Ali ÖCAL: Diriliş destanı
Doğasıyla, termal kaplıcaları ile dünya çapında bir üne sahip Başkent'in bu şirin ilçesinin geride bıraktığımız pazar günü dağı taşı sarılacivertli renklere büründü. Stadın tribünleri tıklım tıklım dolmuş, evlerin balkonlarına insanlar sığmamış, tepeler, yamaçlar adeta insan kaynıyordu.
Müthiş bir atmosfer vardı. Ankaragücü, arzulanan, kendinden beklenen futbolu bu maçta da ortaya koyamadı.
Ama sahadan 2-1 galibiyetle ayrılmayı bildi. Alınan 3 puanda formasını sırıl sıklam ıslatan futbolcular kadar tribünlerde onlara 90 dakikada susmadan, bıkmadan destekleyen taraftarların katkısı büyüktü. Mütevazi bir kadroya sahip Kızılcahamamsporlu futbolcular maçtan eğer puanla ayrılmadıysa bunda sarı-lacivertli tribünlerin mutlak etkisi olmuştur. O gün şuna bir kez daha şahit oldum ki, yeryüzünde takımına bu kadar yürekten bağlı taraftar az bulunur... Maç bitiminde E-5 Karayolu'nda yaşanan manzaralar görülmeğe değerdi. Bir grup taraftar Karga Sekmez Yokuşu'nu çıkmış, arabasının teybini açmış, "Ankara'nın Bağları" ile galibiyeti kutluyor, kimisi Akdoğan Köyü'nde bir çeşme başında mangalını yakmış karnını doyuruyor.
Bir bakıyoruz sarı-lacivertli kızlıerkekli futbolseverler Kurtboğazı'nda güneşin batışını seyrediyor. Kazan'a varıldığında yöresel ürünlerden kavun, kabak, elma satın almak için kuyruklar oluşmuş. Herkes mutlu, herkes umutlu.
Maç bitimi bayram tatili dönüşüne denk gelmesiyle trafik kilitlenmiş ama kimsenin umurunda değil. Herkes gelecekte yaşanacak günler için sanki prova yapıyor. Kilometrelerce kuyruklar oluşturan araçlar peşe peşe sıralanmış "sarı-lacivert" nidaları sanki yer gök inliyordu.
Tüm bunlar olurken, Asırlık Çınar'ın "100. yılında şampiyonluk" parolasıyla çıktığı kabus dolu yolculukta yaşananlar gözümde canlandı.
Son 3 yılda şahit olduklarımız, sanki önümde resmi geçit yapıyordu. İçim bir tuhaf oldu. Ürperip, irkildim. Sonra da kendi kendime Ankaragücü'ne reva görülenler, "Kaç Türk filmine senaryo olur" dedim. Kızılcahamam'da dünü hatırladım, doya doya o anı yaşadım ve de geleceğe yönelik umutlarımı gözden geçirdim. Tüm bunların arasında tam 33 yıl önce Bolu'dan kupa zaferi ile dönüş yolculuğu gözlerimin önüne geldi. Ankaragücü,13 Mayıs 1981 tarihinde Boluspor'la oynadığı maç sonunda Türkiye Kupası'nı 2. Lig takımı olarak kazanıp bir "ilk"e imza atmıştı.
O günleri hatırlayanlar iyi bilir.
Sabahın erken saatinde Bolu'ya hareket eden Ankaragücü taraftarı stadın kapısına dayandığında Çiftlik Kavşağı'nda hala bekleyenler vardı. Maç bittiğinde Adil'i Hikmet'i, Haluk'u, Fuat'ı, İrfan'ı, Nazmi'yi, Sadık'ı, Mehmet'i bağırlarına basmak için Ankara'da hareket edenler İstanbul Karayolu'nda nasıl izdiham yaratmıştı. Ankaragücü, Türkiye Kupası ve Devlet Başkanlığı Kupası zaferleri ile Türk futbolunda bir çığır açmıştı. Bu başarı 1. Lig'e yükselmekle taçlandırılmıştı. Ankaragücü'nün ödüllendirilmesi bazı çevrelerce bir "lütuf" gibi değerlendirildi.
Halbuki o dönemlerde sokağa çıkmanın yürek istediği, kardeşin kardeşi vurduğu bir ortamda maçlarını 30 bine oynayan Ankaragücü'nün yazdığı destan başka ne ile ödüllendirile bilirdi ki? Mehmet Yiğiner ve muhteşem taraftarı şimdi adını, "Diriliş" koyduklar yeni bir Ankaragücü destanı için yola koyuldular. Bu kez kimsenin hata yapma lüksü yok. Bu güzellik içinde Kızılcahamam'da sakın hiç çürük elmaya rastlamadığımı sanmayın.
Yine üç-beş kendini bilmez yaptı yapacağını. Aman dikkat. Artık bunlara fırsat vermeyin. Ankaragücü, gücünü taraftarından alan bir takım.
Bu güç artık her davranışı ile örnek olmalı. Güzel günler uzak değil.
EN SON HABERLER
- 1 FETÖ’cülerin sağlık dernekleri durmuyor
- 2 Hizmet aşkıyla dolu dolu iki yıl
- 3 Sağlık vatandaşın ayağında
- 4 Sosyal belediyecilikte ilkleri yaşattık
- 5 Mamak caddesi ışıl ışıl
- 6 Mamak’ta GES Atağı
- 7 Emektar stadyum yeni yüzüne kavuşacak
- 8 Mamak Belediyesi’nden engellilere özel hizmet
- 9 Mamak tarım üssü
- 10 Mamak yeşile büründü