Giriş Tarihi: 21.8.2010

Murat'la birbirimizi aynı anda baştan çıkardık

12 Eylül Anayasası'nın değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu bir başlangıç. 'Evet,' diyeceğim.

En kıskanılan insanlar, kimseyi kıskanmayanlardır... Ne etrafındakilerle ne de başkalarının hayatlarıyla ilgilidir onlar. Dünyayı bir rekabet alanı olarak görmez, kimseyle yarışa girmezler. Hale Sogazi de o tür insanlardan biridir. Hatta biraz muziptir. Onunla sohbet etmek çok keyiflidir. Gümüşsuyu'nun en güzel mahallelerinden birinde yaşar. Sadece yaşadığı mahallenin değil, tüm İstanbul mahallelerinin tarihini iyi bilen, çok renkli bir kişilik olan Murat Belge'yle evlidir. Kimseye söylemeden iki şahitle, bir sonbahar günü evlenmişler. Bundan sonra hayat, ikisi için de daha kolaylaşmış. Bugüne kadar özel hayatıyla ilgili çok konuşmayan Hale Soygazi, "Artık bilinmesinde bir sakıncası yok," dedi ve "Çok eğlenceli bir nikâhtı," dediği o anın fotoğrafını, bana vermeyi kabul etti....
- Bu yaz neredeyse her gece sahnedesiniz. Sıcakta tiyatro yapmak zor değil mi?
-
Çalışmaktan memnunum ama yazın çalışmak zor. Tatile gidemedim, bir hafta Assos'a kaçtık. Ağustosun 28'ine kadar devam ediyor oyunumuz. Çok eğlenceli geçiyor aslında. Yıldız Sarayı'nın bahçesinde sıcaklık pek hissedilmiyor. Shakespeare'in Bir Yaz Gecesi Rüyası'ndan önce iki kişilik oyunlar oynadım. Şimdi 20 kişiyle birlikte oynuyorum. Böyle kalabalık bir kadro ile oynamak farklı bir deneyim. Her şey tıkır tıkır işleyen bir saat gibi.
- Sinemaya epey ara verdiniz... Neden?
- İstediğim gibi bir karakter önerilmedi hiç... Benim en çok çalıştığım yönetmen Atıf Yılmaz'dı. Yılmaz'la sonra çok iyi ahbap oldum. Onun filmleriyle ödüller aldım..
- Atıf Yılmaz kadar iyi yönetmen olmadığını düşündüğünüz için mi genç yönetmenlere 'Hayır,' diyorsunuz?
- Yok canım, çok iyi yönetmenler var. Ama onlardan bana bir teklif gelmedi. Zeki Ökten hayatta olsaydı mesela onunla da çalışmak isterdim.
- Genç yönetmenlerden kimi beğeniyorsunuz?
-
Çağan Irmak, Zeki Demirkubuz, Ferzan Özpetek, Alper Özcan, Semih Kaplanoğlu gibi çok iyi isimler var... Bizim ülkede düşülen hata şu; bir kadın oyuncunun her döneminde canlandıracağı çok güzel karakterler olabilir. Şimdi her kadın oyuncuya 40'dan sonra hep anne rolleri biçiliyor. Hiçbir itirazım yok buna, yeter ki o anne, bir karakter olsun. Okuyorsunuz senaryoyu, annenin kendisi yok. Özellikleri yok. Sadece kendisini kocasına, çocuğuna adamış bir makine... Kadını sadece birinin annesi olmaya indirgemek, bütün hikâyeyi yok ediyor. Onların da anlatılması gerekir.
- Yönetmen erkek olduğu için mi böyle oluyor?
- Senaristler, hikâye yazarları falan. Anneden bir karakter yaratamıyorlar işte. Türkiye'de anne rolünden karakter çıkmıyor. Ama Halit Ziya Uşaklıgil bunu yapmış.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.