Pazartesi 20.01.2014 00:00
Son Güncelleme: Pazartesi 20.01.2014 10:33

"Demokraside cemaat devleti işgal edemez"

SETA İstanbul Genel Koordinatörü Duran, "Devlet kurumlarının paralel bir yapıyla ele geçirilerek seçilmiş iktidarı çökertecek bir operasyon içinde olunması demokratik siyasete katılım olarak değerlendirilemez" dedi

Dilek Güngör
SETA İstanbul Genel Koordinatörü Duran, "Devlet kurumlarının paralel bir yapıyla ele geçirilerek seçilmiş iktidarı çökertecek bir operasyon içinde olunması demokratik siyasete katılım olarak değerlendirilemez" dedi

Önümüzdeki hafta yapılacak Cenevre 2 Konferansı öncesinde düşünce kuruluşu SETA İstanbul'un Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran ile görüştük. Hem dış politikayı hem de Gülen Cemaati'ni konuştuk.
***

Cenevre 2 Konferansı'ndan ne sonuç çıkar?
Suriye'deki iç savaşı bitirmeyi amaçlayan bu konferansta Esed'in kimyasal silahların imha edilmesini kabul etmesi, El-Kaide'nin gittikçe daha büyük bir tehlike haline gelmesi ve muhalefeti temsil eden Suriye Ulusal Koalisyonunun dağınık olması Esed'in elini güçlendirdi. ABD ve Rusya, Esed yönetiminin kontrolünde bir geçiş sürecini oluşturma noktasına geldi. Esed, iktidarı bırakmayacağını tekrarladı.
Esed'li kademeli bir geçiş seçeneği ağırlık kazanabilir. Cenevre 2 Konferansına katılacağını açıklayan muhalefetin Esed'in başta olduğu bir geçişi kabul etmesi zor görünüyorsa da yumuşatıcı başka düzenlemelerle buna mecbur kalabilirler. İran, Suriye'de asker ve silah yardımının yanısıra savaşın stratejisi noktasında da oldukça etkili. Elbette savaşın stratejisi ve diplomasisi anlamında Esed'in asıl patronu Rusya. ABD'nin son dönemde İran'la yumuşama gayretini bu tabloya eklersek Suriye Muhalefetinin giderek zayıfladığı ortada. İran da Cenevre 2'ye son anda katılma yönünde bir adım atarsa tüm tarafların aynı masa etrafında bir araya geldiği ilk uluslararası konferans olabilir. ABD-İran yumuşamasının nereye gideceğini göreceğiz. Aslında ABD ikili bir politika izliyor. Bir taraftan İran Cumhurbaşkanı Ruhani ve Dışişleri Bakanı Zarifi ile bir yumuşama sağlamaya çalışıyor. Diğer taraftan ambargoyla ilgili tavrını sürdürüyor. ABD hâlâ Türkiye gibi ülkelerin İran'a olan ticaretini sınırlandırması, ambargoya uyulması yönünde baskı yapıyor.
Örneğin Halkbank konusunda bize yapılan baskılar...
ABD ve İngiltere'nin İran'a uyguladıkları ambargoyu bazı şirketler lehine nasıl deldikleri biliniyor. Halkbank'ta kopan fırtınayı düşünün. İran'ın parasının Türkiye gibi ülkeler tarafından kullanılması istenmiyor. Bir dönem HSBC'nin yaptığını Halkbank'ın yapmasını istemiyorlar.
TÜRKİYE'NİN DURUŞU NET
Peki Cenevre 2'den sonra Türkiye nasıl bir pozisyon alır?
Türkiye Suriye'deki insanlık dramının bitirilmesini ve halkı temsil eden bir yönetim kurulmasını istiyor. Esed yönetiminin gitmesi yönündeki net tavrı sebebiyle hükümet eleştiriliyor. Bu meselede Türkiye ikircikli davranamazdı. En başta 8 ay Esed'i reform konusunda ikna etmeye çalıştı. Türkiye Esed'in karşısında olmasaydı da bir maliyet yüklenecekti. O zaman da yine eleştirilecekti.
Cenevre 2'den bir geçiş süreci çıkar mı ve bu uygulanabilir mi?
Türkiye'nin Esed'li bir çözümü kabul etmekte zorlanacağı ortada. Dış politikada Türkiye'nin kapasitesinin üzerinde bir iddiaya kalktığını söyleyip, ölçeğini küçültmesini istemek doğru olmaz. Türkiye bir üst ölçeğe atlamak zorunda. ABD Ortadoğu'da artık bütün sorumlulukları üstlenmek istemiyor. Petrol akışının sağlanması, İsrail'in güvenliği ve El-Kaide ile mücadele gibi konularda çok kararlı. Ancak ABD dolaylı menfaat elde edeceğini düşündüğü konularda bölgesel güçlerin yük almasını istiyor. Birincil bölgesel güçler Rusya, Çin ve Brezilya. İkincil bölgesel güçler ise Türkiye, İran ve Suudi Arabistan. Türkiye ikincil bölgesel güçten bir üst seviyeye çıkmak istiyor. Bir üst kademe için istikrara, güçlü bir yürütmeye ve demokratikleşmeye ihtiyaç var. Böyle bakılınca dış politikayı da dönemsel kazanım ya da kayıplarla değerlendirmemek gerekiyor. Önemli olan sürecin nasıl yönetildiği ve orta vadeli sonuçlardır.

ŞİA'NIN TAKİYESİNE BENZİYOR
Gülen Cemaati'ni nasıl tanımlıyorsunuz?

Cemaat dini bir hayır ve hizmet hareketi olarak çıktı. Küresel bir yapılanmaya kavuşunca kendisini çok önemli bir siyasal aktör konumunda hissetmeye başladı. Hem iç politikada hem de uluslararası bağlantılarda aşırı siyasallaştı. Gülen Cemaati kendisini bir dini grup olarak tanımlıyorsa, ülkesinin milli çıkarlarıyla bu kadar ters düşüyor olması ciddi bir handikaptır. Eğer ülkesinin milli çıkarlarını belirleyecek kadar güçlü görüyorsa, demokratik siyasetin dışına çıkmış demektir. Dış politikayı tek başına yönlendirebilecek bir uluslararası aktör olarak görüyorsa da Türkiye merkezliliğini kaybetmiş demektir.
Gülen Cemaati Sünni kodlarla uyuşmuyor demiştiniz. Bunu açar mısınız?
Kemalizmin, klasik Sünni paradigmada kalarak kendisiyle hesaplaşmayı engellemesi, Gülen cemaatini saklanmaya itti. Diğer İslami grupların aksine Gülen cemaatinde bu kendini saklama bir siyaset tarzı olarak ortaya çıkıyor. Fakat daha sonra bu siyaset öyle bir cemaat yapısı ortaya çıkarıyor ki bu Şia'nın takiyye siyasetine benziyor.

PARALEL DEVLETTE KURUMLAR ÇÖKER
Konferans öncesine denk gelen TIR meselesi ve İHH baskınlarını nasıl okuyorsunuz?
Türkiye'nin dış politikada aktif bir tavır alması bir takım güçler tarafından istenmiyor. İHH baskınları ve TIR'ın durdurulmasını da içteki hesaplaşmayla uluslararası ittifakın birleştiği nokta olarak okuyorum. Devletin bir kurumunun yaptığı faaliyeti, diğerinin ihbar çerçevesinde sobelemeye çalışması aslında ülke içindeki kurumsal uyumun bozulduğunu gösteriyor. Bir örgütün paralel devlet oluşturması durumunda önce devlet kurumları zaafa uğrar. Demokratik bir yönetim güçlü bir devletin kurumları tarafından taşınabilir. Zayıf kurumlarla demokrasi olmaz, kaotik bir durum ortaya çıkar. İki şeyi bir arada yapmak lazım. Hem devletin kritik kurumlarındaki paralel örgüt tasfiye edilmeli hem de yeni demokratikleşme paketleri ile bu tahkim edilmeli.
Dünyada dini cemaatler siyasete müdahil oluyor mu?
Elbette, bütün demokrasilerde işadamları, STK'lar, dini hareketler siyaset yapar. Ancak kurumların paralel bir yapıyla ele geçirilerek seçilmiş iktidarı çökertecek bir operasyon içinde olunması demokratik siyasete katılım olarak değerlendirilemez. Bu, sorumluluğu olan siyasi iktidarların alanının işgal edilmesidir. Vakıf, dernek, sivil toplum kuruluşu olarak fikirlerinizi söyleyebilirsiniz ama yargı, istihbarat ve emniyette yapılanıp, bu kurumlar dışında yapılandırılan örgütlü bir ajandayı tatbik edemezsiniz. Dini hareketler siyaset yapar ama devletin yerine geçemez. Devleti ele geçirme isteği terkedilmedikçe Türkiye'de demokrasi konsolide olmayacak. Gülen Cemaati yöneticilerinin muhasebeye ve özeleştiriye ihtiyacı var. Bir dini hareket ve hizmet hareketi olarak çalışmaları faydalıdır. Ama kendilerini devletin yerine koymamalılar. Bu aşırı siyasallaşma ve radikalleşme getirir.
AYLIK DERGİ ÇIKARACAĞIZ
Biraz da SETA İstanbul'un ne yapacağını anlatır mısınız?
Ankara, Washington ve Kahire'den sonra İstanbul ofisimiz de açıldı. Burada 25-30 araştırmacı çalışacak. İç siyaset, dış politika, toplum ve kültür, medya ve iletişim ile ekonomi olmak üzere 5 ana çalışma alanı belirledik. Aylık ve 4 aylık dergi çıkaracağız.
(SABAH)

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.