Cumartesi 15.01.2011

Çocukları serbest bırakın

Yer Fenerbahçe Dereağzı Tesisleri... Cumartesi saat 10:30... Oğlum Burak futbola merak sardı. Her hafta sonu onu kursa getiriyoruz. Kendi yaşıtlarıyla oynuyor. Fakat grubundaki diğer çocuklara bakılırsa, bu işi asla kıvıramayacak gibi görünüyor. Kimi zaman maç yapılırken herkes topun peşinde koşuyor, ama benim oğlum bir kenarda maçtan kopmuş, tırnaklarını kemirmekle meşgul. Bazen de penaltı atmaya çalışırken topa öylesine güçsüz vuruyor ki, top kaleyi bile bulmuyor. Mükemmeliyetçi olan eşim yanı başımda, kendi kendini yemekle meşgul. Kısık sesle oğlumuzun başarısızlığı üzerine söylenip duruyor. "Olmuyor işte. Bundan adam olacak da biz de göreceğiz. Biz bu kadar para verelim, her hafta sonu erkenden kalkıp koşa koşa soluğu burada alalım, şunun yaptığına bak!" Düşündüm. Biz oğlumuza futbolu öylesine sunmamıştık ki... Zaten o bunu çok fazla istiyordu. İnatla her hafta sonu gidip, çok başarılı olmasa da sahada koşturup duruyordu. Son damla şöyle oldu. Kırmızılar ve maviler diye iki takıma ayrıldılar. Oğlum mavi forma giyiyordu. Aniden top ayağına geldi. Oğlum döndü ve hiç düşünmeden topu bir güzel rakip takıma uzatıverdi. Maçın sonunda bunu neden yaptığını sordum. "Orada mavi takımdan adam vardı anne," diye cevapladı. Gayet de emindi kendinden... Sonunda konuyu kendim ele almaya karar verdim. Ben de eşim de maalesef oğlumuzdan çok büyük beklentilere sahiptik. Onunla gurur duymak istiyorduk. Onun üzerinde bu baskıyı öylesine kuvvetli kurmuştuk ve bunu öylesine üstü kapalı yapmıştık ki, Burak bile farkında değildi. Ama korkuyordu. Biz onu korkutmuştuk. Top ayağına değer de hata yaparsa diye çok korkuyordu. Bunu fark ettiğimde hemen onun elinden tutup bir pedagogdan randevu aldım. Eşimi de zar zor ikna ederek götürdüm. Aslında böyle durumlarda çocuklar değil, aileler eğitiliyor, biliyorsunuz. Çünkü minik yavruların üzerinde bu kadar baskı kurmak hiç doğru değil. Üstelik bunu asla doğrudan konuşarak yapmamıştık. Ondan beklenti içinde olduğumuzu öylesine ustaca gizleyerek, bakışlarımızla, iyi oynayamadığı zamanki seçtiğimiz kelimelerle, yüz ifademizle anlatmıştık ki, o bunu çok iyi anlamıştı. Aradan aylar geçti. Oğlumuza artık bakmaz olmuştuk. Sahaya götürüyor, oynamasına izin veriyor, "Nasılım?" diye sorduğunda "İyi," diyerek geçiştiriyorduk. Bunun da en az diğerleri kadar baskı unsuru olduğunu fark edemiyorduk. Minik yavrumuz ise bizden umutsuzca onay bekliyordu. Ama bu onayı alabilecek bir başarı da sergileyemiyordu. Top kapması, adam tutması gereken maçlarda topa paralel koşuyor, asla ayağını topa değdirmiyordu.

ÇOCUKLARIMIZA HER ŞEYİ ÖĞRETEMEYİZ
Sonunda benim zihnimde bir flaş yandı. Okuduğum ruhsal kitaplar ve duyguların enerji akışını da bildiğim için, geçtiğimiz haftaların birinde bunu uygulamaya karar verdim. O hafta sonu yalnızdım. Eşim seyahate gitmişti. Ben onu Dereağzı'na götürerek arabada beklemeye koyuldum. Kendimce bütün beklentimi keserek onun üzerinde kurmuş olduğum baskıyı da siyah bir dumanmış gibi onun üzerinden kaldırdım. Sonra bir kalem kağıt alarak onun başarısız olmasının bende yarattığı duyguları ve buna vermek istediğim tepkileri yazarak içimden atmaya koyuldum. Ve onun aslında kendi özgün ruhundan beslenmesine izin verdim. Sadece bu kadar. Biz anne babalar, çocuklarımıza her şeyi öğretemeyiz. Sadece onların deneyimle öğrenmelerine izin vermeli ve başarısızlıkların kendi içimizde hayal kırıklığı ya da öfke yaratmamaya özen göstermeliyiz. Yani, sadece bunu ona belli etmemek yetmiyor. Bu duyguları içimizden tamamen tasfiye etmeliyiz. O gün ne mi oldu? Oğlum sanki başına aniden bir saksı düşmüş gibi saha içinde koşmaya başladı. Ve topların birini alıverdi. Çalımlar atarak mücadelesini verdi ve herkesin şaşkın bakışları altında gol attı. Maçın sonunda adeta bir aslan edasıyla yanıma geldi ve dedi ki "Anne, nasıl gol attım ama? Ben eskiden toptan neden kaçıyordum söyleyeyim mi? Çünkü topu aldığımda hata yapmaktan korkuyordum." İşte böylelikle benim oğlum üzerindeki baskıyı attığında kendince başarıyı yakalamış oldu. Elbette onun bir gol kralı olmasını beklemiyoruz. Ama sevdiği şeyleri coşkuyla herhangi bir baskı hissetmeden yapmasına izin veriyoruz. Bu arada kendisi satrançta çok başarılı ve okul takımı için hazırlanmak üzere seçilmiş. Neden mi? Muhtemelen bizim gözlemimiz altında değilken okulda kendi kendine oyuna konsantre oldu da ondan..

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.