Cumartesi 26.11.2011
Son Güncelleme: Cumartesi 26.11.2011

Ben varııım!

'Sunulan ile yetinen' kadın anlayışına başkaldıran kadınlar bir araya geldi ve haykırdı:

Hayat, kim olduğumuzu öğretmek için bazen bizi duvara çarpar. Duvara çarptıkça güçlenir, aslolanı öğrenirsiniz. Aslolan, hayatımızda ne olursa olsun, "Ben varım," diyebilmektir. Yalnız başıma kalsam da ben varım. Param olmasa da ben varım. Yanımda bir sevgili, bir eş olmasa da ben varım. Zayıflıklarımla, zaaflarımla, hatalarımla ben varım! Bu düşüncelerle, yaşadıkları dönemde idealleri için mücadele etmiş, bedel ödemiş, öncü kadın sanatçıların, İstanbul Modern'deki 'Hayal ve Hakikat' sergisini gezerken; bugün "Ben varım," diyebilen kadınları bir araya getirmek istedim. Aralarından bazılarını tanıyorsunuz. Onların da ödedikleri bedeller, çarptıkları duvarlar var. Hayal kırıklığına uğradıkça güçlenmiş, her şeye rağmen inançla yollarına devam etmişler. Maraton koşucusu Elvan Abeylegesse. Ceza avukatı Altın Mimir. Radyo programcısı Funda Özkalyoncuoğlu. Eski manken Neşe Erberk. Uzun yol yelken eğitmeni Gülin Bozkurt. İletişim danışmanı Arzu Paksoy. Hayalin hakikate yolculuğunda bazen sarsıldılar, bazen düşüp yeniden kalktılar ama "Ben varım," diyerek yola devam ettiler. (Haberimizin fotoğraflarını 'Hayal ve Hakikat' sergisinde çektik. Osmanlı'dan günümüze, 74 kadın sanatçının eserlerinden oluşan bu sergiyi mutlaka görün.)
NEŞE ERBERK (Eğitimci, eski manken)
Durmak , düşmektir
"Çocukluk ve teenager'lık dönemimde, içine kapanık, balık etinde ve biraz da 'erkek Fatma' tabir edilecek bir kızdım. Acımasız çocukların 'Sırık, sopa,' diye alay etmesinden, boyumun uzunluğundan ve dik yürümemden utanırdım. Benden bir yaş büyük abim harika gitar çalardı, herkes onun ne kadar yakışıklı olduğunu söylerdi ve inanılmaz bir sosyal cazibeydi. Ben ise sadece evden okula, okuldan eve gidip gelirdim. Sadece derslerime odaklandığım için de ne sosyal olarak, ne de hobiler konusunda becerilerim gelişmemişti. Lise 1'de, Robert Kolej voleybol okul takımına girmemle her şey değişmeye başladı. Maçlarda aldığım tezahüratlar ve erkeklerden mektup arkadaşı olma istekleri arttıkça, kendime güvenim de artmaya başlamıştı. Lise 3'te, Zeki Triko'nun amatör manken seçmelerinde beğenilip defileye de çıkınca 'Hımmm, galiba hoş bir kızım,' demeye başladım. Bunun üzerine yaz tatilinde profesyonel mankenliğe adım atıp atamayacağımı anlamak için katıldığım Bayan Vizon yarışmasında da birinci seçildim. Veee, tabii ki annemin zorlamasıyla girdiğim yarışmada da Türkiye Güzeli seçildim! Bir de ardından gittiğim Avusturya'daki yarışmada Avrupa Güzeli seçilmez miyim! Takip eden üç yıl, bir taraftan başka şehirlerde, yurtdışı defile koşuşturması, bir taraftan Bogaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü dersleri ve imtihanları, diğer taraftan da tanınmış olmanın ve gazetecilerin peşimde olmasının yarattığı baskı ile yoğun stres altına girdim.
AVRUPA GÜZELİ OLMAKLA YETİNMEDİM
Son sınıfta kararımı verdim. Sadece güzel bir kız olarak adlandırılmak, 'Avrupa'nın en güzel kızı,' diye adlandırılsam bile beni tatmin etmiyordu. Kendime bir şeyler ispatlamak istiyordum. Mezun olduktan bir yıl sonra, 23 yaşımda kendi işimi kurmaya karar verdim: Erberk Kast ve Mankenlik Ajansı. Bu arada babamı kaybetmiştim. Annem, başta ajans konusunda beni desteklememişti. Risk almamı istemiyordu. Ben ise kendi başıma bir şeyler yapmayı ve başarılı olmayı kafama koymuştum. En az dörtbeş yıl hem mankenlik yapmaya hem de iş kadını olmayı öğrenmeye devam ettim. Geçen 18 yıl boyunca hep farklı olmaya çalıştım. Eğitmek ve yaratıcılık, inanılmaz bir keyif veriyor; idealistlik, paradan daha çok tatmin ediyorDU. Mankenleri çocuklarım gibi görüyor, özel hayatlarına bile karışıp disiplin uyguladığım için anne-babalar 'Neşe Hanım eti sizin, kemiği bizim,' deyip, sadece benim ajansımda mankenlik yapmalarına izin veriyordu. Kurallarımda ve sınırlarımda kararlı oluşum, bazı mankenlerin ve firmaların canını sıkıyordu. Bundan dolayı bana sorun çıkaran çok kişi oldu ama yaşadıklarımdan şunu öğrendim: Bir yere gelmekten daha zoru, orada kalmayı başarmaktır. Bir de durmak, düşmektir. Ben de durmamayı seçtim.
120 YIL YAŞAMAK İSTİYORUM
Üçüz kızlarıma hamile kalınca, içimdeki bir diğer isteği açığa çıkarmaya karar verdim: Okul öncesi eğitim. Başta birçok kişi eleştirdi. 'Sen ne anlarsın eğitimden? Başarılı olmazsın,' dediler. Bu eleştirileri yapanlar bilmiyorlardı ki, bir şeyi çok ama çok istersem, peşini bırakmam ve çok çalışırım. Şu anda Türkiye'de 18 okulum var. Kızlarımla çok mutluyum. Tüm gücümle 'Ben varım!' diyorum. 120 yaşıma kadar, sağlıklı ve huzurlu yaşamak istiyorum."


X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.