Giriş Tarihi: 3.04.2010

Tolga ile beraberliğimi ilk günden çocuklarıma anlattım

Tolga ile beraberliğimi ilk günden çocuklarıma anlattım

Nermin Bezmen, bir yılda büyük aşkını kaybetti, yasını tuttu. İki kitap yazdı ve yeni bir ilişkiye başladı. Üstelik ikinci kitabı Gönderilmeyen Aşk'ın konusu olan 'genç erkek olgun kadın'ın aşkını önce yazdı, sonra yaşamaya başladı. Tolga Savacı ile yaşadığı duyguları daha ilk günden çocuklarıyla paylaştı

NERMİN BEZMEN
Neye inanıyorsam onu yazıyorum. İnandığım gibi yaşıyorum ve bir şeyi de ayıpmış gibi saklamak bana çok ağır gelir. Dolayısıyla benim bugün yaşadığım şeyde tabu olan bir durum da görmüyorum. Burada tek tabu olan, benim çok sevdiğim bir erkeğin sonsuza yolculuğundan sonra tekrar sevebileceğimi ilan etmiş olmam. Zannediliyor ki, hayata yeni alınan sevgi veya aşkla, daha önce yaşananı sandığa kaldırmak gerekiyor. Yok öyle bir şey. Benim yüreğim o kadar dar değil. O aşk bütün ağırlığıyla anılarımın baş tacı olarak orada. Tolga'yı kabullendiğim dönem, kimseyi içime almayı düşünmediğim bir dönemdi. İkimizin de yeni birine hazır olmadığı bir zamanda girdik birbirimizin hayatına. Evlilik ne telaşım olan, ne merakım olan, ne de projemde olan bir şey. Ama ne var, geçmişimle ilgili nasıl pişmanlık duygusu yaşamayan bir kadınsam, gelecek için de henüz bilmediğim bir zaman adına kendime ipotek koşmayı sevmiyorum.
PAMİR CAZIM BEZMEN
Annemi hayatta yürüten hep aşktır. Annemiz biraz annemizdir, biraz arkadaşımızdır, yeri geldiği zaman belki biz onun annesi gibi oluruz, ona da izin verir. Annemle babamın dolu dolu sevgi insanı olmaları, bizleri de böyle büyük bir sevgi ailesi haline getirdi. Annemin yeniden evliliğine ne karşıyız ne de durduk yerde bir evlilik öngörüyoruz. Nermin Bezmen'den yazar olacağını, sosyeteden yazar olacağını kimse pek ihtimal vermedi... Babam annemin başaracağına inanıyordu, kitabının basılması için yayınevi kurdu.
Hayat ne tuhaf. Üç yıl önce karşımdaki kanapede Nermin ve Pamir Bezmen yan yana oturuyordu. Birbirlerine dokunarak konuşuyorlardı, 'Bicikom' diyordu Pamir Bezmen, güzeller güzeli eşine. Şimdi karşımda oğlu, küçük Pamir'le oturuyor. Yine gözleri ışıl ışıl Nermin Bezmen'in... Neden olmasın ki, yakında babaanne oluyor. Üç ay sonra torunu Pia'yı kucağına alacak. Çok mutlu, son kitabıyla ilgili koşturuyor, bir de büyük bir aşk var hayatında. Önce yazmış, sonra da tesadüfi, yazdıklarını yaşamaya başlamış.. Nermin Bezmen ve Tolga Savacı, geçtiğimiz yaz TRT2'de sunduğum Boğaziçinden programına birer gün arayla konuğum olmuşlardı. "O zaman mı başladı aşk?" diye soruyorum... "Kitabımı bitirdiğimde Tolga'yı tanımıyordum bile, aylar, aylar sonra," diyor. Ve yükselen çatlak seslere kızıyor: "Yalnız kadının, dul kadının nasıl yaşaması gerektiği üzerine onun haricindeki insanların karar vermesini hiç anlamıyorum. Beni bir tek çocuklarımın ne dediği ilgilendirir, ama o dahi yönlendirmez."
- Oğlu olarak annenizin yeniden âşık olmasını nasıl görüyorsunuz?
- P.C.B:
Annemi yürüten hep aşktır hayatta. Annem sonsuz sevgi veren bir kadın. Oğlu olarak, kızı, diğer kızı, hepimizin adına konuşabilirim. Bizim için esas olan o mutlu durumun muhafazasıdır.
- Diğer annelerden farkı nedir Nermin Bezmen'in?
- P.C.B:
Annemiz biraz annemizdir, biraz arkadaşımızdır, yeri geldiği zaman belki biz onun annesi gibi oluruz, ona da izin verir. Biz çok mutlu zamanlar geçirdik, babamın sağlığında da. Öpüşerek, sevişerek, hakikaten mübalağa manasında değil, babam da çok sevgi doluydu.
- Düğün gecenizde babanızı kaybettiniz. 'Bir günde 10 yıl yaşlandım,' demişsiniz.
- P.C.B:
Ne kötü bir manşet değil mi? Yani onu konuşuyoruz kendi aramızda, 'Düğün gecesinden bir gece önce mi ölmesi daha iyiydi, bir gece sonra mı?' Bunlardan hiçbiri iyi zaman değildi ama olabileceğinin en şık haliyle, smokinler içinde aramızdan ayrıldı Monşer.
- Babanıza Monşer mi derdiniz?
- P.C.B:
Ben St.Benoit Fransız Lisesi'ne geçince bana arada sırada 'Monşer' derdi.
- Alışabiliyor musunuz bu kaybetme duygusuna?
- P.C.B:
Çok çok sevdiğim bir insandı. Tabii herkesin başına gelecek bir şey. Kaybetmek mevzusu zaten benim çok alışabildiğim bir şey değil. Kaybetmeye ben konsept olarak çok alışamadım herhalde, ama dünyada babasını kaybeden tek biz değiliz. Hayat her taraftan devam ediyor.
- Pamir Bezmen'in ardından yazdığınız kitapta bazı bölümleri yayımlamadan önce çocuklarınıza okuttuğunuzu söylemiştiniz. Neden?
- N.B
: Pamir'le aşkımızın başladığı tarihte çok özel anlattığım bir iki enstantaneyi okudum kızımla oğluma. Başlangıçta, kendime terapi olarak günlük mektuplar gibi başlamıştım. Sonra uzayıp kitaba dönüştü. Okura ulaşacağını hissettiğim zaman da çocuklarıma o iki bölümü okuttum.
- P.C.B: 'Ya anne ne yapmışsın?' demeyelim diye... Diyeceksek de baştan düşünelim dedi herhalde. Ama biz çok güzel olduğunu ve devam etmesini söyledik.
- N.B: İnandığımla yaşadığım, yaşadığımla yazdığım ve yazdığımla inandığım biriyim. Hepsi birbiriyle bir daireyi tamamlar. İçim dışım birdir. Yüreğinin sesiyle yaşayan ve onu ifadede son derece rahat olan biriyim. Kaldı ki okuruma, aşk adına, sevgi adına bu kadar derinden ulaşmamın bir sebebi, zaten benim bunu çok iyi hissediyor olmam.
- Gönderilmeyen Aşk sanki bir öncekinin devamı gibi...
- N.B:
Bir arkadaşım söylüyor, 'Bir önceki kitabında o acıya o kadar konsantre olmuşuz ki, 'Yeniden âşık olabilirim,' diye verdiğin mesajı fark etmemişiz,' diye. Cazımcığım çok güzel söyledi; aşk zaten bende var. Mühim olan oraya birinin oturup oturmadığı, kimin oturacağı. Çok sevgi dolu bir ailede büyüdüm. Arkadan büyük sevgi ve aşk dolu bir evlilik yaşadım. Çocuklarımı büyük aşkla doğurdum, sevgiyle büyüttüm. Aşk, çocukluğumdan beri kendimi bildiğim andan itibaren bende olan bir olgu. Aşksız bir yaşam düşünemiyorum zaten. Hakikaten bilmiyorum aşksız bir yaşam nasıl olur.
- Çok şanslısınız ki yeniden aşk geldi.
- N.B:
Gelmeyebilirdi de. İlla gelecek diye bir beklenti içerisinde değildim. Çok sevildiğim takdirde, tekrar sevebileceğimi biliyordum.
- P.C.B: Aşk geldi diye bir şey değil. Annem âşığını kaybetti başka bir konu. Aşk bir yere gitmişti sonra tekrar başka bir yerden geri gelmiş değil. Aşk var, âşığını kaybetti, başka bir âşık buldu.
- N.B: Bugün bir iki çatlak ses çıkıyorsa, benim duruşumla ilgili olarak şunu anlamayanlar, onlar: Zannediliyor ki, hayata yeni alınan sevgi veya aşkla, bir evvel yaşananı sandığa kaldırmak gerekiyor. Yok öyle bir şey. Benim yüreğim o kadar dar değil. Yani Pamir'le olan aşkımız, sevgimiz, birlikte kurduğumuz aile, çocuklarımız, hayatın inişli çıkışlı dibe batışları, maddi manevi problemlerimiz, bunları beraber el ele aşışımız, unutulabilir mi? O bütün ağırlığıyla anılarımın baş tacı olarak orada. O ayrı bir şey ama hayat devam ediyor.
- Okuyucularınızdan mı geldi bu çatlak sesler?
- P.C.B:
Onlar herhalde rakip okuyuculardır diye düşünüyorum.
- M.B: İnan ilgili de değilim Tuluhancığım. Ben enerjimi aşağıya çekecek hiçbir şeyle ilgilenmem. Kimseye de sorduğum yok. Beni bir tek çocuklarımın ne dediği ilgilendirir, ama o dahi yönlendirmez.
- Yaşadığınız aşkla kitabın hikâyesi birebir örtüşüyor.
- M.B:
Hayır. Kitap zaten bugünkü yaşantımla ilgili değil. Kitabı aşağı yukarı 10 Aralık'ta bitirmiştim. Tolga'yı tanımıyordum, kitabı yazarken. Tesadüf, benim bu aşk romanımla kendi özel hayatım çakışması... Yoksa şimdiye kadar özel hayatımı hep kendime ait tutmuşumdur. Benim kurgum dışında bir hadise oldu. Dolayısıyla burada duruşumu söyleme ihtiyacı hissettim. İnanmadığım bir şeyi yaşamam, seçmem. Seçtiğim zaman da ondan utanmak ve saklamak ayıp geliyor bana. Medyadaki bütün arkadaşlar da benim kırmızı çizgimin olmadığını çok iyi bilir. Hep söylerim 'Saklayacak hiçbir şeyim olmadığı için, her soruya cevap verebilirim,' diye. Bu konu da hep gündeme geldiğinden, Tolga orada büyük bir kibarlıkla, kendi tarafından ve kendi düşüncesiyle açıkladı.
- Sizin hikâyeniz olmadığı, kadın kahramanın yaşadığı aşkı, baştan bitmesi gereken bir aşk olarak anlatmasından anlaşılıyor.
- N.B:
Baştan bitmesi üzerine yaşanmış bir aşktı. Yani Anber'in hayatında seçtiği, zaten noktalamak üzere, baştan kabullendiği bir şeydi. Kitaptaki üç kadının da yaşamın da aslında üç ayrı evresi var.
- P.C.B: Yani romanın kurgusu üzerinden, çok magazin yapmanın anlamı yok diyorsun herhalde.
- N.B: Başlığını görüp, öbür kitabımın arkasından şimdiki ilişkim için bu kitabı yazdığımı zannedenler var. Halbuki ben bu kitabı bitirdiğimde hayatımda kimse yoktu.
- 'Kitaptaki üç kadından hangisi Nermin Bezmen?' diye sormadan edemiyor? okur. Gönderilmeyen Aşk başlığı güzel bir paradoks olmuş.
- N.B:
Evet. İki anlamı var. Birincisi vazgeçilemeyen, gözden çıkarılamayan aşk! Diğeri de aşkın hissedilmesine rağmen, ait olduğu insana iletilememesi anlamında aşk. Kadınların yaşadığı hayatlar da o paradoksun etrafında dönüyor. Üç kadını da çok eğlenerek yazdım. Okurlarımın ana kahramanın yerine beni koymaları gibi bir alışkanlıkları var. Öyle hissetmek istiyorlar.