İnat da bir muratmış

Kadıköy Moda'yı bilenler hatırlar; Oyun Atölyesi'nin bulunduğu yerden geçmek eskiden kolay değildi. Garip bir koku gelirdi burnunuza. Bu kokunun kaynağı, ancak Oyun Atölyesi'ni açmak üzere, toprağa azma vurulunca anlaşıldı. Meğer 30 yıllık bir çöplükmüş orası. Bu çöplüğe tiyatrocular, Oyun Atölyesi dokundu. 2002'de açıldığında hem çevresel hem de kültürel atmosferi değiştirdi Oyun Atölyesi. Her oyunu ilgiyle izlenen bir tiyatro oldular. Bugüne kadar yaklaşık 500 bin seyirciye oyun sahneleyen Oyun Atölyesi'nin etkisi Londra'ya kadar uzandı. Geçen hafta, Shakespeare'in evi kabul edilen Shakespeare's Globe'da Antonius ile Kleopatra'yı sahnelediler, hem de Türkçe olarak. Haluk Bilginer, Zerrin Tekindor, Mert Fırat'ın rol aldığı oyunun yönetmeni ve Oyun Atölyesi'nin yöneticisi Kemal Aydoğan ile geçmişe bir yolculuk yaptık. Hem 10 yılı, hem Shakespeare'i hem de Londra macerasını konuştuk.
- Oyun Atölyesi, Moda'da açılalı 10 yıl olmuş. Nasıl geçti bu 10 yıl sizin için?
- Bir sürü Shakespeare oyunu... Hemen hemen hepsi seyirci tarafından beğeniyle karşılanmış oyunların sahnelendiği bir 10 yıl... Bir tiyatro binası işletmenin bilgisi ve şevki, bir sosyal ortam olarak tiyatronun nasıl bir olanak olduğunu deneyimlemek... Açıkçası günümüzün 15 saati burada geçiyor ve gitmek istemiyoruz.
- Çöplükten bir tiyatro yarattınız. Mucize gibi geliyor insana.
- Evet, burası 1970 yılında sinema ruhsatı alınmış, herhangi bir bina yapılmamış bir yerdi. O yıldan 2001'e kadar da çöplük olarak kullanılmış. Bu alandan 104 kamyon hafriyat çıktı. Bunun yüzde 70'i de çöptü.
- O yıllarda bir tiyatro açma fikrine yaklaşım nasıldı?
- Hatırlarsınız, ekonomik kriz vardı. Kültür Bakanı İstemihan Talay'dan tutun aklınıza gelen her kapı çalındı. Kimse elini cebine atmadı, hatta 'Bu maceraya girmeyin, üzülürsünüz,' gibi bir tavır vardı. Biz de 'İnat da bir murattır,' diyerek banka kredileriyle 4 Nisan 2002'de Oyun Atölyesi'ni açtık.
- Size nasıl bir avantaj sağladı bu tiyatro?
- Mekanda size karışan yok. İstediğiniz zaman prova yapabiliyorsunuz. İnanılmaz bir bağımsızlık hali bu. Ayrıca Haluk Bilginer ve Zuhal Olcay, isimleriyle anılacak bir tiyatronun peşinden gitmediler, çünkü aslolanın tiyatro olduğunu düşündüler. Tiyatro sanatının öne çıkmasını amaçlandı.
- Siz repertuarınızda Shakespeare'e sıklıkla yer veriyorsunuz. Ama Shakespeare'i farklı bir şekilde yorumluyorsunuz ve bu yorum çok kabul görüyor. Nedir işin sırrı?
- Shakespeare ile olan mesafe, tiyatro okullarından başlar. Shakespeare, içinden çıkılamaz, anlaşılamaz yüce sanat olarak tanınır. Ama biz Shakespeare'in insan olduğunu, bizden uzak olmadığını, güncel olduğunu kavradık. Shakespeare'i halkı anlatan bir yere yerleştirdik ve bundan sonra bizim için rahat temas edilebilir bir yazar oldu. Tabii bunda Haluk Bilginer'in çabası çok önemli
- Shakespeare's Globe ile yollarınız nasıl keşişti?
- Onlar bizi buldu. Shakespeare ile uğraşan, repertuarında oyunlarına yer veren tiyatroları tercih etmişler. Buraya gelip Otello, Hırçın Kız, Shakespeare Müzikali, Atinalı Timon'u izlediler. Hatta Atinalı Timon'u Londra'da oynamamızı istediler. Biz 'Atinalı Timon'u altı yıl önce oynadık, tekrar edemeyiz,' dedik. Onlar da bize birkaç oyun önerdi. İçlerinden Antonius ile Kleopatra'yı seçtik. Bize çok yakın bir metin.
- Seyirci olarak kaç kişiyle temas etmişsinizdir?
- Yaklaşık her sezon, 180 ile 220 oyun oynanıyor burada. Bir sezon da yaklaşık 40-50 bin seyirciye temas ediyoruz. Herhalde turneleri de sayarsak, 10 yılda 500 binden fazla seyirciyle buluşmuşuzdur. Bu seyircilerin çoğu da genç. Bu da bizim için gurur kaynağı.