Lokum gibi etler

Esnaf lokantalarında genellikle size yemek listesi getirmezler. Yemeklerin sıralandığı tezgahın önüne gider, yiyeceklerinizi seçersiniz. Aynı uygulama meyhane ve balık lokantalarında da vardır. Buralarda mezeler tepsiyle önünüze gelir, beğendiklerinizi istersiniz. Balık lokantasındaysanız, mostraya bakmanız gerekir. Böylece hangi balıkların bulunduğunu saptar, gözü, galsamesi ve renginden taze olup olmadıklarını anlayabilirsiniz. Etiler'de açılan ve kısa sürede ünü ağızdan ağza yayılan Nusr.ET Steakhouse da bu uygulamayı benimsemiş meğer. Geçenlerde gazeteden bir arkadaşımla öğlen yemeğine gidip masaya kurulduğumuzda, garson güler yüzle yaklaştı. Sanki her gün burada yemek yiyormuşuz da yemekleri bilmemiz gerekirmiş gibi, "Ne yiyeceksiniz?" diye sordu. Arkadaşımla sözlü sınavda öğretmenin sorusunun yanıtını bilemeyen öğrenciler gibi bakıştık. "Yemek listesi yok mu?" diye boynum bükük sordum. Bu soruya alışkın garson "Yok ama ben size yardımcı olayım," dedi ve etleri saymaya başladı. Allah'tan isimlerine pek de aşina olmadığımız bu Batı usulü etleri gidip yerinde görmeyi akıl ettik, restoranın arka tarafında, ızgara bölümünü salondan ayıran camlı et dolabına yöneldik. Vitrinde sıralanmış etler, birer sanat eseri gibiydi. Bu işe meraklı, yeniliklere açık kasaplarımız son birkaç yıldan beri 'porterhouse steak', 'New York steak', 'T-bone steak' gibi adlar altında değişik kombinasyonlarda sığır etlerini kesmeyi öğrendiler. Nusr.ET'te bir etoburun rüyalarına girebilecek mükemmellikte etler doğru dinlendirilme süresinin ardından gerçekten işinin ehli ustalar tarafından parçalanıp porsiyonlanmıştı. Gördüğüm manzara karşısındaki mutluluğumu, garsona sorduğum, "Başka yenecek ne var?" soruma karşılık, "salatalar," gibi yetersiz bir yanıt bile mutluluğumu etkilemedi.

RESTORAN FAZLA GÜRÜLTÜLÜ
Daha önce iki akşam Nusr.ET'e gitmeye niyetlenmiş, birinde o gün, diğerinde ise bir önceki günden rezervasyon yaptırmaya kalktığımda "Maalesef yerimiz kalmadı," yanıtıyla hayal kırıklığına uğramıştım. Akşam yemeği için umudumu yitirince son kez şansımı öğlen yemeğinde denedim. Bu süreçte hava yumuşamış, mekanın yan ve ön tarafındaki camlar çıkarılmış, restoran kışlık boyutlarının neredeyse yarısı kadar büyümüştü. Havalar soğukken gelip kapalı kısımda yemek yemediğime şükrettim. Çünkü iki yanı açık olduğu halde, öğlen saatlerinde tıklım tıklım dolu restoranın yarattığı ses kirliliği rahatsızlık veriyor. Restoranın yemek listesi olmasa da bir şarap listesi var ve belli başlı yerli firmaların ürünlerini kapsıyor. Fiyatları da benzer kalitede restoranlarınkinden fazla değil. Ayrıca oldukça iyi bir yabancı şarap listesine de sahip. Yabancı şaraplar kadehle servis edilmezken, yerlilerin önemli bölümünü kadehle ısmarlamak mümkün. Ancak bu tür et lokantalarının şarap kadar önemli içkisi bira konusunda restoran zayıf kalıyor. Yerli çeşitlerin dışında gözüm Schneider Weisse Avenitus, Brooklyn, Budweiser Budwar, Schlenkerla gibi etlere eşlik edebilecek güçlü ithal biraları aradı. Sonuçta birer küçük şişe yerli birayla yetindik. Restorana iki çok büyük, birkaç da irili ufaklı masalar yerleştirilmiş. Küçük masalar dolunca, sizi 12 kişinin etrafına rahatça yerleşebileceği boyutlarda masalara oturtuyorlar. Dolayısıyla burada siz ve arkadaşınız, hiç tanımadığınız kişilerle aynı masayı paylaşmak zorunda kalıyorsunuz. Başka ülkeleri bilemem ama bizim ülkemizde tek başına masada oturan kişi, aynı masaya bir başkasının gelmesinden bile hoşlanmaz. Ne var ki Nusr.ET'te bu durumdan kimse rahatsızlık duymuyor gibiydi.
KANLI ETE ALIŞILDI
Bir başka ilginç ayrıntı da servis edilen etlerin hemen tamamının bundan dört yıl öncesine dek etsever bir Türkün dehşet içinde "Bunu adam gibi pişirin," diye mutfağa geri göndereceği ölçüde kanlı oluşu. Emre Mermer'in Küçükarmutlu'da açtığı steakhouse, Türk et tüketicilerinin tercihini değiştirdi. Artık bizde de dünya steakhouse'larındaki kanlı etler rağbet görüyor. Gel gelelim Arjantin ya da ABD kasaplarında 'prime meat' denen en üst kalite etler kolayca satın alınabilirken, bizde bu düzeyde et bulmak hâlâ çok zor. Nusr.ET bu zoru başarmış. Etler harika. Pişirilmeleri de öyle. Tezgahta gördüğüm etlerin boyutları gözümü korkuttuğu için ben kontrfilenin bir bölümünü oluşturan daha mütevazı büyüklükte New York steak ısmarladım. Arkadaşım hâlâ kalın, kanlı etlere tam alışamadığından, kendisi gibi klasik ızgara etlerden vazgeçemeyenler için restoranın önerdiği, 'lokum' adını verdikleri ince kesilmiş bonfile dilimlerini tercih etti. Ortaya da büyük bir kase içinde keçi peynirli Akdeniz salatası getirildi. Benim New York Strip'im, New York'ta Smith & Wollensky'de yediğimden hiç de aşağı kalmıyordu. Yanında yarım kumpir ve New York'un steak abidesi Peter Luger'dekini andıran ıspanak püresiyle servis edildi. Arkadaşım da yanında baharatlı patates kızartmasıyla sunulan iyi pişmiş bonfile dilimlerini keyifle atıştırdı. Gaziantep'in ünlü baklavacısı İmam Çağdaş'tan her gün tepsilerle getirilen havuç dilimi baklava ise bu nefis yemeğin üzerine cila çekti. Kahvelerimizi içip iki kişi 135 lira hesap bırakıp ayrıldık. Nusr.ET gerçekten şu sıra İstanbul'da en iyi etin yenilebileceği mekan.
Beğendiklerim:
Yakın zamana kadar 'prime meat' denen en iyi kalite sığır etini ülkemizde bulabilmek mümkün değildi. Bugün Nusr.ET'te dünyanın en iyi et lokantalarıyla rekabet edebilecek düzeyde steak yiyebilmek bir ayrıcalık.
Beğenmediklerim:
Başlangıçta restoran tenha, servis de başarılıydı. Kalabalıklaştıkça garson bulmak zorlaştı, sonunda el kol işaretleriyle dikkat çekmek gerekti. Ayrıca fiyatların yer aldığı bir yemek listesinin olmaması buraya yakışmıyor
Mutfak *****
Servis***
Ambians ***
Nusr.ET Steakhouse Etiler Çamlık Mevkii İhsan Aksoy Sokak 6 İstanbul Tel: (0212) 265 30 37