Cumartesi 25.06.2011
Son Güncelleme: Cumartesi 25.06.2011

Paşa gibi çalışır, paşa gibi yeriz

Biri, Hatay'ın otomotiv kraliçesi, diğeri işi yüzünden evliliği bile erteleyen taş ocağı sahibesi. Bir diğeri 40 yaşına kadar çocuk büyütmüş, 46'sında üniversite öğrencisi olmuş. En küçükleri ise patron olduğunu anlatmak için çiftçilere hâlâ dil döküyor. Onlar, Hatay'ın başarılı iş kadınları

"Hiç kimse size güven ve iktidar vermeyecek, siz ele geçireceksiniz onu." ABD'li yazar ve aktris Rosanne Barr'ın bu sözünü Hatay'daki kadınlar çoktan uygulamaya başlamış bile. Öyle ki, önce eşlerine yardım amacıyla iş hayatına kıyısından bulaşan kadınlar, kısa bir süre sonra ipleri ele almış. Işık Narin, otomotivin kadın patronu. Güney bölgesinin en çok satış yapan şirketine sahip. Ortadoğu ile ticaret yapabilmek için üç çocuğunu eşine bırakıp, Mısır'a Arapça öğrenmeye gitmiş. Belgin Ünal, 40'ında iş hayatına, 46'sında üniversiteye girmiş. İş kadınlarını örgütleyip, Hatay Kadın Girişimciler Derneği'ni kurmuş. Hem idealist hem çalışkan, üstelik de çok duygusal. Dilek Karadeniz'in gardırobunda bir tek etek bile yok. Sabahtan akşama kadar Hatay'ın en büyük taş ocağını işletiyor. Dikkatimi çeken, birlikte yürürken yerden aldığı taşları incelemesi ve onlarla oynaması oldu. Yonca Çolakoğlu, üniversiteyi bitirir bitirmez aile işi olan pamukçuluğa, kurumsallaşmak için de babasının kafasını şişirmeye başlamış. Güven ve iktidarı ele geçiren bu dört kadın, Hataylı genç kızların idolü. Onları daha yakından tanıdıktan sonra, her birinde Soterya'yı gördüm. Soterya, Hatay mozaiklerinin üzerindeki güzel kadın figürü. Mitolojide kurtuluşu simgeliyor...
DİLEK KARADENİZ:
Dolabımda etek yok, hep pantolon giyiyorum
"Ben liseye kadar okudum. Liseden sonra annemin sağlık problemleri vardı, bu yüzden üniversite eğitimine devam etmedim. Ağabeylerim de çalışmama karşı çıktı. Tehlikeli bir işimiz vardı. Taş ocağı işletiyorduk. Ağabeyimin vefatı taş ocağında olmuştu, dolayısıyla annem ve babam çocuklarının taş ocağında çalışmasını istemiyordu. Ama taş ocağı aile mesleğimiz. Taş ocağı biraz modernize olduktan sonra ben de aile işinde çalışmak istedim, ancak yine izin çıkmadı. Başka sektörde de çalışmamı istemediler, engel oldular. Antakya çok küçük bir bölge. Mal getirmek için İstanbul veya Ankara'ya gideceksiniz, farklı biri olacaksınız. Biraz korktular bu durumdan. Koruyamayız, yardımcı olamayız diye baskı yapmaya çalıştılar. Bu arada annem vefat etti. Ben depresyona girdim ve iki yılı kafamda iş projeleri kurararak depresyonda geçirdim. Sonunda ağabeylerimin direnci kırıldı. Ve ben taş ocağında işe başladım. Personel yargıladı, gelenler yargıladı, sekreteryada bile kadın çalışan yoktu. Erkeklerin egemenliği altında bir iş yeri. İki yıl sadece onları izledim, verimli oldum diyemem. Ayağıma jean pantolonumu geçirip işe gidiyordum. Etek giyme alışkanlığım yok oldu. Gardırobumda çok sayıda jean pantolon ve tişört var. Üçüncü seneden sonra beni benimsediler. 15. senemi doldurdum. Şimdi izin yapmama bile izin yok! Nereye gitsem, o kentin taşını elime alır incelerim. Bizim bütün çocuklarda da bu alışkanlık var. Yolda gördükleri taşı ceplerine koyarlar. Evliliği de iş hayatı için erteledim. Bu kararı verdiğim için de mutsuz değilim."
IŞIK NARİN:
Arapça öğrenmek için Mısır'da yaşadım
"17 yaşında evlendim, 18 yaşında ilk çocuğum doğdu. 80 sonrasıydı, okumamız çok da kolay değildi. Beş kız kardeştik. Babam hepimizi erken evlendirdi. Girişkendim. İşe, eşimin muhasebesini tutarak başladım. Sonra otomotiv sektörüne ilgi duydum. Satmayı arzu ettiğim markanın bayisi olabilmek için Hatay'dan 22 kişi müracaat etmişti. Genel müdür geldi, herkesle tek tek görüştü, bende karar kıldı. Hatay'da otomobil satış rekoru kırdım. 2000 yılında Dünya gazetesinin Türkiye'de ilk kez düzenlediği Başarılı İş Kadınları Yarışması'nda, illerin en başarılı kadını kategorisinde ödül aldım. İstanbul'a bu ödülü almaya gitmekten çekindiğimi söylemeliyim. Hatta heyecandan Adana uçağını kaçırdık. Eşim, 'İnsanların nüfus cüzdanına, banka cüzdanına vermediler ki ödülü, senin yapmış olduğun iş takdir edildi,' deyip beni yüreklendirmişti. Bu yüreklendirme hep devam etti. Öyle ki, üç çocuğumu bırakıp üç ay Arapça öğrenmeye Mısır'a gittim. Ortadoğu ile ticaret yapabilmek için Arapça öğrenmem şarttı. İş hayatında 20. yılım. Hiç zarar ettiğim olmadı. Kadınların iş hayatında zarar etme şansı yok. Kadın 'Zarar ettim,' dese, para kaptırdı oluyor. Erkekler ise para kaptırdığı zaman zarar etti oluyor. Kadınlar belki de annelik içgüdülerinden dolayı sorumluluklarına daha sadık. Çünkü kendimizden çıkana bir hayat ve yön veriyoruz. Bu bizim yapımızda, genetiğimizde var. Ticarette işini düzgün yaptıktan sonra, cinsiyet ayırımı yok. Çizgini bozma, güvenilir ol. İnsanlara doğru bilgi ver ve onları yanıltma. O zaman herkes seninle gelir, iş yapar, herkes otomobilini senden alır. Ortadoğu'dan gelenler ve beni tanımayanlar 'Burası kimin?' diye soruyor. Ben de diyorum ki 'Burası benim emanetim. Emanete iyi bakarsam bende, bakmazsam gider'. Kocamla 20 yıldır burun buruna çalışıyoruz. O otomotive karışmaz, ben de onun işlerine karışmam."
BELGİN ÜNAL:
İş hayatına 40 yaşında atıldım
"13 kardeşiz. Ben en küçüğüyüm. 18 yaşında evlendim. Terör olayları yüzünden üniversiteye gidemedim. Eşim anestezist. İhtisası için bir süre Almanya'da yaşadık. İki çocuğum oldu, onları büyüttüm. Ancak çocuklarım üniversite için evden uçunca, büyük bir boşluk yaşadım. İş hayatına 40 yaşımda başladım. Anne olmak, tam zamanlı bir meslek gibi. Ama çocuklar evden gidince, işten atılmış gibi hissediyorsunuz kendinizi. İşe yarama duygusunu başka bir yere yöneltmem gerekiyordu. Dere tepe gezdim, bir yakınım siyasete atılmıştı. Siyaset benim için hayat okulu oldu. Kadınlar eğer isterse, içine hapsoldukları o cam fanusu kırabililer. Tekstil işi yapmaya başladım. Kronik bir rahatsızlığım vardı, iş hayatına girince geriledi. 46 yaşında üniversite imtihanına girdim. Gözlerimin içinin parladığı tek fotoğraf odur: Üniversiteye girmek için çektirdiğim fotoğraf. Marka yönetimi okuyorum, ders çalışmayı çok seviyorum! Geçtiğimiz yıl, Hatay Kadın Girişimcileri Derneği (KAGİD) başkanı seçildim. Aynur Bektaş'ın bir konuşmasını dinledikten sonra da KAGİD üyesi olmaya karar vermiştim. Kadınların evde oturmaktansa, aktif hayatta üretken olup diğerlerine de yön vermelerini istiyorum. Hoş görünen boş kadınlardan hoşlanmıyorum. Suriye'den ayakkabı ve terlik ithalatı yaptım. Üstelik hiç Arapça bilmeden, Suriye'nin en büyük firması ile çalıştım. 'Ehlen ve sehlen' diyerek işe başlardım. Olduğu gibi fabrikayı kapattık ve bütün üretimi Türkiye'ye aldık. Şu anda bir mağaza butik olarak devam ediyoruz. Halep'ten çok müşterim var. Hatay KAGİD olarak bütün kadınların evde ürettiklerini satmayı planladık ve bunu da tarihi bir evde satmayı istedik. Markamızın adı Soterya. Kadın evde reçelini üretiyor, bizde satıyor. Soterya, kurtuluş anlamına geliyor. Soterya bir kadın mozaiğidir. Roma döneminde sağlık ve şifa dağıtan bir kadınmış... Biz de bu ismi marka yaptık, patentini de aldık. Ben her Antakyalı kadınının içinden bir Soterya çıkacağına inanıyorum."
YONCA ÇOLAKOĞLU:
Öğretmenliği değil, aile şirketini tercih ettim
"31 yaşındayım. Bilkent Üniversitesi'nde Amerikan Edebiyatı okudum. Ailem, öğretmen olmam için ısrar etti ama hiçbir zaman öğretmen olmak istemedim... Yaratıcılığımı aile şirketinde ortaya koymak istedim. 18 yaşımdan beri aile şirketinin içerisindeyim ama 2005'ten sonra aktif olmaya başladım. Pamuk üzerine, dededen kalan bir şirket. Yıllar geçtikçe işlerimizi genişlettik. Pamuk tarlamız ve çırçır fabrikalarımız var. Amacımız pamukta makinalı tarımın özendirilmesi. Babam riski seven bir insandır. Belki de bu yüzden beni, erkek işi olan bu mesleğe soktu. Kurumsallaşmak için babamı ikna ettim. Şirketimizin hedeflerini yükseltmek için bunun şart olduğunu düşünüyorum. Şirketin tüm finansal işlemlerine ben bakıyorum. Babamla bir dönem aynı odada çalışıyorduk. Babam 'İşte bu benim kızım, ortağım,' dediği zaman, çiftçiler merhaba bile demiyordu bana. Hatta bazen biz özel konuşacağız deyip odadan çıkarıyorlardı. Ama alıştılar. Alışmak zorundalar. (Gülüyor)."
Hatay'ın girişimci kadınları, genç kızların idolü oldu
Girişimci ruha sahip, çağdaş, mesleki ve ticari yönden nitelikli, kadın üyelerden oluşan Hatay Kadın Girişimciler Derneği, 29 Ekim 2006'da kuruldu. Vizyonları: Geleceğin iş dünyasını yapılandırmada etkin girişimciler yaratmak. Misyonları: Ekonomik değer yaratan kadın girişimci sayısını artırarak, mevcut kadın girişimcileri güçlendirmek ve onların dünyayla bütünleşmesini sağlayıp ülke ekonomisine katkıda bulunmak. 50'den fazla üyeye sahip olan KAGİD, çok sayıda toplantı yapan sosyal bir dernek haline gelmiş. Üye olan kadınların en az iki yıl süreyle bir şirkette faaliyet göstermiş olmaları ya da çalıştıkları kurumda profesyonel yönetici olmaları gerekiyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.