Cumartesi 29.10.2011
Son Güncelleme: Cumartesi 29.10.2011

Hayatımızı sıfırdan kuracağız

Artık canlı ihbarı bitti. Kurtarma ekipleri yavaş yavaş evlerine dönüyor. Bugünden sonra Erciş'liler için çadırlarda yeni bir hayat başlıyor. Depremin tozunu üzerlerinden atmak, yıkanmak, yaşama dönmek veçocuklarını yıkamak için kadınlar suyun peşine düştü

Hayat, ölümün en yakında hissedildiği andan ibaret Erciş'te... Su akmıyor, elektrik bazı mahallelere verilebiliyor. Kepenkler kapalı. Depremin dördüncü günündeyiz. İnsanlar evlerinde kalamıyor, akşam saatleri hem Van hem Erciş, hayalet şehre dönüşüyor. Van'da bakkallar bile kapalı. Açık olan iki restorandan birinde çorba içerken yine sallanıyoruz. İçerdekiler "Kaçın!" diye bağırıp dışarıya koşuyorlar. 'Deprem oluyor, olacak korkusu' insanların psikolojisini iyice bozmuş. Evinde hasar olmayan insanlar bile dışarıda. Hava soğuk, gittikçe de soğuyor. Valinin "Hasarı olmayan binalara girebilir," talimatına uyan yok. Hasar olsun, olmasın herkes dışarıda, bir çadır peşinde... Bu çadırlarda yeni hayata başlamak için.
EVDEN BİR ÇORAP BİLE ALAMADIK
Erciş'teki çadır kente üç çocuğuyla yerleşen Asuman Eroğlu ağlayarak anlatıyor. "Evden bir çorap bile alamadık. Biz yan yatan evimize giremiyoruz ama dün akşam yağmacılar gelmiş evimize girmiş, yağmalamışlar. Yakınlarımızdan 25 kişi depremde vefat etti. Hepsi çoluk, çocuk. Amca çocuğu, teyze çocuğu. Okullarımız çöktü, çocuklarımızın öğretmenleri göçük altında. Hala onlara ulaşılamadı. Erciş'te yabancı öğretmen kalmamıştır. Dün amcamın kızının mezarına gittiğimde 30 tane ceset sadece halılara sarılmış orada bekliyordu, mezarlık taşmıştı. Devlet hastanesinde bütün cesetler torbalarda. Taziyelerimizi, bize verilen çadırlarda kabul ediyoruz." Asuman Eroğlu (28) yaşında, üç çocuğuyla kendini dışarı atar atmaz, evi yan yatmış. "Yan binada amcam ve iki kız çocuğu yanarak öldü. Biz beşinci katta oturuyorduk. Kendimizi balkondan attık. Yerle aynı hizaya gelmişiz. Oğlumun üzerine diğer apartmandan tuğlalar düşmüş, bayılmış, enkaz altından çıkardılar. Şükür ki kurtuldu," diyor. Çadır alabilenler, katalitik soba ve battaniyenin peşine düşüyor. Sabahları çocuklara bisküvi ve süt dağıtıyorlar. Çocuklar gündüz neşeli, gülüyor, kendi aralarında oyunlar oynuyorlar ama gece gelen korku, herkes gibi onları da yalnız bırakmıyor. Her konuştuğum anne, çocuklarının gece uyuyamadığını anlatıyor. Kadınlar ziynet eşyalarını, giysilerini, kimliklerini bile alamadan kendilerini dışarıya atmış. Acil sabun, iç çamaşırı, çorap, kalın giysi, çocuk giysisine, diş fırçası, şampuan gibi temel hijyen maddelerine ihtiyaç var. Erciş'te yıkılan evlerin çoğunun deprem sigortası yok. Akrabalar bir olup kooperatif dedikleri bir sistemle ev sahibi oluyor. Hepsinin ortak bir tapusu var. Birçok insan bu evleri kredi kullanarak satın almış. Bir erkek "Dört dairem, 91 metrekare dükkanım gitti. Çoğumuz bu haldeyiz. Deprem sigortamız yok, ne olacak halimiz, daha altı ay olmuştu evimize taşınalı, binamız yan yattı," diye anlatıyor durumunu.
Ercişli kızlar güçlüdür
Zeynep Karakaş (17), Irmak Akıncı (15) iki teyze kızı. "Her şey bitti gibi geliyor, ama Ercişliler güçlüdür. Hayatımızı sıfırdan kuracağız. Bir haftadır aynı giysilerleyiz. Toz toprak içindeyiz, bugün tuvaletler yapıldı, bitlenmekten korkuyoruz, yine de Allah razı olsun," diyorlar.

ENKAZ GİYSİLERİ HÂLÂ ÜZERİNDE
Aytaç Karakaş 21 yaşında. Aytaç'ı göçük altından depremden bir buçuk saat sonra kurtarabilmişler. En yakın arkadaşının ölü bedeni, kirişin altında ezilmiş. Aytaç'ın üzerinde bir ceket var. O ceketin üzerine, arkadaşından bulaşan kan lekesi. O günkü giysileri hâlâ üzerinde. Ayağı ezilmiş. Mosmor. Van Devlet Hastanesi'nde yer kalmadığı için eline antibiyotik tutuşturulup çadıra gönderilmiş. "Arkadaşlarla okey salonuna gitmiştik. Deprem olduğunu anlamadık, bizim bina çöktü, erken kaçanlar kolon altında kaldılar. Benim önümden üç arkadaşımın ölüsünü çıkardılar, yaşadığıma sevinemiyorum," diyor. Bir gençlik derneği, tedavisi için bu gece onu Eskişehir'e götürüyor. Yüzünde ne mutluluk var, ne acı. Yaşadığı travma, gözlerinde donmuş, kalmış.
DEPREM, KITLIK PSİKOLOJİSİ GİBİ
Hayat bitmiş, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, belki yardımlar da sürmez gibi bir ruh hali hakim çadırkentte. Deprem psikolojisi, kıtlık psikolojisi gibi. Önlerini görmedikleri, gelecek günlerde ne olacağını bilmedikleri için her şeyden iki tane, üç tane alıp saklamak istiyorlar. Kadınlar metanetli, acıyı içlerine gömüyorlar. Travmanın her aşamasına gün gün tanık oluyoruz. Bir anne, çocuğunun cesedini bulduklarında arama kurtarma görevlilerini alkışlıyor, "En azından çocuğumun bir mezar yeri olacak," diye...

3 ÇOCUK
BİRİ ÖLDÜ... BİRİ KEFEN PEŞİNDE... BİRİ İLAÇ BEKLİYOR...
Umut, sabır, emek, sevinç ve acı; işte bu yıkımın yaşattıkları... "Belki hâlâ yaşıyordur," heyecanıyla 11 yaşındaki Serhat'a ulaştıklarında hava henüz kararmamıştı. İnce ince çalışarak, onu sıkıştığı merdiven boşluğundaki daracık yerden tam dört saat sonra çıkarmayı başardılar. Annesinin sıcak bedeni onu iki gün yaşatmayı başarmış, sonra soğumuştu. Serhat dayanmıştı. Yanımızdan sedyeyle ambulansa taşırlarken birbirimize sarıldık, İzmirli arama kurtarma ekibini alkışladık. Serhat, umudun ve sabrın sembolü oldu. Ancak daha bir saat geçmeden hastanede öldüğü haberi geldi. Gazeteler, onu manşetlerine çekti. Serhat artık acının sembollerinden biriydi. Tıpkı onun gibi hayatını kaybeden yüzlerce insan gibi. Lanet etmek geçiyor insanın içinden. Kayıpların sayısı her geçen gün artıyor. Aileler enkazların başından ayrılamıyor. Kolunun altına kefen sıkıştırmış bir çocuk, annesinin cesedi bulunduğu anda onu sarmak için hazır bekliyor. Van'a bir saat uzaklıktaki Erciş yıkımın merkezi. Jandarma Komutanlığı'nın önünde binlerce erkek kuyruğa girmiş, çadır için sıra bekliyor. Talan edilen TIR'lardan sonra afet kriz merkezi, çadır alan herkesi kayıt altına alıyor. Bir aileden çok sayıda insan çadır almasın diye, insanlar önce Kaymakamlığa gidiyor, ellerindeki kağıtla jandarma komutanlığına geliyor. Depremin ilk günlerindeki panik, yakınlarına ulaşma telaşı, şimdi yerini barınma, beslenme, soğuktan korunma ihtiyacına bırakmış. İnsanlar evlerini yağmacılardan korumak için çadırkentlere gitmek yerine, bahçelerine çadır kurmak, orada kalmak istiyor. Van ve Erciş'te 200'ün üzerinde çadır kent kuruldu. Şu an en temel ihtiyaç; soba, battaniye, doktor ve ilaç. Çocuklar hastalanmaya başladı, ishal annelerin yakındığı dertlerin başında. Tuvaletler yapıldı, ancak hijyen konusunda hâlâ sıkıntı var.

ÖMER TAŞLI - KIZILAY GENEL MÜDÜRÜ
Çocuklarımıza ev değil mezar satın alıyoruz!
- Siz 99 depreminde de görevliydiniz. Van Erciş depremiyle karşılaştırdığınızda ilk yardım açısından Kızılay yol katetti mi?
- 99 depremi etki alanı olarak 20 milyon kişiyi etkilemişti. Van-Erciş Depremi'nden köyler de dahil olmak üzere yaklaşık 1 milyon kişi etkilendi. Afet yönetimi açısından alınan mesafeyi büyük gururla burada görüyorum. Yalova depremine üç gün sonra müdahale edebilmiştik. Bütün haberleşme sistemleri çökmüştü. Hatırlarsanız dönemin rahmetli Başbakanı Bülent Ecevit, 'Bakanlarıma ulaşamıyorum televizyon kanallarından söylüyorum Yalova'da durum kötü harekete geçsinler,' diye bir demeç vermişti. Haberleşmenin ne kadar önemli olduğunu burada görüyoruz. Buraya başbakanımız dört saat sonra geldi. Biz de depremin beşinci saatinde bölgeye ulaştık. Depolarımızda 50 bin çadırımız var bunun 25 binini buraya yönlendirdik şu an. Van'a şu ana kadar 5 bin 288 çadır ulaşmış. 6 bin 209'u da Erciş'e geldi.
- Soğukla mücadelede çadırlar yeterli olacak mı?
- Bunlar çift kat çadırlar, her koşula değil ama eksi 10 dereceye kadar, hele içinde ısıtıcı varsa, eksi 20'ye kadar rahatlıkla içinde kalınabilir.
- Çadırlarda kalanlar katalitik sobaların dağıtıldığını ama gaz kokusu geldiğini söylüyor.
- Bizim dağıttığımız katalitikler sensorlu ama çok dikkatli olmak gerekiyor. Muhtemel oksijen azaldığında kendiliğinden sönüyor ancak yine de aileler çok dikkatli olmalı. Çadırı iyice ısıttıktan sonra kendileri yatmadan mutlaka sobayı dışarı çıkarmalılar.

- Kızılay bu depremde de eleştirildi. Herkes çadıra ulaşamıyor, çadır eksikliği var diye...
- 99 depreminde çok eleştirilmiştik, bütün depomuz Ankara'daydı. Türkiye'nin her yerine Ankara'dan ulaşmaya gidiyorduk. Adem-i merkezi bir yapıya geçtik. 15 bölge 27 yerel merkez kurduk ve bu merkezlere de hem çadırları, hem insan kaynağını dağıttık. Bu bölgeler buraya ilk hamleyi yaptı. Ama ardından diğer bölgelerden de malzeme akmaya başladı. Süreyi daha kısaltmak için hava köprüsü kurduk, onunla taşıyoruz. Ama depoda yüklemek, onu havaalanına intikal ettirmek, prosedürleri tamamlamak, uçağın kalkması, inmesi, bütün bunlar yine de altı saat sürüyor. Lojistik sistemi şu an inanılmaz hızlı işliyor ama bundan daha hızlı işleme şansı yok ve 48 saate 12 bin 332 çadır Van ve Erciş'e ulaşmış, bunların yüzde 90'ı halka dağıtılmış. 50 bin çadır da getirseniz, 50 bin aile çadır istiyor. Evleri sağlam olsa dahi, çadır istiyor. Çünkü şu an kimse korkudan evlerine giremiyor. 1 milyon aile var. 10'a bölseniz 100 bin, beşe bölseniz 200 bin çadır eder. İnsanlar travma geçiriyor, bunları makul görmek lazım. Geleceğe yönelik endişeleri artıyor, bu kaosun hep süreceğini düşünüyorlar ama bunlar bir hafta sonra düzelmeye başlayacak.
- Bu insanların çadırdaki hayatları ne kadar sürecek?
- Üç-dört ay sürebilir. Simav deneyimimiz var. Geçici konutlar yapılana kadar, TOKİ kalıcı konutları bitirmişti. Depremden çok etkilenen köylere 2 bin 350 adet Mevlana evlerimizi sevk ediyoruz . Bütün evleri o köylere kuracağız. Erciş'te binaları tamamen yıkılmış veya çok ağır hasar görmüş ve yıkılması gereken binalarda yaşayan insanlar için, afet barınma evleri dediğimiz konteynır evler yapacağız.
- Güvenlik açısından bir problem yaşıyor musunuz? 17 TIR'ınız yağmalanmış..
- Çadır dağıtımını jandarma komutanlığının sorumluluğuna verdik. Her şey birkaç ay sonra daha iyi gidiyor olacak, insanlar düzenlerini kuracak. Üşüyeceğiz, ağlayacağız ama bir ay sonra hepsi anı olacak. Ama bir şey anı olmamalı... Maalesef yıkılan binaların tamamı 99 depreminden sonra yapılmış binalar. Ben Düzceliyim, afetzedeyim. Hem Kızılaycı hem afetzede... Çok ağladık o beton bloklara, çok lanet okuduk. Nasıl bu hatayı yaptık? Bizim düzelmemiz gereken yer burası. İnsanları deprem öldürmedi, bu binalar öldürdü. Erciş gibi bir yer, gölün kenarı, inanılmaz yamaçlar var. İki katlı, bağlı bahçeli, güllü çiçekli evlerde oturmak varken, şurada daracık merkezde yedisekiz katın içine sıkışıp apartmanlarda yaşamayı tercih etmek, kendimize ve çocuklarımıza mezar satın almak çok ağır bir şey. 99'dan sonra yapılmış binaların altı yine çekme kat, bütün binaların altı dükkan, kolonlar arasında hiçbir şey yok. Bu çok acı...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.