Cumartesi 25.09.2010
Son Güncelleme: Perşembe 23.09.2010

Kilolu İngilizlere giyinmeyi öğreten Türk

İngiliz Daily Mail gazetesindeki köşesinde kilolu kadınların moda ve stil sorunlarını çözmeye çalışan Alice Doğruyol, Türk asıllı. Birkaç yıl Türkiye'de de yaşayan Doğruyol, İngiltere'deki büyük beden kadınların cesur ve güzel sesi

Alice Doğruyol, İngiltere'nin ünlü gazetelerinden The Daily Mail'in yazarı. İki haftada bir, 'Zayıf dünyada bir büyük kız' başlıklı köşesinde, kendisi gibi büyük beden kadınların moda sorunlarını dile getiriyor. Leopar deseni modası mı var? Alice sokağa çıkıyor, mağaza mağaza gezip önce leopar trendi büyük bedene uygun mu onu araştırıyor. Ardından da hangi mağazada ne var, ne iyi, ne kötü; tüyolar veriyor. Soyadından da anlaşılacağı üzere, Alice, Türk asıllı. Babası Ankara'da doğup büyümüş, Londra'ya taşınmadan önce Alice'in İrlandalı annesiyle de Türkiye'de tanışmış. Alice'in Türkiye'yle bağı yalnızca nüfus cüzdanıyla da sınırlı değil. Türk kökenini öğrenmek, kültürü tanımak için sık sık gelip gitmiş. Bununla da yetinmeyip önce bir yıl İzmir Ekonomi Üniversitesi'nde, ardından da İstanbul'da Eyübloğlu Koleji'nde İngilizce dersleri vermiş. "Dünyanın en şanslı insanlarından biriyim. Çünkü dünyanın en güzel iki şehri; hem İstanbul, hem de Londra için 'evim' diyebiliyorum," diyor. Hayatını Türkiye ve İngiltere arasında geçirmeye kararlı olsa da halen Londra'da yaşıyor, Alice. Yaklaşık 12 yıldır halkla ilişkiler sektöründe çalışıyor ve şu anda Occo isimli yeni bir doğal spa-güzellik zincirinin başında. İnternetteki sitesinden (www.alicedogruyol.com) ve Daily Mail'deki köşesinden kendini kilolu kadınların moda sorunlarını çözmeye adayan Alice Doğruyol, bu işi Türkiye'de de yapmak istiyor...
- Daily Mail'de köşe yazmaya nasıl başladınız?
- Geçen yıl Marie Claire dergisi için altı ay boyunca bir konunun mankenliğini yaptım. 'Gerçek Kadınlar' denen moda çekiminde, farklı vücut tiplerindeki kadınlar üzerinde moda trendleri deneniyordu. Ben de çekimin 'kıvrımlı kadını'ydım. Çok güzel bir deneyimdi ama kendime yakışacak kıyafetler bulmakta zorlanıyordum. Bu sorunları blogumda yazmaya başladım. Daily Mail'in ilgisini çekmiş ve bana köşe yazmamı önerdiler.
- Ne yapmaya çalışıyorsunuz köşenizde?
- Aslında modadan çok, farklılığın kabul görmesine çalışıyorum. Herkesin aynı görünmek, benzer giyinmek zorunda olmadığını anlatıyorum. İnsanların 'zayıf güzeldir, zayıf başarılıdır' yaklaşımından nefret ediyorum. Ben iyi ilişkileri olan, kariyerinde çok başarılı bir genç kadınım. Kalçalarımın büyüklüğünün beni mutsuz etmesine izin vermiyorum. Ama işim de zor aslında. Çünkü her kadının görünüşüyle ilgili şikâyet edecek bir şeyi vardır. Ve tabii büyük beden kadınların giydikleriyle güzel görünmelerini, iyi hissetmelerini sağlamak istiyorum. Kendimizle barışmamız lazım.
- Siz kendinizle ne zaman barıştınız?
- Kendimi çekici bulduğum sürece çekici olacağımı, genç yaşlarda fark ettim. Şuram çirkin, buram şişman diye söylenirsem, oralara daha çok dikkat çekeceğimi ve sıkıcı bir insan olacağımı erken anladım. 'Evet, kalçalarım büyük. Ben de onlara yakışan bir şeyler giyeceğim, çıkıp eğleneceğim' dedim. Zaten aslında erkekler kadınları, kadınların kendilerini gördüğü gibi görmüyor. Bir erkek sizi severse kalçanıza, selülitinize bakmıyor.
PELERİNLER KIVRIMLI İNSANLARA YAKIŞMIYOR
- Medyada yıllardır zayıfın güzel olduğu yönünde bir anlayış var. Peki sizce moda endüstrisinin de bu konuyla ilgili bir takıntısı yok mu?
- Var tabii. Benim gördüğüm kadarıyla moda endüstrisi çok zayıf gay erkeklerce yönetiliyor. Onlar da aşırı ince; neredeyse erkek gibi kadınları tercih ediyor, onlar için tasarlıyor. Bir de Asya pazarına önem veriyorlar. Oradaki kadınlar da çok ince tabii. Bir de moda sektörünün sanki yemek yeme zevkiyle, kadın olmakla ve yaşlanmakla ilgili problemleri var. Kırışıkları olmayan ama mutsuz görünümlü, kıvrımsız ve ifadesiz bir kadını yüceltiyor gibiler.
- Yazılarınızda sürekli yeni trendler deniyorsunuz. Bu sezon büyük beden kadınlara ne oluyor, ne hiç olmuyor?
- Pelerinler çok var mesela. Ama kıvrımlı kadınlara olmuyorlar. Denedim ve patatese benzedim resmen. Ben bel kıvrımının ortaya çıkarılmasından yanayım. Akseri ceketler de çok. Ama o kadar kumaş da beni daha büyük gösterebilir. Hayvan desenlerini beğeniyorum ama aksesuarda tercih ediyorum; leopar veya zebra aksesuarlar sade kıyafetleri şıklaştırıyor.
- En çok ilgi gören yazınız neyle ilgiliydi?
- Özel bir plaj kıyafeti olan Saress çok ilgi gördü ve satışları da patladı (www.saress.com) Türk kadınlarının da çok seveceğine eminim.
Modasız yaşarım ama patlıcan salatasız asla!
"Vücudumla ilgili problemlerim ve güvensizliklerim gençliğimden geliyor. Şu anda yazdıklarımda da o günlerden alıntılar yapıyorum. Vücudumu olduğu gibi kabul etmem biraz zaman aldı. Hayatım boyunca kilo problemleri yaşadım ve iştahımı kontrol etmek, sağlıklı bir kiloya ulaşmaya çalışmak benim için hep bir mücadele oldu. Bugünlerde kiloyla ilgili sorunum da aslında estetikten çok sağlıkla ilgili. Yaz boyunca çok kilo aldığım, sağlıksızlaşmaya başladığım için şu anda yeni bir diyete başlıyorum mesela. Ama yıllar içinde kendimi daha iyi tanımayı ve sevmeyi de öğrendim. Hiçbir zaman çok zayıf olmadım ama şimdikinden daha ince olduğum oldu. Daha ince olduğum zamanlar mutlu da değildim. İncelik mutluluk anlamına gelmiyor; zayıf olunca hayattaki problemler bitmiyor. Ondan daha derin bakmalı, kendinizi zayıf, şişman, uzun, kısa; olduğunuz gibi sevmelisiniz. Vücudum mükemmel değil ama onun içinde rahat olmayı öğrendim. Yıllarca modaya sırtımı dönmüştüm çünkü içinde olabileceğim bir dünya gibi görünmüyordu. Yine de moda olmadan yaşayabilirim. Ama patlıcan salatası ve Türk ekmeği eşliğinde arkadaşlarımla boğaza karşı oturup beyaz şarap içmeden yaşayamam!"
Türkiye'de bir yılda 15 kilo aldım
- Türkiye'de yaşarken nereden alışveriş yapıyordunuz?
- Türkiye'deyken giyecek hiçbir şey bulamıyordum. O yüzden de kıyafetlerimi gidip Londra'dan alıyordum, yılda birkaç kez. Marks&Spencer İzmir'de açıldığında ilk kez Türkiye'den alışveriş yapmaya başladım. Türkiye'den daha çok çanta, ayakkabı ve takı alıyordum.
- Bir yazınızda 'Türk olmak kilomu muhafaza etmeme yardımcı olmuyor. Çünkü yemek yapmayı iyi biliyoruz,' demişsiniz..
- Evet, yemek yapmayı ve Türk yemeklerini çok seviyorum. Türkiye'de yaşamamın nedenlerinden biri de buydu zaten. Ama en sevdiğim Türk yemekleri hep tuz ve yağ içinde yüzüyor, meze de ekmeksiz yenmiyor! Tatlıya da dayanamıyorum; İstiklal Caddesi'ndeki kafeler ve vitrinlerde duran baklavalara da kayıtsız kalamıyordum. Türk kültürü ve sosyal hayatı çok fazla beslenme üzerine dayalı. Ne zaman bir eve gitsem hemen çay ve kek ikram edilir, tabağım boşalınca doldurulmaya çalışılırdı. Türkiye'de harika bir zaman geçirdim. Zaten vücudumdan da belliydi döndüğümde; 15 kilo almıştım!
Büyük beden tasarımını ancak büyük beden kadınlar yapabilir
- Son zamanlarda ünlü marka ve tasarımcılar da büyük bedene ilgi duymaya başladı. Mesela Marc Jacobs büyük beden kıyafet yapacağını duyurdu...
- Nasıl olacak ben de çok merak ediyorum. Çünkü büyük bedende stiller, boylar, kesimler çok farklılaşıyor. Bizim üzerimizde kumaşlar farklı duruyor. Mark Fast mesela, podyuma 44 beden kızlar çıkarıyor. Ama o kızlara minnacık, bandajlı elbiseler giydirmekle sorun çözülmüyor. Bir kere hiç güzel görünmüyordu. Evet tasarımcıları bir büyük beden telaşıdır sardı ama bunu iyi yapabileceklerinden emin değilim. Ben bir tek Anna Scholtz'un (www.annascholz.com) tasarımlarını beğeniyoruum. Kumaşları dikkatle seçiyor, güzel kalıpları var. Ama neden biliyor musunuz? Çünkü kendisi de büyük beden bir kadın ve ihtiyaçlarımızı iyi biliyor. Büyük beden olmayan tasarımcılara çok şans vermiyorum.
- Siz tasarım işine girmeyi düşünüyor musunuz?
- Çok istiyorum. Uzun zamandır aklımda. Sadece doğru ortağı arıyorum.
- Diğer markalar ne durumda büyük bedende?
- Giderek iyileşiyor. İngiltere'de Evans var mesela. Ama nadiren beğendiğim şeyler buluyorum. John Lewis'in (www.johnlewis.com) Woman, Kaliko ve Sandwich markaları güzel. Debenhams ile J by Jasper Conran da oldukça iyi. Ama bir numaram, her zaman Marks&Spencer oldu. Başka yerden pantolon bulamıyorum. O olmasa giyecek bir şeyim olmazdı.
- Kıyafetlerin yanı sıra mağazalar da sanki alışverişe yönlendirmek üzere tasarlanmamışlar...
- Evet. Sanki bize kendimizi daha da kötü hissettirmek istiyorlar. Kıyafet bulmak zaten zor. Bir de üzerine minnacık kabinlerde, kusurlarınızı gösteren kötü ışıklarda kıyafet denemek zorunda kalıyoruz. Ben bir ara bu yüzden denemeden alıp, evde gidip deniyor, olmayanı geri veriyordum. Hâlâ da internetten alışverişi tercih ediyorum.
- Bulmakta en çok zorlandığınız parçalar hangileri?
- İyi sutyen kupları hep çok zorluyor. İngiltere'de iyi markalar çıkmaya başladı ama Türkiye'de yaşarken çok zorlanıyordum. Bu kadar çok, kötü sutyen içinde göğsü başka hiçbir yerde görmedim. Umarım durum şimdi biraz düzelmiştir. En kolayı ise tabii ki her bedene uydukları için, aksesuarlar.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.