Cannes'dan ilk izlenimler

Festival parlak biçimde açıldı. Açılış gecesi, daha önce Altın Palmiye alamamış usta sinemacılara bu yıldan itibaren verilecek olan Cannes Onur Ödülü'nü almaya gelen İtalyan yönetmeni Bernardo Bertolucci'nin tekerlekli sandalyedeki hali üzücüydü. Paris'te Son Tango, 1900 gibi unutulmaz filmlerin yönetmeni basın toplantısında da "filmlerimi onarıp duruyorlar. Bir de beni onarsalar," esprisiyle herkesi güldürdü. Onuruna gösterilen ve belki de başyapıtı olan ünlü filmi Konformist ise yıllar sonra zevkle izlendi.
ALLEN'IN SON FİLMİ ÇOK İYİ
Ondan çok daha yaşlı olan 76 yaşındaki Woody Allen'in sağlığıysa gayet iyiydi. Festivali açan son filmi Geceyarısı Paris büyük bir keyifle izlendi. Zengin bir kızla evlenmek üzere olan ve kızın görmemiş ailesiyle birlikte Paris'e gelen genç yazar adayının birden kendisini hayranı olduğu 1920'lerin Paris'inde ve de Ernest Hemingway, Gertrude Stein, Luis Bunuel, Pablo Picasso, Man Ray gibi her sanatın en ünlü isimleriyle başbaşa bulması, ancak Woody'nin hayalgücünden çıkabilecek parlak bir buluştu. Ve aynı parlaklıkla perdeye aktarılmıştı. Bu entelektüel 'zaman içinde yolculuk' hikayesi, Owen Wilson, Rachel McAdams, Carla Bruni, Kathy Bates gibi oyuncularıyla da göz dolduran bir filmdi ve küçük adamın büyük yeteneğinin hâlâ dimdik ayakta olduğunu gösteriyordu.
DE NIRO VE CANNES
Jürinin basın toplantısı da eğlenceliydi. Hemen tüm sorular kaçınılmaz olarak başkan Robert De Niro'ya yöneldi. O da gazetecileri üzmedi, herkese cevap yetiştirdi. Buradaki görevini "Hollywood denen karnavaldan bir süre uzaklaşıp dünyanın dört yanından gelen filmlerle zihinsel bir tatil," olarak niteleyen sanatçı, her türlü yeni filme ve görüşe açık olduklarının altını çizdi. Yönetmenliği çok özlediğini ve ilk fırsatta dönmek istediğini de ekledi. Uma Thurman da burada göreceği filmleri çok merak ettiğini, ABD'de her zaman bu kadar değişik film izlemenin kolay olmadığını söyledi. Diğer ünlü jüri üyeleri Jude Law (oyuncu), Olivier Assayas (yönetmen) veya Johnnie To'ya (yönetmen) pek söz düşmedi.
VE İLK ŞOK AVUSTRALYA'DAN
Yarışma filmlerinde elbette işin daha başındayız. Ama ilk gördüğümüz film olan Avustralya yapımı Sleeping Beauty- Uyuyan Güzel hayli etkileyiciydi. Genç bir kız öğrencinin hayatını kazanmak için bedenini satmaya başlamasını ve giderek zengin ve yaşlı erkeklerle buluşmasını sağlayan bir çetenin içinde yer almasını anlatan film, kadın yönetmeni Julia Leigh'in elinde soğuk, klinik bir rapor kimliğine bürünüyordu. Her türlü melodramatik yaklaşımı engelleyen, ama duygusuz görünümünün ardında bir büyük çığlığa dönüşen bir film. Her yerde, her çağda ve her ülkede, bedenini satmak denen eylemin aslında ne kadar trajik olduğunu gösteren, çelik kadar soğuk ve o kadar da güzel bir film... İngiliz bağımsız kadın yönetmeni Lynne Ramsay'in yeni filmi Kevin Hakkında Konuşmalıyız da benzer bir etki yaptı. İdeal bir anne olmaya çalışan, ama bunu beceremeyen bir kadının öyküsü... 16 yaşındaki oğluyla iletişim kuramayan Eva, onun okulda karıştığı katliam olayıyla sarsılır, olayın içyüzünü çözmeye ve sorumluluk payını bulmaya çabalar. Bu da bu yıl Cannes'daki bağımsız sinema tadını pekiştiren bir film oldu. Ve ilkindeki gencecik oyuncu Emily Browning'in büyük başarısını, bu filmde deneyimli İngiliz oyuncu Tilda Swinton yüklendi. İkisinin de kadın oyuncu ödülünde gözü olduğu söylenebilir.