Selülitin selülozla ilişkisi
Lucca'ya gidersen, yakalanırsın. Kışın gayet basit olan, 'ünlülerle-medyayla-halkla ilişkiler' müessesesi, yaz aylarında karmaşıklaşıyor. Selülit ve sarkıkların sayfalarla buluşması, aklımızdan bunları da geçirdi...
'YAKALANMAK', KILIF OLMAKTAN ÇIKIP, SÖZLÜK ANLAMINA YAKLAŞTI!
Bu yaz işler biraz değişti. Nispeten halk plajında çoluk çocuk görüntülenen Gülben Ergen ve Çağla Şıkel ile teknede fotoğraflanan Deniz Seki ve Uğur Yücel örneklerinden anladığımız, Bodrum'un hiçbir yeri, açıkları bile temiz değil! 'Gözden uzak bir koyda' ne demekse, orada teknede saptanan (Bülent Cankurt tabiriyle 'elitler') Bilgün Sazak, Yasemin Aloğlu, Zeynep Çarmıklı gösteriyor ki, koylar mayın dolu! Gümüşlük, zaten evvelki sezon Berrak Tüzünataç-Nejat İşler beraberliği sırasında yeniden keşfedildi ve Cihangir tayfası tarafından rağbet gördüğü müddetçe de boş bırakılmayacak. Bitez'e mesela, paparazziler pek uğramazdı fakat 'Benjamin Button' demekten sıkılmadıkları Nebahat Çehre'yi de orada bulmuşlar. Bütün bunlardan iki sonuç çıkarabiliriz: 1. 'Yakalanmak', epeydir kullanıldığı 'kılıf'ından uzaklaşıp, sözlükteki anlamına yaklaştı. Artık yakalanmak istemeden de yakalanılıyor. 2. Mayolu resimlerini magazin sayfalarında kamuya açmak istemeyen ünlüler için Bodrum'a veda vakti!
TANSU ÇİLLER'İN PLASTİK TERLİKLERİ, MARK ZUCKERBERG'İNKİLERLE YARIŞIRDI!
Magazin terörüne maruz kalmak istemeyen ünlü, İstanbul'da üç beş lokantadan, kahveden, parktan uzak durur, olur biter (Anadolu yakası neredeyse sıfır risktir; Bostancı-Maltepe ve Kuzguncuk-Kanlıca hattı balıkçılarında ne çok 'kaçamağa' şahit olmuşluğumuz vardır!) Ama koca bir Ege Denizi'nden mahrum kalmak, ağır ceza. Kuzey Ege bu açıdan hala emniyetli. Ayvalık'ta, Assos'ta, basılma ihtimali yok. Datça'da arkayı kollamak gerekmez. Daha aşağılara, Kaş- Kalkan-Kekova civarına gönül rahatlığıyla inilebilir; kameralara uzak semtler oralar. Yine de hiçbir şeyin kesin garantisi yok. Yaz aylarında, "İstemese yakalanmazdı," deme alanımız daralıyor. 1993'te Tansu Çiller'in, evinin boş havuzuna havlu yaymış güneşlenirken çekilen fotoğraflarını hatırlayın. Ayağındaki plastik tokyolar, ancak Facebook'çu Mark Zuckerberg'inkilerle yarışabilirdi!
KRİZİ FIRSATA ÇEVİRMEK: BİR GÜLBEN ERGEN KLASİĞİ...
Madem kaçış yok, hasarı asgariye indirmek için ne yapmalı? Öğrenilen bir şey olmaktan ziyade, doğuştan galiba: Ya var, ya yok! Gülben Ergen'de, hep vardı: Krizi, fırsata çevirme mahareti. Bir tek 'şahdamarı' hadisesinde çuvalladı, ama şimdi yine mükemmelen toparladı ortalığı. Dediği gibi, bütün selülitli kadınlar onu daha fazla seviyordur artık, doğrudur. ("Norveç mi burası, Danimarka mı? Biz bisiklete binerek büyümedik ki. Sabahları da somonla bilmem ne yemiyoruz. Tost yiyoruz, yengen yiyoruz! Menemene ekmek banıyoruz. Bu milletin kadınlarının bacağında, kıçında selülit var.") Ama sadece 'selülitli kadınlar' diye ayırmasın, başkalarının da kendisini daha çok sevmesine, hatta saymasına sebep olacak müthiş insani ve efendi laflar etti Ayşe Arman'a: "Ben ruhumu iyileştirmenin derdindeyim, portakal kabuklarını değil. Mustafa'yı savunma meselesine gelince, onun üç rütbesi var. O Atlas'ın, Ares'in ve Güney'in babası... Hayat boyu en yakışıklı adam o, en başarılı adam o. Oğullarım kırılırlar, aksi bir şey diyemem," diyen bir kadın, artık başka kulvardadır. Öncelikli özelliği, selülitleri değildir. Deniz Seki ise fuzuli yere 'lohusa' muhabbetine girip, zevzek magazin programlarında aynı görüntülerin inadına, tekrar tekrar döndürülmesine yol açacağına, keşke sadece "Kilodan daha büyük dertlerim var çocuklar," deseydi... Ama 'Deniz anası' başlığı öyle vahşi, gaddar ve başlık atma sanatı açısından en fenası, esprili olmaktan uzaktı ki, o da oradan kazandı.
İLKESEL Mİ, ADAMINA GÖRE Mİ?: UĞUR YÜCEL YERİNE KÜRŞAT TÜZMEN LÜTFEN!
Peki bu mayolu yakalanma hususunda, herkese eşit mesafede mi duracağız? Meseleye ille ilkesel olarak mı bakacağız? Ünlüler, mayolu, yağlı, selülitli, göbekli olarak fotoğraflanabilir mi? Tabii. Bu, bütün dünya magazininde böyle mi? Evet. Peki ünlüler arasında hiçbir ayrım yapamaz mıyız? Arada adamına göre muamele edemez miyiz? Hayatında hiçbir zaman bedeniyle ön plana çıkmamış biriyle... Senelerdir ısrarla Türkiye'nin en güzel kadını olma iddiasını sürdüren birini... Ya da mesela Ben Güzelim Ya Sen diye kitap yazmış birini... "Fıstık gibi hatunum, taş gibiyim maşallah," diyip kahkaha patlatan birini... Her bir uzvunu bizimle gururla paylaşan, iki adet bacağı olduğu için eteklere sığamayan birini... Bir mi tutacağız? Tamam, sırf kadın bedeni sergilenmesin, erkeklerin de göbekleri çıksın ortaya kararı aldığımızda, ilk Uğur Yücel'i mi harcayacağız? Orada onca iddiasıyla ve mayo tarihiyle Kürşat Tüzmen dururken!.. Birileri, kaşınır. Kaşınanı kaşımak, en doğal hakkımız! Ama birileri de, ya yıllar içinde ya da nihai şartları icabı, hak eder: Biraz mesafe. Biraz şefkat. Esirgemeyiniz.
EN SON HABERLER
- 1 Eş seçimindeki izlere dikkat
- 2 Su orucu, bilimsel değil
- 3 Tüm dünyada anneler yorgun
- 4 Spor insan ruhunu terbiye eder
- 5 Urla’da yelkenler fora
- 6 20 koleksiyonluk iddialı iş birliği
- 7 Saçları süsleme vakti
- 8 Bonsai sanatı hobisiydi mesleği oldu
- 9 52. İstanbul Müzik Festivali başlıyor
- 10 Yavuz Bingöl halk ozanı olan annesi 'Şahsenem Bacı'yı anlattı: Yanlış giden kariyerime şekil verdi...