduğu söylenebilir. Esed ve taraftarları her fırsatta kendilerine karşı savaşan Selefi gruplardan bahsederek ve Suriye'deki Nusayriler arasında bir korku ortamı oluşturarak meseleye bir de mezhep boyutu kazandırmış oldular. Banyas'taki katliamda ise sadece Sünnilerin seçilmesi ve bölgedeki Nusayrilerin silahlandırılması ise savaşın mezhep çatışmasına döndüğü iddialarına yol açtı. Esed rejiminin ve taraftarlarının Türkiye'nin Alevileri ve özellikle Hatay'daki Nusayrileri hesaba katarak aynı fitneyi Türkiye'yede de bu saldırılarla uyandırmak istediği söylenebilir. Bu ihtimal iki şekilde gerçekleşebilir. Birincisi Hatay ve civarına gelen Suriyeli Sünni mültecilerle o bölgede yaşayan Nusayriler arasında bir gerilim oluşturularak bunun Türkiye'deki diğer Alevi vatandaşlara da sıçramasını sağlamak. Daha açık bir ifadeyle oluşturulmak istenen mülteci düşmanlığına mezhep boyutunu da katarak meseleyi daha da çözümsüz kılmak. İkincisi ise Esed rejimi kendi Nusayri kimliğine vurgu yaparak Türkiye'deki Sünniler ve İslamcılar arasında bir Alevi karşıtlığı yaratmak gayesi de güdebilir. Bir diğer ifadeyle son zamanlarda Türkiye'de sıkça dillendirilen mezhep farkı ve çatışması tartışmalarını fırsat bilip, Türkiye'deki Alevilere karşı bir kamuoyu oluşturulmasını hedefleyebilir.
Özetle ifade etmek gerekirse bu saldırıların Türkiye'de hükümetin Suriye politikasına karşı bir tavır oluşturacağı malumdu. Suriye meselesinde var olan görüş ayrılıkları mültecilerin de araçsallaştırılmasıyla daha da belirgin hale geldi. Öte yandan gerek rejim aleyhtarı olan Sünni-İslamcıların Alevilere karşı tavır almasının gerekse mültecileri huzursuzluk sebebi olarak görenlerin, bilhassa da Alevilerin Sünnilere karşı reaksiyon geliştirmesinin önünün açılması istenmiştir.
Türkiye'de hükümetin Suriye politikasını etkileyen iç ve dış faktörler hesaba katıldığında denilebilirki, Esed rejimi vaziyetin farkında olduğu için kendisine karşı uluslar arası ortamda en şiddetli muhalefeti yapan Türkiye'yi hedef seçmiştir.
@yusufsinanc

Londra Üniversitesi, Doğu ve Afrika Araştırmaları Fakültesi (SOAS), Ortadoğu Politikaları Yüksek Lisans Programı

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.