Cumartesi 05.05.2012

Hoşgörüye doğru yapılan bir yolculuk

Bir dönemde 'sağ kanat' sinemacısı diye tanınan İsmail Güneş'in şimdiye kadar yaptığı en iyi film, onun için bir olgunluk dönemi ürünü. Ve görülüp tartışılması gereken önemli bir film. Film, gencecik bir kızın, kırsal kesimdeki bir büyük ailenin yetişkin kızı, sonradan henüz 16 yaşında olduğu anlaşılan Ayşe'nin birden düşüp bayılması ve ağır hasta olduğunun anlaşılmasıyla açılıyor. Ancak hastanede ortaya çıkan bir başka gerçek, Ayşe'nin neredeyse üç aylık hamile olduğudur! Ama burası Nişantaşı veya Kavaklıdere olmadığından, kızın babası Osman ise onu erkek doktorun muayene etmesine bile kızıp 'Kadın doktor yok mu?' diye söylenen bir karakter olduğundan, haber hiç de müjde gibi karşılanmaz. Üstelik kız, babanın kim olduğunu söylememekte ısrarlıdır. Herhalde onu aile erkeklerinin hışmından kurtarmak için.... Ancak her genç insan gibi saftır, törenin insafsızlığını ve onun esiri olmuş erkeklerin acımasızlığını henüz bilmez, o hışmın kendisine yöneleceğini düşünmez. Böylece aile meclisi toplanır. Ve ölüm kararı çıkar. Bu görev de erkek kardeş olmadığından babaya düşer. İşte film böyle başlıyor. Kendi adıma, her gün gazetelere düşen bu töre veya namus cinayetlerinden öylesine usandım ve iğrendim ki, böyle bir hikayeyi nasıl izlerim diye kendime sormaya başladım. Ne var ki Güneş bize bir kanlı-bıçaklı töre hikayesi daha anlatmaya kalkışmıyor -eski Yeşilçam, adını koymasa da onu çok sık yaptı. O, tersine buradan yola çıkıp baba-kızın, güneyin gök mavisinden başlayıp kuzeyin karlarına doğru yönelen yolculuğunu işliyor. Ve bu yol filmi boyunca da, iki insanın birbirlerini yeniden tanımalarını anlatıyor; aile biryana sadece iki insan arasında bile gündelik deneyimlerin nasıl dostluğu ve insanlığı yeniden keşfetme alanı olabileceğinden dem vuruyor. Ve bunu ayrıntılara son derece önem veren, sakin ve uzun planların ve ustalıklı kamera hareketlerinin önderliğindeki kişisel bir uslupla yapıyor. Ne kadar hızlı bir kalkınma içinde olsa da, geri kalmışlığın en tipik göstergesi olan feodal kalıntıları hala temizleyememiş ve gerçek çağdaşlaşmayı başaramamış bir toplumda, Güneş bize boyutlu bir dram anlatıyor ve hümanizm yüklü bir bildiri sunuyor. Filmin altyapısını oluşturan tezle yüzeydeki dramı, düşünceyle duygusallığı hakkaniyetli biçimde kaynaştırarak...Oyuncular da iyi: Hakan Karahan zor rolünü incelikle oynuyor. Ah, bir de kimi sahnelerde o gözyaşlarını serbest bırakabilseydi... Gencecik Elifcan Ongurlar ise yılın önemli keşiflerinden sayılacak. İsmail Güneş'i yaşamsal bir konuya cesaretle, denetimli bir duygusallıkla dalan bu kolay unutulmayacak filmi için kutluyorum.
ATEŞİN DÜŞTÜĞÜ YER ****
Yönetim ve senaryo: İsmail Güneş Görüntü: Ercan Yılmaz Müzik: Saki Çimen Oyuncular: Hakan Karahan, Elifcan Ongurlar, Yeşim Ceren Bozoğlu, Serhan Süsler, Abdullah Şekeroğlu, Katharina Wiethaler İGF-Sarmaşık Sanatlar yapımı

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.