'Kurt adamlar seksi olamaz mı dediniz?'

Yeni Alacakaranlık serisi olarak görülen 'The Wolves of Mercy Falls' (Mercy Falls'un kurtları) adlı gençlik üçlemesinin ilk kitabı Ürperti, Turkuvaz Kitap'tan çıktı. Kitap, küçük bir kasabada yaşayan genç kızımız Grace ile yarı kurt-yarı insan Sam'in aşkını anlatıyor. Küçükken kurtlar tarafından ısırılan Grace, gri kurt Sam tarafından son dakikada kurtarılıyor. Böylece ikili arasında kopmaz bir bağ oluşuyor. Sam'inse iki farklı yaşamı var: kışın ormanda sürüsünün bekçiliğini yapan bir kurt, yazları kitapçıdaki genç görevli. Grace'e duyduğu aşk ise onu insan kalmak için büyük bir mücadeleye sürüklüyor. Aşk hikâyesi böyle başlıyor. Gelelim yorumlara, Zarife Biliz'in Türkçeye çevirdiği kitap, 40 dilde okuyucuyla buluştu. The Observer gazetesi kitabı 'Alacakaranlık serisini sevdiyseniz bu kitabı da seveceksiniz,' diye değerlendirirken, The Sunday Telegraph gazetesinde, 'Genç vampirlerin romantizminden sıkıldıysanız, Maggie Stiefvater'in Ürperti'si çok iyi bir seçim olacak' yorumu yapılmış. Kitap 2010 Midwest, SIBA 2010 ve CBC En İyi Gençlik Kitabı Ödülü sahibi. Warner Bros. tarafından da film hakları satın alınmış. Kitabın yazarı Maggie Stiefvater ise 29 yaşında, iki çocuk annesi bir yazar. Kazandığı başarıdan memnun, kurtların seksi olduğunu kanıtlamaya kararlı.
- Kurt adamlarla ilgili bir hikâye yazmaya nasıl karar verdiniz? - Adımı duyuracak bir şeyler yapmak istedim. Aklıma ilk gelen hikâye kurt adamlarla ilgiliydi. Kurt adamları kimse seksi bulmaz, biliyorum. Peki ya kurtları, gerçek kurtları? Bence onlar çok seksi. İşte bundan yola çıktım. 2007 yılıydı.
- Bir röportajınızda kendi aşk hikâyenizden esinlendiğinizi söylüyorsunuz. Bunun ne kadarı var kitapta? - Aslında en çok, yaşadığımız aşkın atmosferi benzedi. Biraz acıklı, biraz aşk dolu bir şeyler yazmak istedim. Sonra da kurtlarla birleştirdim. Kendi aşkımdan beslendiğim doğru. Kocamla 19 yaşında tanıştım. Bir buçuk ayda âşık olup evlendik. Kocama tanıştığımızda 'Şu anda genç ve fakir bir tarih öğrencisiyim ama bir gün dünyaca ünlü bir yazar olacağım,' demiştim. Türkiye'de ve 40 ülkede kitabımın yayımlanması büyülü bir şey. Şimdi tüm bu başarı karşısında şaşırmadığını görünce ona 'Neden?' diyorum. O da bana 'Sen söylemiştin,' diyor.
- Genç ve düşünceli karakterleriniz Sam ve Grace'i nasıl yarattınız? - Çaldım. Hem de sadece onları değil, tüm karakterleri. Sam, beraber büyüdüğüm arkadaşlarımdan çalıntı, Grace ise tanıdığım güçlü kızlardan. Onun güçlü olmasını istedim ama gerçekçi de olmalıydı. Yani okulda karşılaşabileceğiniz kadar gerçek, bir masalda yaşamıyor gibi olmalıydı. Sam ise o kadar insancıl biri olmalıydı ki, kurda dönüştüğünde buna inanamamalıydınız.
- Çocukluğunuz nasıldı? Kurt adam hikâyeleriyle mi büyüdünüz? - Kitaplarla yaşardım çocukken. En sevdiğim kitap da Perilerin Ansiklopedisi'ydi. 500 sayfalık bir kitaptı defalarca okudum onu. Pek korkunç şeyler okumazdım yani.
- Kitapta orman oldukça detaylı anlatılmış, her bölüm ayrı bir karakterin ağzından yazılmış. Neden böyle bir anlatım tercih ettiniz ve orman neleri temsil ediyor? - Orman çok önemliydi. Çünkü atmosfer, hem aşk dolu hem de karanlık olmalıydı. Ormanın romanda üçüncü bir karakter olmasını istedim. Okuyucuların kendini oradaymış gibi hissetmesi gerekiyordu. O yüzden kitapta karakterler bol bol ormanı anlatıyor. Karakterlerin ağzından yazılmasına gelince, aşk romanlarında karakterlerin 'Beni seviyor mu?' diye sormasına bayılırım. Bu yüzden onların ağzından yazdım.
- Bugünlerde ne üstünde çalışıyorsunuz? - Ürperti'yi takip eden iki kitabı ancak bitirdim. Yeni bir gençlik serisi üstünde çalışıyorum.
- Kitabı Kate'e ithaf etmişsiniz. Başında 'Kate'e, ağladığı için' yazıyor. Kate kim ve neden ağladı? - Kate benim kız kardeşim. Bu kitabı ilk o okudu ve okurken de bol bol ağladı.