Cumartesi 16.10.2010
Son Güncelleme: Cumartesi 16.10.2010

Medya bana çok acımasız davrandı

Yüzü hafif yorgun, kucağında 20 günlük bebeği, emziriyor. Bebek nasıl güzel... Pespembe, çok saçlı, gözleri kocaman. Bir hamleyle annesinin göğsüne atılıyor, gömüyor kafasını, emmeye başlıyor. Maalesef bu mutluluk anını fotoğraflayamıyoruz. Bebeği ve eşiyle ilgili çıkan haberlere kızan öfkeli baba, göstermek istemiyor bebeğini basına. Bence haklı da... Aslı olmayan, "Ebru Şallı güzelliği için erken doğum yaptı," haberleri, ikisini de çok üzmüş. Bir refleksle ailesini korumaya almış Harun Tan. Karısının sütü kesilmesin diye gazete ve televizyon ekranına bakmasını da istememiş. Son derece mütevazı döşenmiş, büyük bir dairede oturuyorlar. Boş duvarların kapladığı salonda tek dikkat çeken yer, Harun Tan'a ait kupaların bulunduğu kütüphane. Sıkı bir tenisçi olan Tan, büyük oğlu Beren'i de profesyonel tenisçi yapmaya hazırlanıyormuş. Oğluna üç yaşından itibaren tenis oynatmaya başlamış. Biz salonda sohbete başlıyoruz. Derken yukarıdaki odadan anneanne Şefiye Hanım geliyor. Neşesi, dinamizmi ve pozitif enerjisiyle ortama renk katıyor. "Kızım toparlanana kadar yanında kalacağım," diyor. Anneanneler hayat kurtarıyor...

- Tebrik ederim. Bebek kaç günlük şimdi? - 20 günlük oldu.
- Doğum neden erken gerçekleşti? - Hayır, erken doğum olmadı. Hatta sezaryen için bile geç kaldık. Ben iki oğlumu da dokuz ayımı tamamlayıp doğurdum. Beren'i sadece bir hafta erken doğurmuştum. Çünkü suyum gelmişti, normal doğuma alamadılar beni. Onu bile gazeteciler, sanki altı aylık doğum yapmışım gibi yansıttı. Berk, tamamıyla gününde oldu. Bebeğimi 39. haftanın içinde dünyaya getirdim. Beren'le Harun, beni doğumhaneye kadar geçirdi. Beren 'Anne ne zaman çıkacaksın?' diye sorunca, gözüm doldu, biraz endişelendim. Ama doğum 15 dakikada oldu, bebek geldi.
- Çok tatlı maşallah... Pespembe... Kaç kilo doğdu? - 2 kilo 650 gram. Geldiğinde pespembeydi. Doğdu, ismi yok. 'Pembe Bebek' koydular ismini. Adı olana kadar herkes oğluma öyle seslendi. Doğar doğmaz, yıkamadan göğsüme verdiler. Yıkamıyorlar bebeği artık. Siliyorlar ama yıkamak yok. Bebeği bir hafta yıkamadık. Cildinde verniks denilen beyaz bir tabaka var. O muhteşem bir tabaka; o kadar yumuşak, cilt için o kadar değerli ki... Zaten bir daha o tabakaya sahip olamıyoruz. Dünyanın en pahalı kremleri bile o verniks denilen tabaka gibi olamıyor. O yüzden doktorlar, bu tabakayı değerli bulup yıkamıyorlar artık. O kadar güzel kokuyor ki... Zaten karnımdan çıktığında bebek uyuyormuş, hiç kanlı da değildi. Görüntülerine baktım.
- Adı gerçekten belli değil miydi doğana kadar? - Beren ismini ben koymuştum. Bu bebeğin ismini Harun'a bıraktım. O da 'Ben yüzünü görünce karar vereceğim,' dedi. Yüzünü gördü, hâlâ bir isim yok. Hastaneden çıkacağımız an karar verdi Berk diye.
- Neden medyada üst üste 'Bebek, erken doğdu?' diye haber ve polemikler çıktı? - Hiçbir fikrim yok. Zaten, önce 'Çok az kilo aldı,' dediler. Beren'e hamileliğim sırasında 7 kilo almıştım. Bunda 9 kilo aldım. Benim bünyeme göre az olduğunu düşünmüyorum. Doktorun da bana söylediği iç karnımın büyük olduğu... Sporcuyum, her gün pilates yapıyorum. Hayatımı bu işe adamışım. Her gün hastanede bu haberleri görmek beni çok üzdü. Harun, gazete okumamı istemedi. Beren ilkokula başlamıştı. Her gün hastanede iki büklüm ona ödev yaptırırken bu ne acımazsızlık? Yeni doğum yapmış bir anneye bu kadar acımasız olunur mu? Bir yandan Beren'in okulu, lohusalık, bir yandan dikişlerin acısı... Sütüm kesilecek diye korktum. Gerçekten çok acımasızlar. Bu haberlerden sonra bebeğin fotoğraflarını da göstermek istemedi Harun. Çok öfkelendi. Masada duran şu aile fotoğrafını bile basına vermedi. Tuluhan'cığım görüyorsun, ne güzel bir bebek ama fotoğrafını veremiyorum maalesef.
- Bu güzel aile fotoğrafını yayımlasak, bebek çok tatlı. Hepiniz güzel çıkmışsınız. - Lütfen ısrar etmeyin, yoksa Harun beni boşar... (Şakayla karışık söylüyor ve gülüyor.) Aslında söylediklerinde haklı. 'Fotoğraf versek de vermesek de bu tarz yalan, yanlış haberler hep çıkacak," dedi ve dediği de oldu.
- Şöhretin bedeli mi? - Maalesef pahalı bir bedel (Gözleri doluyor, gülümsüyor).

SIFIR BEDEN HAMİLE JEANİYLE DOLAŞTIM
- Her şeye koşturduğunuzu görüyorum... Henüz bebek 15 günlük, işlerinizi devredeceğiniz bir yardımcınız yok mu? - Beren'in her şeyiyle ben ilgileniyorum. Yemekleri de ben yapıyorum. Mesela hastaneye giderken de çok iyi hazırlandım. Hastane çantama Beren'in ve Harun'la ikimizin resmini koydum, odada başucuma yerleştirdim. Lohusa şerbetini yapmamın sebebi de, benim yaptığım şerbetin kalorisi daha düşük, şekeri daha az olur. Hani farklı bir şerbet içsinler istedim, herkes bayıldı. Bebeğin birtakım ihtiyaçları vardı, onları yanıma aldım. Harun için çekirdek koydum, orada sıkılmasın, yesin diye.
- Kabak çekirdeği mi? - Ayçekirdeği, biz televizyon izlerken karşısında çekirdek yemeyi severiz. Fotoğraf makinesini, kamerayı da aldım.
- Eski kilonuzda ayrıldınız hastaneden, o günden bu yana kilo verdiniz mi? - 34-36 bedenime tekrar döndüm. Şu an 49 kiloyum. Hastaneden çıktığımda da zaten hamile kaldığım kiloya dönmüştüm. Gebeliğim sırasında hamile kıyafeti almak gibi bir derdim olmadı. Zaten hiçbiri bana yakışmıyor. Bir kere yurtdışına gitmiştik. Orada sıfır beden bir hamile jeani buldum. '34 beden sıfır' yazıyor üzerinde. Bütün hamileliğimi onunla geçirdim.
ŞÖHRETİN DE BİR BEDELİ VAR, AMA BU KADARI DA BİRAZ FAZLA
- Lohusalık sendromu yaşıyor musunuz?
- Hayır, yaşamıyorum. Bunu pilatese borçluyum. Duygusal olarak da kendimi kuvvetli, güçlü hissetmemi sağlıyor. Lohusayım, 40 gün yatayım, herkes bana baksın, şerbetimi içeyim, şımarayım gibi bir durum yok bende. Hayata daha çabuk dönmeyi seven bir insanım. Yürüyemiyorsam, 'Yürümeliyim,'i kafama yerleştiriyorum. Doktorum, kaslarımın çok güçlü ve sert olduğunu söyledi, karnımı zor kesmişler. 'Pilates kasları,' dedim ben de.
- Ağrı var mı hâlâ?
- Hafif bir ağrı hissediyorum, ama beni acıtan esas şey, karnımdaki dikişler değil. Bu çıkan haberler, beni çok üzdü. Doktorum, 'Bebek normal zamanda geldi,' diye açıklama yaptı. Şöhretin de bir bedeli var, ama bu kadarı biraz fazla. Çünkü şu an emziriyorum. Ne kadar güçlü olsan da hormonlar, bilinçaltını etkiliyor. Sütümü etkilemedi, maşallah. Gayet güzel emziriyorum. Bir süre sonra iş yaşantıma da devam edeceğim. Şimdiden süt biriktirmeye başladım buzdolabında.
- Ne zaman başlıyorsunuz programa?
- Kasım ayında başlayacağım, ama şu an net tarih belli değil. TV 8, Ayazağa'ya taşındı. Yeni yayın dönemini geç açıyorlar. Onun ertelenmesi benim için iyi oldu.
- Süt olsun diye neler yapıyorsunuz?
- Günde 4 litreye yakın su içiyorum. Zaten su ihtiyacı hissediyorum, emzirdiğim an neredeyse 1 litre su içebiliyorum. Şu bir gerçek ki tatlıyla, baklavayla süt olmuyor.
- Denediniz mi? Baklava yediniz mi?
- Denedim, bir şey fark etmiyor. Helva yedim, onunla da olmuyor. Kayısı, üzüm kompostosu yapıyorum, şeker koymadan.
- Sakin bir bebek... Beren, kardeşini nasıl karşıladı?
- Biraz kıskançlık oldu. İlkokula da başladı. Kardeş ve ilkokul aynı anda oldu. İlgiye ihtiyacı var. Bir yarım saat soluklanıp, derse oturuyoruz birlikte. Beren, eğer bebeği emziriyorsam, bana eziyet ediyor. Canıma okuyor. Yere kalemi düşüyor mesela 'Kalemi al,' diyor. Şu gördüğünüz kedi, hayatımızı kurtardı. Kedi ile bebek aynı anda eve girdi. Beren, onu dışarıda besliyordu, bir sokak kedisiydi. Aldık onu, Harun veterinere götürdü, bakımlarını, aşılarını yaptırdı. Adını Bobo koyduk. Evi sakinleştirdi. Beren onu çok seviyor. Doğumdan önce psikoloğa da gittim, 'Beren'e nasıl davranalım?' diye. Çok kitap okudum.
ELİNDE KAŞIKLA KOŞAN BİR ANNEYİM
- Bir zamanlar 'Kocam oğlumdan önce gelir,' demiştiniz. Şimdi de aynı mı düşünüyorsunuz?
- Yanlış yorumlandı. Söylemek istediğim şey şuydu: Eşimi çok seviyorum, biz gerçekten bir sevgi beraberliği yaptık ve evlendik. Dokuz ay karnında taşıyorsun, kimsenin çocuğunu sevmemesi diye bir şey olamaz. Kocayla çocuk sevgisi, elma ile armut gibi toplanmaz. Beren'i tabii ki sonsuz bir sevgi içinde seviyorum, o tartışılmaz, ama Harun olmasaydı Beren de olmayacaktı.
-Nasıl bir baba Harun Tan?
- İlgilidir. Beren şunu bilir, benim istemediğim bir şeyi Harun da istemiyordur. Deneme yapmaz, birkaç kez yaptı onu ama artık onun olmayacağının farkında. Bir tek yemek konusunda onu kullanıyor. Masaya oturduk diyelim, 'Berenciğim hadi ye, ye,' dedikçe, Harun rahatsız oluyor. 'Söyleme,' diyor, bana kızıyor. O da bunu gördü ya, kullanıyor şu anda. Harun'a 'Düşme bu tuzağa,' diyorum. 'Baba baksana, yine 'Hadi hadi,' diyor annem,' diyor.
- Elinde kaşıkla koşan bir annesiniz yani...
- Evet, elinde kaşıkla koşan bir anneyim. Yemeyince üzülüyorum.
- 'Asla yemem,' dediğiniz bir şeyi yiyor musunuz şimdi?
- Dondurma çok yedim, balık yemiyordum, balık yedim.
- Güzel bir iskender kebap çekmedi mi hiç canınız?
- Yok, kırmızı et zaten yemiyorum. Vejetaryenim. Balığa da yeni başladım. Bir yıl oldu. bu yaz güllü lokumlu dondurma çok yedim. Twitter'da yazmıştım.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.