Yemekler mekan kadar güzel değil

Restoranlarda suya para ödenmediği yılları gençler hatırlamaz. Bu uygulama pet şişelerin bulunması ve bizde de çağdaş yöntem olarak kabul görmesiyle başladı. Yıllarca restoranlarda alıştığımız 35 santilitrelik şişelerde suya belli bir ücret ödemeye alıştık. Ta ki günümüze kadar. Şimdi su ve meşrubat üreticileri pazarda bir boşluk hissetmiş olmalılar, 250 santilitrelik şişeler çıkardılar. Bu şişeler Batı'da önce otomatlarda kullanılıyordu. Ama küçük şişe su ya da kola için büyük şişe parası istemenin çok daha kârlı olduğunu keşfeden restoran sahiplerimiz bu mini şişeleri sofralarına çıkarmakta gecikmediler. Özellikle yazın, bir normal boy şişe ile giderilebilecek su ihtiyacını karşılamak için iki şişe ısmarlamak zorunda kalıyorsunuz. Hem iki kat daha fazla para ödüyor, hem de bir şişesi kana kana içmenize yetmediği için, suyun tadını tam olarak alamıyorsunuz. Geçenlerde gazeteden bir arkadaşımla gittiğim İstanbul'un en yüksek binası Sapphire'in tek restoranı Simple'da da ısmarladığımız su ve kolalar mini boyda servis edilince, yaşadığım mutsuzluğu sizlerle paylaşmak istedim. Eğer sizler de benim gibi küçük şişelere karşıysanız, gelin tepkimizi her fırsatta dile getirelim. Artık bu haftaki restoranımıza geçelim. Sapphire açılalı epey zaman geçtiği halde, ben ilk kez gezebildim. Gerçekten de dışarıdan belli olmayan, çok geniş bir alışveriş merkezi burası. En alt kat, giriş katında, bir iki mekan ve üst kat yiyecek içecek mekanlarına ayrılmış. Bunların hemen hepsi kafelerin, fast food mekanlarının şubeleri. Sadece ana kapının solunda bir restoran var: Simple. Ayrıcalığı, açık havada, bina önündeki küçük terasta da oturulması. Biz gittiğimizde hava, klima sistemlerinin ne kadar büyük nimet olduğunu kanıtlayacak kadar sıcaktı. Ancak serin ve ferah alışveriş merkezi neredeyse bomboştu ve ortalıkta sadece birkaç Arap turist görünüyordu. Bu durumun aşırı sıcaktan mı, yoksa müşterilerin daha gözde AVM'leri tercih etmelerinden mi kaynaklandığını kestiremedim. Katları dolaştıktan sonra iyice acıkmış halde Simple'a girdik. Garson dışarıda oturmamızı önerdi ama içerdeki serin ve nemsiz ortam bize daha cazip geldi. Burası açık renklerin hakim olduğu, sade ve modern döşenmiş bir restoran. İçeride bizden başka kimse yoktu. Dışarıda da yemek yemek yerine soğuk bir şeyler içip hafif şeyler atıştıran üç masa daha vardı. Garsonun getirdiği yemek listesine ufak bir kağıda yazılmış günün mönüsü iliştirilmişti. Bunda mantı, hamburger, köfte, döner dürüm gibi son derece basit yemekler yer alıyordu. Bu çeşitler, bende daha çok cafe ve fast food tarzı yiyecekleri tercih edenlerin burada yemek yedikleri izlenimi uyandırdı. Yemek listesi atıştırmalıklarla başlıyor. Mayonezli mini tavuk köfteleri (12 TL), çıtır ördek sarma (23 TL), mozzarella çubukları (15 TL), 4 peynirli sigara böreği (14 TL), peynir tabağı (35 TL) bu bölümdeki yemeklerden aklımda kalanlar. Başlangıçlar biraz daha iddialı görünüyor: Fransız soğan çorbası (14 TL), ılık kaz ciğeri (45 TL), kurbağa bacağı provensal (27 TL), denizci usulü midye (29 TL), caprese (17 TL), dana carpaccio (27 TL), ahtapot carpaccio (26 TL), karidesli gnocchi (28 TL), risottonun ıspanaklısı , mantarlısı (26 TL), 4 peynirlisi (25 TL) ve sebzelisi (24 TL).. 10 çeşit salatanın ardından, makarnalar bölümünde Sicilya usulü rigatoni (20 TL), karidesli tagliolini (27 TL), 3 renkli tortellini (24 TL), ıspanaklı ravioli (22 TL), penne caprino (22 TL), ördekli noodle (27 TL), deniz mahsullü linguini (32 TL, linguini Bolognese (24 TL) yer alıyordu. Ana yemeklerde en pahalı çeşit jumbo karides idi (38 TL). Diğer seçenekler ise şöyle sıralanıyordu: Izgara bonfile (36 TL), Robespierre (34 TL), antrkot trio (38 TL), dana Milanese (32 TL), marine tavuk (24 TL), ızgara levrek (36 TL), vişneli etli pazı dolması (18 TL) ve hünkarbeğendi (24 TL). Arkadaşım sadece Robespierre ısmarladı. Bense önce ıspanaklı ravioli, ardından da antrkot trio istedim. Garson özenle etlerimizin nasıl pişmesini istediğimizi sordu. Benim tercihim "az pişmiş" oldu. Ancak önüme kanının son damlasını bile yitirmiş, kösele gibi bir et geldi. Antrkotun "trio"luğu, yanında üç ayrı sos ile sunulmasıymış. Bunlardan biri sadece iki damlaydı, ne olduğunu çıkaramadım. İkincisi ete hiçbir katkı sağlamayan sıradan bir sos, üçüncüsü ise küçük kase içinde getirilen eritilmiş tereyağıydı. Ayrıca Robespierre inceliğinde tranşlanmış iki dilim et, ince kıyılmış roka yaprakları üzerinde servis edilmiş, aşçı bu yaprakları biraz lezzetlendirme zahmetine girmemişti. Ispanaklı ravioli ise ancak bu kadar sıradan, tatsız ve kuru olabilirdi. Şarap listesi yerli ve yabancı çeşitler karışık halde sıralanmıştı ve yerlilerde sadece Doluca ürünleri mevcuttu. Sarafin Chardonnay 90 TL, Sarafin Cabernet Sauvignon 100 TL'den açılıyor, kadehle KAV Öküzgözü için 15 TL, Sarafin Chardonnay içinse 20 TL ödemek gerekiyordu. Biz içki yerine minyatür boy su ve kola içtik. Yemeğimizin üstüne tatlı da istemedik ve sadece birer fincan kahveyle yetinip 109 TL hesap bırakıp çıktık. İstanbul'da böyle vasat restoranlardan çok var. Sapphire gibi iddialı bir binanın içindeki tek restoranın ise biraz daha iyi olmasını beklerdim.
BEĞENDİKLERİM:
Levent'te İstanbul'un en yüksek binası Sapphire'in içindeki tek restoran. Sigara içenler açısından binanın önündeki terasa yerleştirilmiş masalarda oturmak önemli bir avantaj. Ama hepsi bu kadar.
BEĞENMEDİKLERİM:
Yemekler sanki acemi bir aşçının elinden çıkmış gibi. Etinizi az pişmiş istiyorsunuz, önünüze kapkara pişmiş bir et geliyor. Yediğim ravioli de bugüne kadar tattıklarımın en lezzetsiziydi. Fiyatlar ise yüksek.
Simple İstanbul Sapphire, Büyükdere Cad. 4. Levent Tel: 0212 268 85 65
Mutfak***
Servis*** Ambians ***