Son Güncelleme: Cuma 23.03.2012
Mesafeli ve 'aristokrat' değiliz, sıcak ve samimiyiz
O, sahnedeyken bir rock yıldızı, evdeyse hâlâ ailesinin küçük kızı. atv dizisi Son'daki rolüyle oyunculuk yeteneğini de ortaya koyan Aylin Aslım'ın ev halini ve gizli kalmış hatıralarını merak ediyorsanız, bu sohbet sizin için. İşte üç kuşakta Rumeli'den İstanbul'a uzanan bir rock masalı
- Çocukluğunuz nasıl geçti? Anneanne evinde yaşam nasıldı?
- Aylin Aslım: Eyüp'teki bir göçmen mahallesinde yaşıyorduk. Çok güzel, curcunalı günlerdi. Dayımın çocuklarıyla birlikte sürekli bahçede, sokaklarda, ağaçların üstündeydik. Müthiş eğlenirdik.
- Neşeli Günler filmindeki gibi bir ortam yani...
- A.A: Evet, anneannem çok iyi bakıyordu bize. Bizi ona emanet ettikleri için bazen fazla disiplinli olsa da. (Gülüyor.)
- Yanınızda olamadıkları için kızıyor muydunuz sizinkilere çocukken?
- A.A: Çocukken insanın aklına kızmak gelmiyor. Verilen şeyi hemen kabulleniyorsun. Ama eksikliklerini hissediyordum çok... Tatillerde bir araya gelirdik. Telefonlaşırdık sık sık. O zaman bizde telefon yoktu, komşudan ararlardı. Koşa koşa giderdim konuşmaya.
KEŞKE EVLENİP, ÇOCUK YAPSAYDI
- Aile ne zaman bir araya geldi? Nasıl bir çocuktu Aylin?
- Şerife Aslım: Aylin ilkokul 4'e giderken, ben Türkiye'ye kesin dönüş yaptım. İki yıl sonra da babası geldi. Çok uslu, makul bir çocuktu. Bir defa bile 'Ders çalış kızım,' demedim. Masadan kalkmadan 4 saat çalışır mı bir çocuk?
- Zekiye Mülayim: (Rumeli şivesiyle) Çay koydunuz mu çocuğa? (Beni işaret ediyor, çaylar hemen doluyor.) Aylin bir kez bile kalbimi kırmadı. Çok çalışkandı. Abisi kaytarırdı ama dersten. Kitabın arasına koyup Teksas, Tommiks okuyordu. Neyse sonra aklı başına geldi, okuyup doktor oldu.
- A.A: Ayrıca bizimkileri özlediğim için melankolik bir çocuktum. Çok kitap okurdum, hayal dünyam genişti. Bu arada öğretmen ve dansöz olmak istermişim küçükken. (Gülüyor.)
- Annenize mi daha yakındınız, babanıza mı?
- A.A: Baba-kız aşkı söz konusuydu. Babam da melankoliktir, yumuşak huyludur. Annemse daha sert mizaçlıdır.
- Z.M: Şeker attınız mı evladım çaya? (Aylin'e kaş göz yapıyor, şekeri getirmesi için)
- Çocukken evde şarkı söyler miydiniz?
- A.A: Durmadan kanto söylerdim. 12 Eylül sonrası, televizyonda yasaksız birkaç kişi vardı: Nurhan Damcıoğlu, Barış Manço, Ajda Pekkan. En çok Damcıoğlu'nu severdim; neşeliydi, rengarenk kıyafetleri vardı. O yüzden Gülyabani albümünde kanto söyledim.
- Rock müziğe ilginiz ne zaman başladı?
- A.A: Lisedeyken okul orkestrasının solistliğini yaptım. Sonra haber geldi; Zeytin diye bir kız grubu varmış, solistleri yokmuş. Ben de hemen atladım tabii. 2000 yılında da ilk albümümü yaptım.
- Siz ne düşünüyordunuz Aylin'in rock söylemesi hakkında?
- Ş.A: Başlarda yadırgadık. Özellikle satanistlerle ilgili haberler çıktığında endişeleniyorduk. Kızımızı korumak, iyi bir şekilde yetiştirmek istiyorduk. Aylin'in çıktığı festivallere gidip, rockçıları tanıyınca rahatladım. Çok güzel gençler gördüm oralarda. Birbirlerini rahatsız etmeden eğleniyorlar.
- Şerife Hanım, yine de keşke Aylin başka bir iş yapsaydı diyor musunuz?
- Ş.A: Bu sektör onu hırpalıyor. Hâlâ bazen 'Okulunu bitirip öğretmenlik yapsaydı,' diyorum. Evlenirdi; çoluğu çocuğu, sigortalı bir işi olurdu...
bizimkile r italyan ailesi gibi
- Peki, sahnede geçirdiğiniz yıllar, karakterinizi, dünyaya bakışınızı nasıl etkiledi?
- A.A: Hayatı tanıdım. Mutsuz değilim ama bazı şeylerin hiç değişmediğini görmek üzücü. Sanata da, kadına da hâlâ değer verilmiyor. Bazı konularda umudunu kaybediyor insan. Ama bu, yalnızca bazı konular için geçerli.
- Hâlâ bir şeyleri değiştirebileceğinize dair umudunuz olmasa; eylemlere, protestolara katılmazdınız zaten.
- A.A: Kesinlikle. Senin gibi düşünenlerle birlikte bir şeyleri değiştirmeye çalışmak çok önemli. Bizim nesil, 'Aman olaylara karışma,' nasihatleriyle büyüdü. Artık daha cesur, daha açık gençler yetişmeli.
- En çok hangi şarkılarını seviyorsunuz Aylin'in?
- Ş.A: En çok Ahh şarkısından etkileniyorum.
- N.A: Gülyabani! Çünkü Aylin, o şarkıda kendi çocukluğunu anlatıyor.
- A.A: İlk kez söylüyorsun bunu, neden?
- N.A: 'Gülyabaniyim ben/ Çok yabaniyim ben/ Girerim rüyanıza/ Hepinizi yerim ben' diyorsun. Küçükken hep kabus görüp, bizi çağırırdın. O zamanları anlatıyorsun. (Gülüyor.)
- Peki, şimdi geriye baktığınızda, aileniz ne ifade ediyor sizin için?
- A.A: Çocukluğum, köklerim geliyor aklıma... Yetişkinlikte kendi hayatına dalıyorsun. Ama hep özlüyorsun o günleri. Şimdi mesela anneannemin elini tutsam, onun beni ilkokula götürdüğü günlere ışınlanırım. Benzersiz bir güven duygusu yaşıyorsunuz ailenizle. Çok eski bir tanışıklık var.
- N.A: En önemlisi, biz hâlâ ayakta kalabilmiş büyük bir aileyiz. Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için derler ya... O söz, bizim için söylenmiş.
- A.A: Bizimkiler İtalyan ailesi gibidir. Kalabalık, gürültülü, kahkahalı, tartışmalı... Mesafeli ve 'aristokrat' değiliz, sıcak ve samimiyiz.
- Bu röportajı kabul etmeniz de, bunun bir göstergesi zaten...
- Z.M: Ama tabağınız öylece duruyor. Hiçbir şey yemediniz ki yavrum...
EN SON HABERLER
- 1 Sanal dünya çocuklara okuldan tatlı geliyor
- 2 Öğrendiğinizde şaşıracağınız 4 önemli beslenme bilgisi
- 3 Oysa her şey çok iyi gidiyordu
- 4 Sokaklar tenis kortuna döndü
- 5 Her şey bu ülkenin çocukları için
- 6 Bir rüyanın peşinde
- 7 7/24 şehirde yaşam
- 8 Hiçbir doğruluğu olmayan beslenme önerileri
- 9 İnsana güvenmekten vazgeçmeyin
- 10 Küçük sanatçılar için büyük deneyimler