Perşembe 30.05.2013 00:00
Son Güncelleme: Cuma 07.06.2013 22:43

New York’un en ünlü binaları- 2

Bu hafta da tıpkı geçen hafta olduğu gibi New York'u New York yapan en ünlü binalardan bahsetmek istiyorum. Hiç şüpheniz olmasın ki bu yazı dizisi uzayıp gidebilir. Bugün Flatiron Binası, Bank of Amerika Kulesi, New York Times Binası ve mimarisini çok beğendiğim Braynt Park Hotel'i tanıtmaya çalışıcağım.

Esra Yerebakan / NEW YORK
Bu hafta da tıpkı geçen hafta olduğu gibi New York'u New York yapan en ünlü binalardan bahsetmek istiyorum. Hiç şüpheniz olmasın ki bu yazı dizisi uzayıp gidebilir. Bugün Flatiron Binası, Bank of Amerika Kulesi, New York Times Binası ve mimarisini çok beğendiğim Braynt Park Hotel'i tanıtmaya çalışıcağım.

İlk olarak New York'un üçgen binası olarak da bilinen Flatiron Binasıyla başlamak istiyorum…
Flatiron Building (Flatiron Binası)
New York'un en sevdiğim binalarından biri Flatiron Binası'dır. Üçgen görünümü ile birçok turistin dikkatini çeken bu tarihi yapının birçok katı ofis ve iş merkezi olarak kullanılmakta.
Binanın yükseldiği alan 1850'li yılların sonlarında Amos Eno tarafından satın alınmış. Amos Emo ömrü boyunca burayı satın almak isteyenlerle mücadele etmek zorunda kalmış. Ancak ölümünün ardından bu alan tasfiye edilerek satışa çıkarılmış. Oğlu William Emo, babasının hatırasına sahip çıkmak adına oldukça yüklü bir bedel ödeyerek bu alana yeniden sahip olmayı başarmış. Ancak kısa bir süre sonra ödediğinin çok daha fazlası teklif edildiğinde, paranın gücü karşısında direnemeyerek satışını gerçekleştirmiş.
Bir kez daha el değiştiren alanın yeni sahipleri (Fuller Company) bu alanı, Daniel Burnham ve Frederick Dinkelberg'in mimari yeteneğine teslim etmişler ve 22 kat sayısı, 86 metre uzunluğu ile dönemin en yüksek binası olarak gösterilen Flatiron Binası'nın temeli atılmış.
Döneminde çelik iskelet kullanılarak inşa edilen ilk bina olma özelliğini de taşıyan Flatrion Binası, "şekilsiz" bir inşaat alanında neler yapılabileceğini de dönem mimarlarına göstererek alanında ciddi bir başarıya imza atmış. İnşasının bittiği 1902 yılında mimarisinin hâkim olduğu Gotik ve Rönesans motifleri dönem New Yorkluları tarafından gerici bulunarak çok sevilmemiş. Ancak ilerleyen yıllarda hak ettiği ilgiyi görebilmiş.

Şık mimarisi ve bulunduğu bölgenin güzelliği sebebiyle New York'un en ünlü binalarından biri olmayı başaran Flatiron Binası, 1966 yılında New Yorkluların katılımıyla gerçekleştirilen oylama sonucu "New York'un Simgesi" ilan edilmiş. Ardından 1979 yılında "Ulusal Tarihi Öneme Sahip Eser" olma övgüsünü de almayı başarmış.
Halen ofis ve iş merkezi olarak hizmet veren Flatiron Binası'nın %50'sinin 2009 yılında İtalyan bir şirket tarafından satın alındığı bilgisine rastladım. Sahip oldukları bölümü otel olarak işletmeyi planlayan şirketin hayallerine kavuşması için 10 yıl gibi bir zamana ihtiyaçları olduğu da çalışanlarca duyruldu.
Flatiron Binası'nı görmek için yakınlarına giden turistler bu bölgede yapacak birçok şey bulabilirler. Hemen yanı başındaki Madison Square Park'ta yeşillikler içinde dinlenebilir, park içerisinde bulunan New Yorkluların çok sevdiği ünlü fast food zinciri Shake Shack'te bir yemek molası verebilir ve yine dünyaca ünlü Eataly'de keyifli vakit geçirebilirler. (Shake Shack ve Eataly hakkında detaylı bilgi almak isteyenler önceki yazılarımı okuyabilirler.)
Bank of America Kulesi
Empire State Binası'ndan sonra New York'un en yüksek ikinci, ABD'nin en yüksek dördüncü binası olma özelliğini taşıyan devasa boyutlardaki bu binanın yapımına 2004 yılında başlanmış ve 2009 yılında hizmete açılmış. Ancak sahip olduğu ikinci en yüksek bina olma unvanını, Freedom Tower'ın bitişinin ardından kaybederek üçüncülüğe gerileyecek.
Adını, %75'ine sahip olan Bank of America'dan alan 54 katlı ve 366 metre yüksekliğe sahip binanın yapımında teknolojinin tüm nimetlerinden faydalanılarak doğa dostu bir sistem kullanılmış. Güneş enerjisinden faydalanarak ihtiyacı olan elektriğin büyük bölümünü kendi imkânlarıyla temin eden Bank of Amerika Kulesi, yağmur suyunu da biriktirerek kullanılır hale getiren bir depolama sistemi kurarak doğa dostu ilk gökdelen olma özelliğini de kazanmış. Sahip olduğu bu sistemi LEED Pletinyum Sertifikası'nı da alarak belgelemiş ve birçok şirkete örnek olmayı başarmış.

Yaklaşık 1 milyar dolara mal olan bu gökdelen Cookfox Mimarlık şirketince tasarlanmış ve inşa edilmiş. Ünlü belgesel kanalı National Geographic Channel, 2009 yılında Bank of Amerika Kulesi'nin yapım aşamasını konu alan bir seri yayınlayarak binaya duyulan ilgiyi arttırmış. (Mega Structures)
Toplamda 195 bin metre kareye ulaşan kullanım alanı ve sahip olduğu 52 asansörünün inşası için adeta küçük bir mahalleye yetecek kadar tesisat ekipmanına ihtiyaç duyulmuş.
Yolu Bryant Park'a düşenler çimler üzerinde dinlenirken bu devasa binayı rahatça görebilirler.
New York Times Binası
Yapımına 2003 yılında başlanarak 2007 yılında tamamlanan New York Times binası, uluslar arası birçok gazete ile birlikte ABD'nin en çok satan gazetelerinin sahibi ve yayıncısı olan The New York Times Company tarafından kullanılmakta. Gökdelenin inşaatı ise, The New York Times Company, Forest City Ratner ve ING Group'un bir araya gelmesi ile gerçekleştirilmiş.

New York'un en yüksek beşinci (Freedom Tower'dan sonra) binası olan New York Times Binası, toplamda 52 kata ve 319 metre yüksekliğe sahip. Bu devasa bina, Renzo Piano ve Fxfowle Mimarlık şirketlerinin ortak çalışmasıyla şeklenmiş ve inşa edilmiş.
New York Times Binası, dünyanın en ünlü binalarından biri oluşu, yüksekliği ve basın dünyasının en güçlü kuruluşlarından birine ait oluşu sebebiyle zaman zaman protesto gösterilerine de sahne olmuş. İlk olarak 2008 yılında küresel ısınmayı protesto etmek isteyen profesyonel dağcı Alian Robert, oldukça yüksek olan bu binaya dışarıdan tırmanarak hedeflediği ilgiyi üzerine çekmeyi başarmış. Çatı katına kadar tırmanmayı başaran Alain Robert'in ardından Renolda Clarke ve David Malone da çeşitli konulara dikkat çekmek için binaya tırmanmaya teşebbüs etmişler. Hemen hemen tüm dünyada tanınan ve haberlerine konu olmanın bile başarı olarak görüldüğü New York Times Company'nin mutfağını merak edenler Times Square'e neredeyse komşu olan bu binayı mutlaka görmeliler diye düşünüyorum.
Bryant Park Hotel
Aslında bu haftaki New York binalarını seçerken Bryant Park Hotel'e gelene kadar birçok ünlü New York binasının olduğu fikrine sıkça kapıldım. Daha çok tanınan binaları konu etmem gerektiğinin farkında olsam da ilk gördüğümden beri çok sevdiğim bu otel binasını tanıtmaktan vazgeçmedim. Bryant Park hemen hemen her turistin gelip vakit geçirdiği bir alan. Günün hangi saati orda olursanız olur Bryant Park Hotel, uzanıp dinlendiğiniz çimlerden ilk dikkatinizi çeken bina olacaktır.

Son derece şık bir mimari yapıya sahip bu bina, 1924 yılında American Radiator and Sanitary Company için John Howells ve Raymond Hood tarafından tasarlanarak inşa edilmiş. Hem modern hem de gotik mimarisinin izlerini taşıyan yapıda yanan bir kömür ateşi sembolize edilmeye çalışılmış. Duvarlarda kullanılan siyah tuğlalar kömürü, parlak altın sarısı taşlar ise ateşi temsil edecek şekilde yerleştirilmiş.
1998 yılında Philip Pilevsky'e satılan bina, (150 milyon dolara) üç yıl süren iç restorasyon çalışmasının ardından 130 odalı bir otel haline getirilerek işletilmeye başlanmış. Merak edenler için bu otelde bir gece konaklamanın ortalama bedelinin, 500-600 dolar aralığında olduğunu söyleyebilirim. Elbette erken rezervasyon ve kampanya dönemlerini kaçırmazsanız çok daha uygun fiyatlar yakalayabilirsiniz.
Bu hafta da New York'un adeta simgeleri haline gelen en ünlü binalarını tanıtmaya çalıştım. Bu yazı serisinin uzaması elbette mümkün. Ancak önümüzdeki hafta tanınmış New York binalarına biraz ara verip Manhattan'ın adeta kalbinde bulunan lüks restoran ve mağazaları bünyesinde barındıran keyifli bir merkezi tanıtmaya çalışıcam. Merak edenlerle aynı adreste buluşmak üzere.

@basharfiie
eybakan@gmail.com


X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.