Salı 13.01.2015
Son Güncelleme: Pazartesi 12.01.2015

Mafya babasını oynamak istiyorum

Ankara'nın Dikmen'i dizisinin başrol oyuncusu Bülent Emrah Parlak, Ankara sevdasını, oyunculuk kariyerini ve özel yaşamını SABAH Ankara'ya anlattı

Bugüne kadar birçok tiyatro ve sinema filminde yer alan, ancak Çok Güzel Hareketler ile adını büyük kitlelere duyuran Bülent Emrah Parlak, SABAH Ankara'nın konuğu oldu. Şu an atv'de yayımlanan sevilen dizi Ankara'nın Dikmeni'nde Dikmen karakterine hayat veren Parlak, oyunculuk kariyerini, özel hayatını ve Ankara sevdasını anlattı. Annesi Ankaralı olan, 5 yaşına kadar bu kentte büyüyen, çocukluğunda her yaz Ankara'ya gelen genç oyuncu, Ankara ve Anadolu insanın içtenliğini, sıcaklığını oynadığı karakterle ekrana yansıtıyor.

Oyunculuğa nasıl başladınız?

Oyunculuk lise yıllarından beri aklımda vardı. İlkokul yıllarında tiyatro çalışmalarına katılmıştım. Mezuniyet gecemizde rol aldım. Öğretmenlerim yapamayacağımı söylüyorlardı, hiperaktiftim. Beni istemediler aslında. Ama role kimseyi bulamadılar. Ben yapmak istiyorum dedim. Hatta sen yapamazsın dediler. Yaparım dedim. Gerçek tiyatro sanatçılarını getirmişlerdi. Onlar da bu olsun, bu tamamdır dedi. Bu etkiledi beni.
Başka bir meslek seçmeyi düşündünüz mü hiç?
Açıkçası aklımda tiyatro vardı. Ancak başka şeyler de vardı. Çünkü benim yaşantım burjuva yaşantısı değildi. Memur çocuğuyum. Dolayısıyla kendi kendimize bir istikbal sıkıntımız vardı. 16-20 yaşlarımda iş hayatına atıldım. O sırada üniversiteye hazırlanıyorum, dershanede çalışıyorum. Dershanede hem üniversiteye hazırlanıyordum hem de çalışıyordum. Tiyatroyu da çok istiyordum. Annem tiyatro sınavının ilanını görmüş gazetede. Ailem ve arkadaşlarım bu sınava girmem için çok ısrar etti. Haliç Üniversitesi'ni burslu kazandım.
Tiyatro eğitimi aldığınız için memnun musunuz?
Evet. İyi ki tiyatro okumuşum. Ben Müşfik Kenter'in öğrencisiyim. Müşfik Kenter'in bir lafıdır "Yüzde yirmi yetenek yüzde seksen çalışma derler ama bence yüzde 10 yetenek yüzde 90 çalışma…" Tiyatro için çok çalıştım. Benim liseye kadar olan eğitim hayatım notlar açısından çok verimli değildi. Ama kitap okuma alışkanlığım vardı. Okulda derslerim iyiydi ama haylazlıktan notlarım düşerdi. Öğretmenlerim 'çalışıyor bunun kafası' derlerdi. Üniversiteye 22 yaşında girdim. Burslu okuyordum ve çok severek okudum. O dersler bana hiç zulüm gelmedi. Çok keyifle gidip geliyordum. Üniversitede iyi bir öğrenciydim.
GELECEĞİM NASIL OLACAK DİYE TAVANA BAKIYORDUM
BKM ile nasıl tanıştınız?
Ben, bir gün evde, her konservatuar okuyan biri gibi, geleceğim nasıl olacak diye tavana bakarken, "Kalk bir CV hazırla" dedim kendi kendime. "Git" dedim "bazı özel tiyatrolara CV'ni bırak." Birkaç özel tiyatroyla birlikte BKM'ye de CV'mi bıraktım. Çok enteresandır, dönüm noktaları vardır hayatta. BKM'nin kapısında şimdi benim can arkadaşım olan Hüseyin diye güvenlik görevlisi var. "Ben konservatuar öğrencisiyim CV'mi bırakmak istiyorum" dedim ona. O beni aldı, "Yok mu iş güç?" dedi. "Yok, valla" dedim. "Ben burada iş güç olursa senin CV'ni koyacağım dosyanın arasına" dedi ve koymuş. Yılmaz Erdoğan bir workshop çalışması hazırlıyor ve bu workshop çalışması için bir sınavdan ziyade ellerindeki CV'leri değerlendirmeyi düşünüyorlar. Çünkü sınav açsalar binlerce kişi gelir ve kapıda yığılma olur. Önüne üç bin CV getirmişler. O üç bin kişi içinden 30 kişi seçilmiş. O 30 kişilerden biri bendim. Telefon açtılar 'workshop çalışması var' diye. 'Tabi dedim gelir giderim'. Üçüncü sınıftım o zaman. Çok yoğun bir dönem oldu. Okulda ders, BKM'de ders. Okulda Müşfik Kenter, Zekai Müftüoğlu, Sönmez Atasoy, Metin Balay, Murat Karasu… Çok iyi bir akademik kadro var. Diğer tarafta Yılmaz Erdoğan, Demet Akbağ, Altan Erkekli, Muhsin Kızılkaya… BKM'de de çok kıymetli hocalar var. Benim üniversitedeki 3. ve 4. yıllarım yorucu ama bir o kadar da verimli geçti. BKM ile olan ilişkim hala devam ediyor. BKM'deki hissiyat biraz memleketçilik gibi. Tiyatro anlamında bakıldığında ben BKM'liyim. Memleketim orası. İlişkilerimiz sıcak bir şekilde devam ediyor.
ÇALIŞMA KOŞULLARINA HİÇ KİMSENİN CANI DAYANMAZ
Özel ilişkilerinizde nasılsınız?
Özel ilişkilerimde dikkatli ve seçiciyimdir. Biraz dominantım sanırım. Öyle söylüyorlar, ben bunu kabul etmedim uzunca bir süre. Hayatım kimseyi kırmama üzerine kurulu. Eğer birini kırdığımı düşünürsem hemen gider düzeltirim, özür dilerim. Çok zor üzerim, son ana kadar beklerim ve çok büyük bir hata olursa belki karşımdakini üzerim. Ama bir hata yapılmışsa da ben bunu görmeyeyim de demem söylerim.
Canlandırmayı istediğiniz özel bir karakter var mı?
Sert bir karakter canlandırmak istiyorum ileride. Bir psikopat, bir mafya babası, sokaktaki bir meczup, bir suçlu olabilir. Hayata karşı direnişi olan bir adam olabilir. Zorluğa karşı mücadele eden bir adamı canlandırmayı çok istiyorum.
Çalışma koşullarınız nasıl?
Ben geçen sene 6 gün boyunca günde 16 saat çalıştım. Bazen 5 güne düştüğü oldu. Böyle bir çalışma sistemi yok. Tamam, benim çalışmadığım günler oluyor ama setteki arkadaşlar orada. Buna hiç kimsenin canı dayanmaz. Kimsenin umurunda değil. Yapmayın diyoruz. Şu dizi sürelerini birazcık düşürün diyoruz. Komedi işi için söylüyorum kimse kimseyi iki saat boyunca güldüremez. Yurt dışına bakın 25 dakika ile 45 dakika arasındadır en fazla. 2 saat komedi olmaz. Bazen bana erken çıkacaksın diyorlar, tamam, gözüm aydın ama setteki arkadaşlar gece yarısı 12'ye kadar oradalar. Onlara hiç ara yok. Bu sistemin düzelmesi gerekiyor.
Gençlere vermek istediğiniz mesaj var mı?
Gençliklerinin değerini bilsinler ve öğrenme yetilerini geliştirsinler. Kendileri geliştirsinler. Değişime ve gelişime açık olsunlar. Haklının yanında haksızın karşısında olsunlar.
DRAM DA ZOR KOMEDİ DE
Hangi çalışmalarda yer aldınız?
İki dizide oynadım. Biri TRT'deydi. Bir Demet Tiyatro'nun ikinci kuşağında oynadım. Sonra "Çok Güzel Hareketler Bunlar" geldi. Reklam ve sinema filmleri oldu.
Kendinizi en çok hangi rollere yakın buluyorsunuz?
Ben aslına bakarsanız konservatuarda hiç komedi oynamadım. Okulda çok tercih edilmezdi. Bütün sınavlarım, bütün oyunlarım dramdı okulda. Benim komediyle tanışmam BKM'de oldu. Ancak oyunculukta ben bunu yapabilir miyim dediğim hiçbir şey yok. Ben bu işi çok severek yapıyorum. Bir karakter geldiği zaman onu mutlaka çalışıyorum. Ona yoğunlaşıyorum. Yapamayacağım bir şey beni daha çok tetikler ve onun üzerine daha çok giderim. Komedi de başta bir iki zorlandım. Komedi başka bir şey ve ona başla bir kanaldan yaklaşmak lazım. Yılmaz Erdoğan bana bu konuda çok yardımcı oldu. Bizde komedi yapan dram yapmak ister, dram oynayan komedi rolleri gelsin ister. Ama şunu çok net söylüyorum iki dal da çok farklı. Ancak dram zor, komedi çok daha zor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.