Cumartesi 26.11.2011
Son Güncelleme: Cuma 25.11.2011

Hangi albümler tutar?

Müzik piyasası büyük sarsıntı geçirip kabuk değiştirse de, ardı ardına yeni albümler yayınlanıyor. Kısa bir süre önce piyasaya çıkan Multitap, Kreş ve Neyse'nin albümlerini dinledik, değerlendirdik

MULTİTAP
Ana dolu pop'tan Frans ız rockı'na ...

Meslek icabı Türkiye'de çıkan yerli albümlerin büyük bir bölümünü dinlemem gerekiyor. İçlerinde o kadar kötü şeyler oluyor ki, utanıp kapağını açmaya dahi tenezzül etmezsiniz. Bunların arasında Multitap gibi, yıllar sonra da geriye dönüp dinlemekten büyük keyif alacağınız bir toplulukla karşılaşınca gerçekten mutlu oluyorsunuz. Multitap'in ikinci albümü Özel Birisinşahsına münhasır, adı üzerinde 'özel' bir çalışma. Duman ya da mor ve ötesi gibi yeni bir dönemi açmıyor ama müzik tarihimizde fark ettirmeden bir iz bırakıyor Multitap. Nadiren bütünlüklü, baştan sona dinlenebilecek bir 'yerli' albüme rastladığımız şu dönemde, eksiksiz bir hikaye anlatıyorlar. Hem müzikal hem de şarkı sözleri açısından. Türler arasında yaptıkları yerinde geçişlerle de tekdüze olmaktan kurtulup, işlerini çok yönlü bir biçimde sunuyorlar. Ben Anlarım'la son yıllardaki en çekici pop/ rock şarkısını yazmayı başarıyorlar. Öpüşelim Barışalım'da saykodelik Anadolu pop'una uzanıyorlar. Sadece Yorgunum'da Phoenix'vari modern Fransız rockına dokunuyorlar. Masumiyet'le de tarzlarının tamamen dışına çıkarak, rap yapmaya dahi kalkışıyorlar. Üstelik bu referanslara ve benzerliklere rağmen orijinal tınlamayı da başarıyorlar. Multitap son zamanlarda dinlediğim en iyi, en kıvamında yerli rock albümünü yayınlamış. Ellerine sağlık.
NEYSE
Ba baj ım Records'un yeni ismi

Babajım Stüdyoları, İstanbul'un en genç ve güzel stüdyolarından biri. İşinin ehli müzik insanları Pieter Snapper, Reuben de Lautour ve Alp Turaç'ın ortaklığında 2010'da kurulmuştu. Onların Türkiye'deki birçok müzisyenin albümünde imzası var. Bu yüzden Babajım'ın Galatasaray'daki binasına sıklıkla gelip kayıt yapanlar arasında Şebnem Ferah, Emre Aydın, Sertab Erener gibi sayısız isim var. Geçen yılın başında stüdyoya ek olarak bir de plak şirketi kurdular; Babajım Records. İşte bu şirketten albüm yayınlayan en son grup da Neyse. Neyse henüz ilk albümünü yayınlamış olmasına rağmen, Babajım ekibinin liderliğinde aşırı olgun bir iş çıkarmış. Kendi isimlerini taşıyan albümlerinde akıcı, yüksek desibelde gitarlarla, hafiften alternatife de kayan klasik bir rock anlayışını benimsemişler. Albüme yansıyan deneyimin mimarlarından biri de gitaristleri Melih Balta. Balta, 90'ların fenomen grubu Climb'ın da gitaristiydi. Gitarların baskın etkisiyle Manga'yla Çilekeş'in arasında bir yerde duruyorlar ve görünen o ki önleri açık. Gözünüz üzerlerinde olsun.

KREŞ
90'la rda olsa k belki tutardı...
Kreş'i eskiden bu yana takip ediyorum. Rolling Stone'u yayımladığımız dönemlerde dergi olarak desteklediğimiz, jüri üyesi olduğumuz Jack Daniel's Rock Music Competition'da birinci olmuşlardı. Birinciliğin ivmesiyle Kreş hemen ilk albümü Zaman Yok'u da çıkarmıştı. Türk rock grupları için büyük şans olan, dokunuşlarıyla çok şey değiştiren Tarkan Gözübüyük'ün prodüktörlüğünde yapılmıştı bu albüm. O dönemde etkileyici bir müzik yapıyorlardı. Ama maalesef yeni albümleri olmamış. Eğer 90'ların ortasında çıkmış olsaydı belki başka şekilde düşünülebilirdi ama günümüz için fazla demode, eski kaçıyor. Kreş yeni albümü Çıplak'ta -muhtemelen- etkilendiği grupların arasında kayboluyor. The Rapture'la Duman arasında yaptıkları gezintide yoruluyorsunuz. Üstelik o çok süslü, ağdalı şarkı sözleri de çekici olmaktan ziyade sizi gruptan itiyor. Etraftaki birçok şeyden daha nitelikli olsalar da, Kreş'in bu son albümü geçerken günübirlik uğrayacağınız bir limandan fazlası değil. Oradayken iyi vakit geçirirsiniz, uzaklaştığınızda da unutursunuz. Ötesi pek yok. Kusura bakmayın arkadaşlar...
JOHN LENNON'IN SATILAN DİŞİ
İnsanların ölümlerinin ardından eşyalarının satılması bana her zaman garip gelmiştir. Yarattıkları eserlere olan ilgi hadi neyse. Mesela Leonardo Da Vinci'nin Horse and Rider isimli eserini almak istemenizi anlayabilirim. Ama doğru olan o tarihi mirası da kamuya açık bir alanda görebilmektir. Adını bile bilmediğimiz ve öğrenemeyeceğimiz bir zenginin 15 milyon dolara tabloyu kapatması değil. Sadece evine davet ettiği konuklarının görebileceği duvarına asması hiç değil. Yine de, söz konusu olan dünyayı değiştiren bir sanatçının eseri olduğu için bu isteğin açıklanabilir bir tarafı da var. Garip olan, daha uçuk şeylerin arzu nesneleri haline dönüşmesi. John Lennon'ın 55 bin TL'ye geçen hafta satılan dişi gibi... Sizi bilmem, ama ben ölümümden sonra dişlerimin dahi nakite çevriliyor olmasını istemezdim. Ama belli ki para her şeyi satın alabiliyor. Michael Jackson olsanız da nafile. Evet, sonunda buna da kalkışıldı. Michael Jackson'ın her şeyini satan müzayede evi Julien's Auctions yıldızın yatağının da açık artırmayla satılacağını açıkladı. Kısa süre sonraysa -iyi kibundan vazgeçtiler. Daha ölümün üzerinden bir yıl geçmeden Amy Winehouse'un yeni bir albümünün çıkması da, düşününce rahatsız edici değil mi? Haftaya yayınlanacak olan Lioness: Hidden Treasures o güzel sesin hatrına çıkmayacak elbette. Biraz daha satış en önemli dert. Maddi kaygılar hayatta da ölümde de her şeyin önüne geçiyor. Türkiye'de de durum pek farklı değil. Mesela Türkiye'nin en önemli mimarlarından biri olan Vedat Tek'in Nişantaşı'ndaki evi. Cemil Topuzlu Köşkü'nden Mahmud Paşa Köşkü'ne sayısız eserin yaratıcısı Tek'in evi... Geçen hafta orada bir partiye katılana kadar o güzelim evin ne halde olduğunu bilmiyordum. Meğer orada da bir bar açmışız zamanında, Zihni Bar. Açarken de korunması gereken o tarihi eserin sağını, solunu zedelemişiz. Ne olacaktı ki? Müzik dinliyoruz. Eğleniyoruz işte. Gelsin paralar. Önemli olan o. Mirasmış, saygıymış, bize ne canım? Her şeye rağmen gereken saygıyı gören 'eskiler' de var. Osmanlı Bankası'nın Karaköy'de 1892'de hizmete başlayan binası kısa süre önce restore edildi. Salt Galata olarak kapısını bizlere açtı. Aldığım duyumlara göre sergilerin yanı sıra burada muhtemel konserlerle de karşılaşabiliriz. Demek ki ölünün, eskinin, mirasın arkasından illa ki sadece para kazanmak gerekmiyormuş. Kalıcı, daha güzel işler de yapılabiliyormuş. Salt Galata ekibini tebrik ederim.

,

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.