Cumartesi 14.04.2012

Bu mutfağa Fransız kaldık

İstinye Park'taki Gigi bir Fransız brasserie'si olarak lanse edilse de, menüsünde yer alan rizotto ve pizza gibi seçeneklerle Fransız mutfağı beklentisinde olan müşterileri hayal kırıklığına uğratıyor

Hollywood sinemasının Paris'e sağladığı olanakları bir insana babası bile sağlamaz. Tam da dünyanın turizmi keşfettiği yıllarda,birbiri ardından, Audrey Hepburn, Leslie Caron gibi melek yüzlü oyuncuların yer aldığı Tiffany'de Kahvaltı, Paris'te Bir Amerikalı, Gigi gibi, konuları Paris'te geçen filmler, bu kenti dünyanın gözbebeği haline getirdi. Yine o dönemlerde Fransız mutfağı dünyanın en rafine mutfağı sayılıyordu. Ancak bu mutfağın inceliklerini bilen personele ihtiyaç duyulması, günümüz fast food çağında Fransız mutfağının eskisi gibi yayılmasını engelledi. Bugün İstanbul'da Fransız mutfağının tek bir temsilcisi bile yok.
CACIK, LAVAŞ, IZGARA KÖFTE!
Gerçek bir Fransız lokantası bulma umutlarımı çoktan yitirdiğim sırada, İstinye Park'ın şık mağazaların çevrelediği meydanda, Gigi adlı bir Fransız brasserie'sinin açıldığını okuyunca, nihayet mega kentimizin bir Fransız restoranına kavuştuğunu varsaydım ve İstinye Park'ın yolunu tuttum. Restoranın kapısında Çinli kıyafetli hostesleri görmek Fransız beklentimi biraz gölgelediyse de, Fransa'yla soğuk ilişkilerimiz nedeniyle bu kıyafetlerin seçilmiş olabileceğini düşündüm. Hava çok sıcaktı; ben yine de önce içeriye bir göz attım. Gerçekten çok hoş dekore edilmişti; Fransız brasserie'sinden çok, pahalı restoran imajı yaratmak isteyen bir Amerikan mekanını andırıyordu. Arkadaşımla birlikte meydana bakan teras kısmında oturduk. Menüye göz gezdirip, cacık ve lavaş ekmeğiyle sunulan ızgara köfte, Asya salatası ile miso tavuk, İtalyan makarna, rizotto ve pizza seçeneklerini görünce, Fransız mutfağı hayallerim uçup gitti. Yine de, çoğu bütün restoranlarda bulunan, artık Türkleşmiş ne kadar Fransız varsa, menüden cımbızla ayıklamaya başladım. Örneğin somon tartar kulağa Fransız geliyordu. Nisuaz salata da Fransız asıllıydı. Ana yemeklerde artık demode olsa da, safkan bir Fransız yer almaktaydı: Şatobriyan. İki kişilik servis edilmekteydi ve 128 liraydı. Ayrı olarak listelenmiş garnitürler içinde en pahalısı "Fransız fasulyesi" (25 TL) idi. Tatlılardan tart tatin, Mont Blanc da Fransız sayılırdı. Kendimce yeterli düzeyde Fransız bulduğum somon tartarı ısmarladım; heyhat, o da yoğurt soslu geldi. Arkadaşım ise Fransız takılmayıp roka ve domates salatası ile kuzu fileto istedi. İçki içmedik. Yemeğin üstüne de birer tatlı yiyip kahvelerimizi yudumladık. Sonuçta 181 lira hesap bıraktık. Adı Paris'i çağrıştıran bu restoran, Doors grubundaki işini bilir dekoratörlerin ve usta halkla ilişkiler ekibinin başarı ürünü. Yemeklerin grubun diğer restoranlarındakilerden pek farkı yok. Ancak müşteri "Markalar Meydanı"nda yemek yemenin bedelini diğerlerine göre daha yüklü bir fatura ile ödüyor, o kadar..

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.