Cumartesi 25.09.2010

Karım beni çeyrek milyon dolardan etti

NESRİN NAS
Devalüasyon olacağını Adnan'a söylemedim. Tüm Türkiye fakirleşecekti; bir ailenin kurtulmasının anlamı yoktu.
Türkiye'deki alışılmış muhalefet, iktidar ne derse onun karşısında olmak olarak algılanıyordu.
AKP'nin Kıbrıs ve AB konusunda attığı adımların doğru olduğunu, aslında bunların bizim projelerimiz olduğunu, destek vermemiz gerektiğini söyleyince, kendi partimle çatışmaya düştüm. Çünkü onlara göre benim çıkıp 'Türkiye'yi satıyorlar,' demem gerekiyordu...
ADNAN NAS
Londra'da yabancılardan duydum, "Türkiye'de devalüasyon mu olacak?" diyorlardı.
Birden telaşlandım, çünkü benim de kendi çapımda bankalarda param vardı. Nesrin'i aradım. "Hayır hayır, hiç öyle bir şey yok," dedi.
Ama biliyormuş.
Karımın bedeli bana çeyrek milyon dolar oldu.
Özal, benim devletten istifa etmeme yol açtı.
Ona bozuldum, istifa ettim ve özel sektöre geçtim.
Ama daha sonra Özal'ı dinlemeye başladım. Ve benim ayrılmama yol açan o adama hep oy verdim.
BİR pazar günü sokağımızda karşılaştım onlarla. Tenis maçından geliyorlardı. Aynı mahallede oturduğumuzu bilseydim, kapılarını daha önce çalardım. Teniste birbirlerine karşı ne kadar acımasızlarsa, profesyonel hayatta da o kadar destek ve dayanışma içindeler... Ama hep bir yere kadar... İkisi de kendi alanlarında güçlü konumlara geldi. Nesrin Nas, Anavatan Partisi Genel Başkanı iken, Adnan Nas, Türkiye'nin dev şirketlerinin yönetim danışmanlığını yapan PWC'ın (PriceWatherHouseCoopers) başındaydı. Hâlâ da öyle. Ortak bir kitap yazsalar, en çok neyi anlatmak isterlerdi, sordum.. Adnan Nas içinde küçük bir öfke taşıyor, karısına karşı... Ama ikisi de kendi çapında haklı... Nesrin Nas'ın yerinde ben olsaydım, aynı şeyi yapardım...
- Birbiriyle uğraşan bir çift misiniz? - N.N: Birbirini iğneleyen değil ama birbirini uğraştıran bir çiftiz. Bunun içinde entelektüel tartışmalar da var, ekonomi, siyasetle ilgili tartışmalar da, günlük hayatla ilgili şeyler de var. - A.N: Yatırım kararlarını ben alırım. Mesela Nesrin'in ev aldığımdan falan haberi olmaz. Ama sonrasına da ben karışmam. Tüm dekorasyonu Nesrin yapar... - N.N: Bir gün bana telefon açtı, 'Ben bugün ev alıyorum, sana göstermek istiyorum,' dedi. Bu eve öyle geldik. Ama her şeyimiz, tüm hesaplarımız ortaktır. Para aramızda hiçbir zaman mesele olmadı. - İkiniz de alanlarınızda son derece tanınmış, lider tipli insanlarsınız. Aranızda rekabet olur mu? - A.N: Hiç olmadı..Enteresan bir şey, rakip olmadık. Mesela Nesrin'in politikaya girmesi tamamen benim desteklememle oldu - N.N: Genel Başkanlık kolay değildi. Partinin en zor dönemiydi. - Siyaset sizden ne götürdü, size ne öğretti? - N.N: Ankara'da çok farklı ve birbirine değmeden yaşayan Türkiyeler olduğunu görmek, benim için çok üzücü ve çarpıcı oldu. Aslında Türkiye'nin sorunlarının hem çok kolay çözülebilir olduğunu, hem de çözümünün çok zor olduğunu gördüm. Ankara'nın rutini, alışkanlıkları, Türkiye'nin sorunlarını çözmek için çok sınırlı. Çok basit çözeceğimiz sorunların ne kadar karmaşık, ne kadar içinden çıkılmaz hale geldiğini çok üzülerek gördüm. Farklı Türkiyelerin birbiriyle buluşması ve ortak bir payda etrafında uzlaşması gerekliydi. Bunun için de bir rüyanın olmasının çok önemli olduğunu gördüm. Yani ortak bir rüya olmalı. - Şu an var mı o rüya sizce? - N.N: Şu anda da yok maalesef. Hatta artık herkesin çok farklı bir rüyasının olduğunu düşünüyorum. - ANAP Genel Başkanlığı'ndan ayrılmanızın temel sebebi neydi? - N.N: Genel Başkanlığım süresince farklı bir muhalefet ortaya koymaya çalıştım. Türkiye'deki alışılmış muhalefet, iktidar ne derse, onun karşısında pozisyon almak olarak algılanıyordu. AKP'nin Kıbrıs ve AB konusunda attığı adımların doğru adımlar olduğunu, aslında bunların bizim projelerimiz olduğunu, destek vermemiz gerektiğini, söyleyince, kendi partimle çatışmaya düştüm. Çünkü onlara göre benim çıkıp 'Türkiye'yi satıyorlar,' demem gerekiyordu. Ama farklı bir tavır aldım. Bunların Türkiye'nin mevcut sorunlarını çözme konusunda önemli adımlar olduğunu, eksik olmakla birlikte önemli olduğunu ve bu adımların desteklenmesi gerektiğini anlattım. Başarıların hiçbir zaman AKP'nin hanesine değil, Türkiye'nin hanesine yazılacağını, başarısızlığın da yine Türkiye'nin hanesine yazılacağını, bedellerini hep beraber ödeyeceğimizi söyledim. Anavatan Partisi olarak nerede durduğumuzu, neyi yanlış yaptığımızı, Turgut Özal'ın önemli olduğunu, ama Özal'ı aşmamız gerektiğini, hatta hatalarını da görmemiz gerektiğini dile getirdim. Muhalefet anlayışım, muhalefet yapma tarzım çok eleştiri aldı. O eleştiriler bir süre sonra beni kımıldayamaz hale getirdi.
ÖZAL' IN HATALARI VARDI
- Neydi hataları Özal'ın? - N.N: Liberalleşme yolunda önemli adımlar attı ama bunun yanında bir o kadar önemli olan hukuki alt yapıyı da ihmal etti. Türkiye'nin temel sorunlarından biri, hukuki güvenirliliğin olmamasıdır. 'O konu da arkadan gelsin,' dedi. Evrensel ekonominin bir parçası olabilmek için evrensel hukukun parçası olmalısınız. Önemli hatalarından biri buydu. Diğer önemli hatası, iktidarı sevdi ve hızla devletten yana bir tavır aldı. Çok emin olduğum bir şey var. İktidar yozlaştırıcı bir güçtür. Onu dengeleyecek bir şey olmazsa iktidar herkesi yozlaştırır. Dünyanın neresinde olursa olsun mutlak iktidar, yozlaştırır. - Evlilikte de böyle midir? - N.N: Kesinlikle! İktidar paylaşılmazsa, evlilikte de yozlaşmaya yol açar. - Aktif siyasete devam ediyor musunuz? - N.N: Hayır şu anda devam etmiyorum. - Gelecek seçimlerde AK Partiden teklif gelse kabul eder misiniz? - N.N: Önceki seçimlerde teklif geldi ama o dönemde düşünmedim. Düşünmedim derken, Adnan'la farkımız ben biraz daha liberalim. Adnan biraz daha muhafazakârdır. - A.N: Nesrin siyasi anlamda liberal, ben ekonomik anlamda liberalim. - N.N: Az buçuk özgür olamazsınız. Az buçuk hamile olamadığınız gibi... Ya özgürsünüzdür, ya değilsinizdir. Ben özgürlüklere ve demokrasiye de böyle bakıyorum. Her bireyin, birey olmaktan doğan haklarını sonuna kadar kullanmasının, sonuna kadar yanındayım. - A.N: Ben biraz somut gözlemlerden hareketle yapmak isterim tanımları. Mülkiyeliyim. Devleti çok iyi biliyorum, hem hukuk, hem maliye okudum. Bürokraside de çok uzun yıllar çalıştım, Türkiye'nin çok değişik iktidarlarıyla. Hem özel sektör bacağında, hem de öbür bacağında. Mesela Özal, benim devletten istifa etmeme yol açtı. Maliye Bakanlığı'nda müfettiş olarak çalışırken, Maliye Bakanlığı ve Hazine bir aradaydı. Hazine, Maliye'nin bir bölümüydü. Hazine'ye geçmeye hazırlanıyordum, Özal Başbakan olunca maliyecileri almaktan vazgeçti, 'Ben Amerika'dan prensler getireceğim,' dedi. Ben bozuldum. İstifa ettim ve özel sektöre geçtim. Ama daha sonra Özal'ı dinlemeye başladım ve benim ayrılmama yol açan adama hep oy verdim. AKP iktidarında gördüğüm, halka en yakın siyasi parti olmaları. Halktan çıktıkları için geldikleri yerlerden dolayı, halka üstten bakmıyorlar. Seni de, başkasını da dinliyorlar. Uzmanlığa büyük saygı gösteriyorlar. Kendilerinin bilmediği bir şeyi biri onlara söylediğinde dinliyor, rapor istiyorlar. Nesrin'in söylediği gibi, başta kimin olduğu önemli değil benim için. Doğru şeylerin yapılması daha önemli.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.