Giriş Tarihi: 10.10.2009

Ünlü reklam kahramanları ve acayip reklam işleri

Hakkı Devrim nasıl reklam yıldızı oldu? Peki ya Hülya Avşar neden ısrarla siyasi meselelere giriyor? Az sonra...

Şimdi,muhterem okurlar, lokantadan çıkıyorsunuz, beraber yemek yediğiniz arkadaşınıza, "Hoşça kal!" deyip yüzünüzü döndüğünüz anda bir adam önünüze atlayıp, "Dişlerinizin şu an bakteri ürettiğini biliyor muydunuz?" diye bağırıyor. Ne yaparsınız? Evet efendim, en hafifinden, "Höst! Bi açıl!" dersiniz, değil mi? Ancak reklamcı arkadaşlar bizim zihnimizle kafa yapmaya kararlı bir kere. Böyle reklam yapıyorlar işte! Çantasında çamaşır suyu taşıyan Ayşe Teyze'den sonra, yolda elâlemin önüne atlayan tuhaf bir diş hekimimiz de oldu neticede... Bir de Hakkı Devrim var tabii. "Haydaaa!" demeyin hemen, o da reklam yıldızı oldu ya... Şimdi gözümün önüne bir manzara geliyor: Hakkı Devrim, malumunuz, Okan Bayülgen'in 'tolk-şov' programına çıkmaktadır. Hakkı Bey'le aynı gazetede yazan Ayça Şen programa konuktur. Romanı çıkmıştır. O sırada bir albüm hazırlamaktadır -hazırladı daaynı zamanda resim çiziktirmektedir. Hakkı Bey bu kadar meziyet karşısında infiale kapılıp, "Herkes bildiği işi yapsın, mektebinde okumak lazım," türünden, "Uzaktan nasıl görünüyor biliyor musunuz? Neden bir baltaya sap olup, tek bir iş yapamıyorsunuz, sizin odağınız mı bozuk?" türünden laflar etmiştir. Ayça Hanım, "Herkes istediğini yapsın, seviyorsa, istiyorsa, ille de mektep okumak gerekmez," diye başlamış, "Ama illa ki lüzumluysa söyleyeyim, konservatuarda da okudum, güzel sanatlarda da," diye bitirmiştir. Ayça Hanım'ın o anki yüz ifadesini de, Hakkı Bey'in morartısını da hiç unutmadım ve o program, bilerek konuşmak gerektiğini kafama deriiin bir biçimde kazıdı... E, öte yandan, Hakkı Bey'e ne diyelim şimdi? Esasen musahhihlik de denebilecek bir köşe yazarlığından 'tolkşov'culuğa, oradan reklam yıldızlığına... Hem de hiç anlamadığını söylediği teknolojiyle alakalı bir reklam yıldızlığına... Bir odaklanma sorunu mu var, bilemiyorum. Benim derdim bir yaman çelişkiyle. Neyle? Şunla efendim: Neticede köşe yazarlığı da bir çeşit gazetecilik. Farz edelim ki, kendisine reklamında oynadığı firmayla ilgili mühim ve fakat olumsuz bir haber geldi. E, onca parayı almışsın, bir çeşit patron-çalışan ilişkisi geliştirmişsin, o haberi yazabilir misin? Pek bir zor tabii... Hakkı Bey'le ilgili kısmı, ekşisözlük'te kendisini tarif eden bir 'entry' ile tamamlamak isterim: "Pertevniyal Lisesi'nin 30 yıldır aynı koltukta oturan müdürü gibi, Şişli Lisesi'nin 40 yıldır gülmeyen sıfırcı tarih hocası gibi, apartmandan içeri kim girse kapıyı açıp bakan giriş katta oturan ihtiyar gibi, 20 yıldır iki yılda bir apartmana yönetici seçilmekten usanmayan emekli albay gibi..." Efendim, bu reklam işi de teknoloji gibi bir şeydir aslında. Kullanana göre faydalı da olur, saçma da. Bakın, bir süre önce Hitler, Stalin ve Saddam'ı çeşit çeşit hanımlarla, ayıptır söylemesi, sevişirken resmeden bir AIDS uyarı reklamı yapıldı ecnebi memleketlerde. Prezervatif kullanımını teşvik etmek istemişlermiş. Yahu, öyle de olsa, HIV virüsü taşıyıcılarını niye Hitler'e falan benzetirsiniz ki?! Zaten felek vurmuş... Sonra, Saddam'a yapılan gönderme iyi de, Bush'u ne yapacağız? Neticede Irak'ta 1 milyonun üzerinde insan öldü işgal sonrasında. Saddam böyle bir performansa teğet bile geçemedi mesela... Ha, diyeceksiniz ki, "Çok biliyorsan sen özendir prezervatif kullanımını." Vallahi, ben tabii ki çok düz bir adamım. "Prezervatif kullanın çünkü çok çocuk oluyor sonra!" Neyse, Sayın Başbakan'la ters düşmek de istemem durduk yerde. En iyisi, "Üçten sonra prezervatif fena olmayabilir," demek. Ya, bu da tam olmadı. Eee, son olarak, "Salın gitsin!" diyorum ve reklamcılık kariyerimi başlamadan bitiriyorum... Öte yandan, bu reklam işlerinde 'en iyi'lerden biri olarak tabii ki Hülya Avşar'ı görüyorum. Önce ecnebice uydurdum, 'selfadvertisement' diye, sonra Türkçeye çevirdim, 'öz-reklam' şeklinde. (Umarım Hakkı Bey buna laf etmez.) Şu 'açılım' meselesini, tabii ki savcılığın da yüksek gayretleriyle, nasıl bir öz-reklama çevirdi, değil mi? Müthiş bir performans! Fakat Hülya Avşar bu, şişede durduğu gibi durmuyor. Birazcık fazla gündeme gelse, bir bomba mutlaka patlatıyor. Son olarak, Yaşar Nuri Öztürk, "Burada beni kullanarak AK Parti'ye yağcılık yapmayın," dedi ve -artık iyice anlamsızlaşan bir tanım ama- 'Avşar Kızı'nın programını terk etti. Yahu yapma işte, girme siyasi meselelere... Yok, ille anlamadığı işlerde iddialı laflar edecek. Sonra da ufak çaplı bir skandal çıkacak... Vatandaş da sıkıldı tabii hep aynı kaseti koy koy çal işinden. Reytingi azalarak bu yüzden bitiyor 'Avşar Teyzesi'nin. Prezervatif gibi önleyici bir şey mi önersek, dizginleyici falan... Bu arada, dikkatimi çekti, 'Küçük Zehra' da, maşallah pek bir gürbüzleşmiş. Allah sonunu bana benzetmesin de, artık 'Küçük Zehra' demeyelim isterseniz kendisine...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.