Cumartesi 29.10.2011
Son Güncelleme: Cuma 28.10.2011

Yaralarını saran Yalova'dan Van'a umut veren mesajlar

Biri doğuda biri batıda, birbirinden kilometrelerce uzaktaki iki ilimiz Van ve Yalova... Ancak Vanlı ve Yalovalılar, hiç olmadığı kadar yakınlaştı. Çünkü kader ortaklığı yapıyorlar. Yalovalı depremzedelerin kapılarını çaldık ve onlardan, Van için umut dolu mesajlar topladık

17 Ağustos 1999 depreminde kamyonlar gecenin içinde kentin yıkıntılarını ilk bu alana taşıdılar. Aile albümlerimiz, çocuklarımızın oyuncakları, yorganlarımız, kırmızı sardunyalarımız, kahve fincanlarımız kamyonlara yüklendi ve martı çığlıkları içinde denize getirildi. Belleğimizi, umutlarımızı, düşlerimizi denize emanet ettik. Deniz bize her dalgada geleceğe ilişkin yaşama direnci taşıyor artık." İşte enkazlarla doldurulan Yalova sahilindeki deprem anıtının üzerinde yer alan bu satırlar, insanı yaşatan en önemli şeyin umut olduğunu en güzel şekilde özetliyor. Meydana gelen felaketin boyutu ne olursa olsun ayağa kalkmak için hep bir sebep var aslında. Kimi zaman "düşlerimizi emanet ettiğimiz denizden," kimi zaman da dalgalardan alıyoruz gücümüzü... Bir şeyler yıkılıyor, ardından yepyeni başlangıçlar geliyor. Bundan 12 yıl önce depremin en çok hasar verdiği illerden biri olan Yalova'da on binlerce insanın yaşama dair izlerini gizleyen yıkıntıların üzerinde şimdi yemyeşil çimenler, rengârenk çiçekler, çeşit çeşit ağaçlar kök salmış durumda. Parklarda çocuklar koşturuyor, gençler kafelerde oturuyor, bahçelerde kuşlar cıvıldaşıyor... Aradan geçen zamanla birlikte, 1999 depreminin şehirdeki izleri silinmiş, toprak altına gizlenmiş, bütün enkazlar kaldırılmış durumda... Depremden sonra yapılan bütün binalar 2003 yılında çıkan yapı denetim kurallarına uygun olarak, son derece güvenli şekilde inşa ediliyor. Her şey sıkı tutuluyor. Yalova olası ikinci bir büyük depreme fiziksel olarak hazır gibi görünüyor. Peki ya bu büyük felakete binlerce kurban veren, ailelerini, sağlığını, varını yoğunu kaybeden, aylarca çadırlarda, yıllarca tek göz odalı prefabrik evlerde yaşayan Yalovalılar... Depremin yaşamlarında yarattığı tahribatı, bıraktığı derin yaraları sarabildiler mi? Zaman gerçekten her şeyin ilacı mı? Kendilerini güvende hissediyorlar mı? Onlardan yüzlerce kilometre uzakta, Van'da gerçekleşen felaketi televizyon ekranlarından izlerken neler hissediyorlar? Oradaki depremzedelere vermek istedikleri, belki de hayat kurtaracak mesajlar olabilir mi? Uzmanların söylediği gibi depremle yaşamayı öğrenmek diye bir şey mümkün mü? İşte bütün bunları merak ettik, "En iyisini yaşayan bilir," dedik ve Yalovalı depremzedelerin kapısını çaldık. Birçoğu Van depremiyle birlikte 12 yıl önceki o geceye dönerken, birçok Yalovalı da haberi alır almaz kurtarma çalışmalarına destek olmak için Van'a gitmi
FELAKETİ 12 YIL ÖNCE YAŞAYANLAR ANLATIYOR
KIZIMIN BİR LAFI BENİ HAYATA DÖNDÜRDÜ
1999'da depreme Yalova'daki evlerinde eşi ve 7 yaşındaki kızıyla birlikte yakalanan Nurten Akbaş, 40 kişiye mezar olan bir enkazın içinde bir gün boyunca kurtarılmayı beklediklerini söylüyor: "Tamamen pes ettiğim bir anda kızımın bir lafı beni hayata döndürmüştü; 'Anne ben daha 7 yaşındayım, ölmek istemiyorum,' deyince bana müthiş bir güç geldi. Sonra iş makineleri gelince çok korktuk. Betonların arasındasınız, üstünüzde acayip bir gürültü ve sarsıntı, iş makineleri girmemeli enkaza. Çok ölen oldu bu yüzden de." Göçük altından çıktıktan sonra da sıkıntıların bitmediğini söylüyor Akbaş: "Eşim Coşkun hemen bir hastaneye götürülüp 24 saat içinde ameliyat edilseydi sakat kalmayacaktı ama götürdükleri hastanede hatalı müdahale edildi. Bir de sonra benden tedavi masraflarını da aldılar. Güçlü olmak zorundaydım kızım ve kocam için. Biri yatıyordu, biri ayaktaydı ama çocuktu." "Bunu yaşamayan bilmez," diyor Nurten Akbaş ve ekliyor: "Zor oldu ama yeni bir hayat kurduk kendimize. Şimdi müstakil evde yaşıyorum. Apartmanda yaşayamam. Eşimle birlikte bir kafe işletiyoruz. Kızım ODTÜ'de Şehir Planlamacılık okuyor. Hayatta kalanlar mücadele edecekler. Mücadelesiz hiçbir şey olmuyor."
HİÇ EVE KAPANMADIM
17 Ağustos 1999 depreminde 16 saat göçük altında kalan Onur Yılmaz, bu felaketi en ağır yaşayanlardan biri. Henüz 15 yaşındayken bir gecede çok şeyini kaybeden Yılmaz, yaşadığı acılara inat içindeki yaşama sevincini koruyabilmiş. Protez bacağıyla yürüyüşler yapıyor, yüzüyor, eğlence yerlerine gidiyor: "Sağ ayağım sıkışmıştı. O şekilde saatlerce bekledim. Sonra beni çıkardılar, hastaneye götürdüler, birkaç hastane dolaştım, bacağımı kangren nedeniyle kesmişler. Önce söylemediler. Ama sonra öğrendim, babamın ve dedemin vefat ettiğini de öğrendim. Ardından protez takılması için Almanya'ya gittim. Sonra bütün tedaviler bitti, ben de normal yaşantıma döndüm. Eğitimimi tamamladım, sonra da işe girdim. Milli Eğitim Müdürlüğü'nde çalışıyorum. Hayat devam ediyor. Hayata dört elle sarılmak lazım. Ben hiç eve kapanmadım. Hiç değnek kullanmadım. Depremle yaşamayı öğrendik, burası Marmara bölgesi, deprem kuşağında olan bir bölge."


X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.