Son Güncelleme: Perşembe 05.03.2015 10:50
Türkiye ve Suudi Arabistan ilişkilerinde yeni dönem
Kral Abdullah'ın ölümünden sonra kabuk değiştiren bir iktidar görünümü veren Suudi Arabistan, Türkiye ile yakın işbirliğine giderek bölgede daha güçlü ve anlaşılabilir olacaktır
Türkiye ise son 12 yılda yalakaladığı ivme, aktif dış politika ve bölgesel lider olma iddiası ile ülkenin dış politikalarına yeni bir dinamizm getirdi. Özellikle dış politika alanındaki değişimin, bölgesinde sorunlar yaşayan ülkelere nefes alacak alanlar yaratması Türkiye'nin dışarıya açılmasına vesile oldu. Türkiye'nin Libya, Suriye ve Mısır'daki vicdanı ön plana çıkaran dış politik tutumu, Arap halkları arasında beğenilmesine yol açtı.
Suudi Arabistan ise, eski kral Abdullah döneminde Mısır'daki Sisi yönetimine yaptığı nakdi yardımlarla anıldı. Suudi Arabistan'ın uydusu olan Birleşik Arap Emirlikleri de Mısır'daki bu siyasi değişime ve farklılaştırmanın getirdiği mali faturayı üstlendi. Mısır konusunda yine nispeten ayrılan ise Katar oldu. Ancak Katar da bölgesinde yaşadığı bu değişime direnme yoluna gitmeyip, Sisi yönetimiyle Suudi Arabistan vasıtasıyla uzlaşma yolunu tercih edenlerden oldu.
Suudi Arabistan ve Türkiye ilişkileri yakın zamanda çok yönlü ve güçlü bir şekilde ilerlese de Suudi Arabistan'ın bölgesel hegemonyası ortadoğu ülkelerini ciddi oranda etkiliyor.
Suudi Arabistan'ın bu güçlü pozisyonu gerek iç konjonktürden gerekse dışarıya karşı olan izole ve sert politikalarından kaynaklanıyor. İslam dininin bu topraklar üzerinde doğuşu, kutsal şehir ve mekanları oluşu Suudi Arabistan'ın dışarıya karşı meşruiyet enstrümanlarından birkaçıdır. Tüm bunların yanında Suudi Arabistan dış politikasındaki belirli özellikler, rejimin dışarıya karşı sert imajını da gösteriyor. Bunlar; (1) İslam'ın doğuşundan bu yana gelen şartların ve yaşamın sürdürülmek istenilmesi, (2) İslam'ın doğduğu topraklar olması sebebiyle dış müdahaleye kendi topraklarında yer vermek istemeyişi (3) Güvenliğini kırmızı çizgi yapması nedeniyle ülke bütünlüğüne önem vermesi ve Arap Baharının getirdiği özgürlükçü tavra sert çıkması, (4) Krallık rejiminin ülke için devamını sağlamak, (5) Ekonomik refahın sürdürebilirliği gibi konular Suudi rejiminin temel kıstasları arasında yer alıyor. Suudi Arabistan dış politikasında tüm bu eksenler iç politikada krallık sisteminin sürdürülmesi üzerine kurulmuş olan inşaa süreci devam etmektedir.
Suudi Arabistan dış politikasının ekseni mi kaydı?
Suudi Arabistan'ın özellikle Mısır darbesi sonrası izlediği siyaset çok eleştirilmişti. Öyle ki, darbede 3. pozisyon seçen Katar'a Suudi Arabistan tarafından yapılan baskı, Körfez'deki dengeler için oldukça önemliydi. Katar'ın Maverick dış politikası Mısır'da kendi politikalarında esnekleştirme yoluna gitmeye de engel olmadı. Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerinin diplomatik baskısı sonucu Müslüman Kardeşlerin Doha'da bulunan kadrosunu daraltmaya doğru gitti.
Kraliyet Diwan Başkanı Halid El Tuvaysi arabuluculuğunda Kahire'de bir araya gelmesi Katar - Mısır ilişkilerinin de arka planını bizlere gösteriyor. Öte yandan, Katar'ın Mısır politikasını değiştirmeye iten bir diğer adım ise BAE'in ciddi anlamda Mısır'da Mursi karşıtı bir eylem içerisinde oluşudur. Güvenlik gölgesinden çıkamayan BAE ise Mısır da aracı factor olması da Suudi Arabistan'ı Mısır konusunda daha fazla ön plana çıkarmaya katkı veriyor.
Arap Baharı'nın ciddi oranda İran lehine döndüğünü hisseden Suudi Arabistan, tehdidi İsrail ya da Suriye de değil; İran'da görmektedir. Bu nedenle Türkiye'nin Suud saflarında yer alması Suudi Arabistan için büyük önem arz ediyor.
Suudi Arabistan bölgeyi anlamaya çalışıyor
Kral Abdullah'ın ölümü sonrasında yeni Kral Salman'ın "Mısır'da oynadığımız rolden razı değildim. Özür dileme vakti" söylemsel iddaları ortadoğu gündeminde şok etkisi yaratmıştı. Ardından ise, Suudi Arabistan dışişleri bakanı Saud bin Faisal'ın ise yakın tarihli röportajında "Müslüman kardeşlerle bir problemimiz yok, sorun onlara bağı olan küçük bir grupla." şeklinde beyanat vermesi Suudi Arabistan dış politikasında değişikliğe mi gidiyor sorularını akıllara getirdi.
Sisi'nin Suudi Arabistan ziyareti de bu kapsam da değerlendirebilir. Sisi'nin ses kayıtlarında başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez monarşilerine olan ifadeleri gündemi meşgule etmişti. Söz konusu iddia edilen beyanların ortaya çıkışı başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere birçok ülkede ses getirdi.
Yemen, Suriye ve Irak'taki gelişmelerle IŞİD tehlikesi Suudi Arabistan'ı tedirgin etmektedir. Bu da Kral Salman'ın farklı politikalar izleyebileceğinin göstergesi olarak ortada duruyor. Salman, başa geldikten hemen sonra veliaht ve bakanlıklarda değişiklikler yapması bunun en belirgin örneği olarak gösteriliyor. Bu da Suudi Arabistan'ın normal politikalarını esnekleştireceği sinyallerini veriyor. Politikaların bu derecede esnekleşeceğinin bir başka işareti ise, istihbaratın başında bulunan ve IŞİD'in kurucusu olarak adlandırılan Suud'un iki büyük grubundan olan Bender. Prens Bender Bin Sultan bölgesinde ciddi oranda sözü geçen ve bilinen bir istihbarat lideriydi. Gölge Dış İşleri Bakanı olarak görev yapan Bender'in istifası ise oldukça şaşkınlık yarattı. Suudi Arabistan bölgesel politikalarda olduğu gibi kendi içerisinde de yavaşta olasa reforma doğru gitmeye çalışıyor, ancak devletin kemikleşmiş yapısı bazı kurumlarda buna izin verirken; bazı yerlerde izin vermiyor.
Öte yandan Kral Salman'ın davetlisi olarak Suudi Arabistan'ı ziyaret eden Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bölge politikaları için konuşması Suudi Arabistan yönetiminin yeni dönemde ne kadar dinamik ve aktif politikalar izleyeceğinin birer kanıtıdır. Türkiye ile yakın işbirliğine girebilen Suudi Arabistan bölgesinde daha güçlü ve anlaşılabilir olacaktır. Suudi Arabistan dış politikasında fazla bir değişiklik olmayacaktır, sadece kabuk değiştiren bir iktidar var. Bunu Türkiye daha iyi okumalı. Türkiye'ye karşı Libya'da Tobruk hükümetini destekleyen, Suriye'de farklı muhalif gruplara da yardım götüren bir Suudi Arabistan var.
Yemen konusu ise Suudi Arabistan - Türkiye politikasında hassas bir noktada yer alıyor. İran'lıların desteklediği Husi yönetimine karşı Türkiye ve Suudi Arabistan daha sert mesajlar verebilir. Salman ve Erdoğan dönemi Türk-Suudi ilişkilerinde önyargıların kırılması ve güven ortamının oluşması için büyük bir fırsattır. Bu nedenle Türkiye, Suudi Arabistan ile olan ilişkilerde ilk olarak derinlemesi dostluk ve güven ortamını oluşturmak zorundadır. Bu ortamın kilit aktörü ise, kuşkusuz İran konusunda Türkiye'nin tavrı olacaktır.
EN SON HABERLER
- 1 Burning Man müzik festivali bu yıl da iptal edildi
- 2 ABD'de cezaevinde isyan! Camları kırıp böyle bağırdılar
- 3 Aracıyla ABD Kongresi önündeki barikata çarptı
- 4 ABD'de flaş iddia! Yardım çekleri silah alımına gitti
- 5 Bitcoin ATM’leri artık benzin istasyonlarında
- 6 Deb Haaland kabineye giren ilk Amerikan yerlisi oldu
- 7 ABD’de katliam gibi kaza: 15 ölü
- 8 ‘Üç kardeş ülkenin dayanışması sürecek’
- 9 Amerikan yerlilerinin Cherokee isyanı
- 10 Donarak ölüme 100 milyon dolarlık dava