Giriş Tarihi: 18.6.2011

Güneş dostumuz değil

Çok uzun yıllardır güneşin ve yaydığı ultraviyole ışınlarının zararları hakkında haberler yapılıp duruyor. Ancak her sene etrafımızdaki bronz tenlilerin sayısı hızla artınca bu haberlerin pek de işe yaramadığını görüyoruz. Cosmopolitan dergisi haziran sayısında farklı bir şey yaptı ve 'Tüm zararlarını bile bile güneşlemeye hâlâ nasıl cesaret ediyoruz?' sorusunun yanıtı araştırdı

Geçtiğimiz yıl Cosmopolitan dergisi küçük çaplı bir araştırma yaptı. Amaçları 20- 30 yaş arası kadınların güneş ve güneşin zararları hakkında ne kadar bilinçli olup olmadıklarını ölçmekti. Sonuç tek kelimeyle şaşırtıcıydı; bu genç kadınlar bulabildikleri her fırsatta UV ışınlarının altında kızarmaktan kesinlikle çekinmiyorlardı. Bundan daha şaşırtıcı olansa, onları bunu yapmaya iten nedenlerdi. Anketi dolduran 550 kadının yüzde 49'luk bir oranı tenlerindeki bronz ışıltıya bayıldıklarını açıkça itiraf ettiler. Üstelik onlara göre, güneşlenmek ve deniz kıyısında dalgaların sesiyle baş başa olmak, uğruna bir takım yan etkilere katlanılabilecek kadar muhteşem bir histi. Katılımcıların yüzde 77'si kendisini hiçbir zaman bronz tenle olduğu kadar güzel bulmadığını söylerken, yüzde 58'lik bir grubun tek amacı deniz kıyısında vakit geçirmek ve bol bol yüzmekti; onlar bu arada ister istemez yanıyorlardı. Bu konuda onlarca makale hazırlamış olsak da, biz de sıcak kumların üzerine bir havlu serip güneşin tenimizi ısıtmasına izin vermenin sonra da, mavi sularda serinlemenin harika bir duygu olduğunu kabul ediyoruz. Ancak ne yazık ki kabul etmemiz gereken bir gerçek daha var; o da, cilt kanserinin 20'li yaşlardaki kadınlar arasında en sık rastlanan ilk, 30'lu yaşlardaki kadınlar arasındaysa en sık rastlanan kanser türü olduğu. Öyleyse, neden hâlâ kadınların büyük bir bölümü kanser, hatta ölüm riskini bile göze alabiliyor ve korunmasız şekilde güneşleniyor? Bu konudaki sorularımızı dermatoloji uzmanları ve psikologlar yanıtladılar ve bronzlaşma bağımlılığını anlattılar.
1 GÜNEŞ YAŞAM KAYNAĞIMIZ
Güneşin altında bir süre vakit geçirdikten sonra kendimizi nasıl da sağlıklı, enerjik ve mutlu hissederiz! Cildimizse fark edilir şekilde daha parlak ve canlı bir hal alır; sivilcelerin birçoğu sanki sihirli bir değnek dokunmuş gibi kaybolur. Aslında bunların hiçbiri psikolojik değil. Cilt yoluyla emilen D Vitamini bağışıklık sistemimizi güçlendiriyor ve kendimizi bir anda çok daha iyi hissedebiliyoruz. Ultraviyole ışınlarının bir diğer etkisi de, kan dolaşımını hızlandırarak cildin bakterilerle savaşma gücünü tetiklemesi. Bu tetikleme sadece sivilcelere değil, egzama ve sedef gibi cilt sorunlarına da iyi gelebiliyor, tabii sadece belli bir süre için. Kış depresyonundan muzdarip olan ve kapalı havaları sevmeyen kişiler için güneşli günlerin psikolojik etkileri de oldukça fazla. Bu kişiler, güneş açtıkça kendilerini çok daha mutlu hissediyor, var olan endişe ve sıkıntılarının hafiflediğini fark ediyorlar. Üstelik bu hisleri kısa bir solaryum seansında bile yaşayabiliyorlar. Uzmanlara göre, pek çok kişinin ruh halinde meydana gelen bu olumlu değişikliğin nedeni UV ışınlarını emen hücrelerin, sistemi endorfin yani mutluluk hormonu salgılamak üzere uyarması.
2 UV IŞINLARI GERÇEKTEN BAĞIMLILIK YARATABİLİYOR
Tanoreksiya terimini daha önce hiç duydunuz mu? Sağlık ve güzellik haberleri yapan yayınları takip ediyorsanız, yanıtınız büyük ihtimalle "Evet," olacaktır. Yapılan araştırmalara göre, güneşte yananların yüzde 10'u, solaryum seanslarını aksatmayanlarınsa tam yüzde 25'i tanoreksiya yani bronz ten bağımlılığından mustarip ve mutlaka tedaviye ihtiyaçları var. Psikologlar, sürekli bronz tenle dolaşan bu kişilerin güneşlenmekten ya da solaryuma girmekten men edildiklerinde tıpkı diğer bağımlılar (örmeğin alkol ya da ilaç) gibi yoksunluk krizlerine girdiklerini, mide bulantısı, anksiyete ve titreme gibi ciddi sorunlar yaşadıklarını anlatıyor.
3 GÜNEŞLİ KUMSALLAR EN MUTLU ANILARIMIZI HATIRLATIYOR
Ailenizle, arkadaşlarınızla ya da erkek arkadaşınızla geçirdiğiniz en güzel günleri hatırlamaya çalışın. Büyük ihtimalle çoğu, güneşli, güzel bir günde, gökyüzünün bulutsuz ve masmavi olduğu bir anda, belki de deniz ya da bir havuz kıyısında geçiyordur. Tüm bunlar bilinçaltımızın bir köşesinde saklı dururken, güneşli günleri mutlulukla ilişkilendirmemiz hiç de sürpriz değil. Yapılan tüm araştırmalar da bu savı destekler nitelikte. John Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi bilim adamları yaptıkları bir çalışmayla, anıların çevre koşullarıyla sıkı bir ilişkisi olduğunu ortaya koymuş. Hayatınızın en güzel günlerini (Ve büyük ihtimalle ilk romantik deneyimlerini), 16 yaşındayken gittiği yaz kampında geçiren birisinin, sıcak havalarda kendisini neşeli hissetmesi son derece olağan.

4
BRONZ TEN, LÜKSÜN SİMGESİ OLARAK GÖRÜLÜYOR
Yapmayı en çok sevdiğiniz şeyleri bir düşünün; havuz kenarında şık bir bikiniyle uzanmak, beyaz bir yelkenliyle mavi yolculuğa çıkmak, okyanusa bakan bir evde uyanmak ya da akşam güneş batarken bir plaj partisine katılıp, meyve kokteyli yudumlamak. Bunların pek çoğunu birebir deneyimlediğimiz için değil, filmlerde gördüğümüz, kitaplarda okuduğumuz için seviyoruz. Bunlar bize, yapılacak eğlenceli şeylerin birçoğunun güneş altında gerçekleşenler olduğunu hatırlatıp duruyor. Bronz tenin bir özelliği de pek çok ülkede lüksün bir simgesi sayılması. Oysa eskiden, yani sadece tarlada ya da çiftlikte çalışan kişilerin yanık olduğu dönemde, tam aksi geçerliymiş. Ancak 1940'lı yıllardaki Sanayi Devrimi'yle, çalışan kesim iç mekanlara kapanmış ve bronz ten de, açık havada tenis oynayan, sürat teknesinde denizin tadını çıkaran zengin kesime ait bir şey olarak algılanmaya başlamış. Ve o gün bugündür, bizler de bronz tenimizle etrafımızdakilere şu mesajı veriyoruz: "Bak, güzel bir tatilden henüz döndüm..."
5 KORUNMAK İÇİN NE YAPABİLİRİZ?
Güneşle vedalaşmayı bir türlü beceremiyor ve tehlikeleri nedeniyle de kendinizi artık iyice huzursuz hissediyorsanız, uzmanlara göre, yapabileceğiniz ilk şey güneşlenmeye çıktığınız saatleri ayarlamak olmalı. Onlar, sabah 10:00 ve öğleden sonra 14:00 saatleri arasında asla güneşlenmememiz gerektiğini hatırlatıyor ve "Eğer bu işten vazgeçemiyorsanız hiç değilse sabah 10:00'dan önce ya da öğleden sonra 14.00'ten sonra yapın" diyorlar. Cildiniz yine zarar görecektir; ancak bu saatlerde güneş çok kuvvetli olmayacaktır. Uzmanların ikinci bir önerisiyse, güneşlenirken şemsiyenin altına girmek; sanılanın aksine şemsiye altında da yanmak mümkün ama bu şekilde, en azından cildiniz daha az zarar görecek, sizse güneşin faydalarından daha fazla yararlanabileceksiniz. Sıcak yaz mevsimi yaşayan herkes için bir öneri; plajda olun ya da olmayın açık havada zaman geçireceğiniz her an, en az 15 koruma faktörlü bir ürün kullanmayı asla ihmal etmeyin.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.