Son Güncelleme: Cuma 10.08.2012
Yazı yazdığında, hayatı bir emekçi gibi yaşıyorsun
Önce radyo DJ'i olarak girdi hayatımıza, sonra köşe yazılarıyla; derken şarkıcılığa soyundu. Gazete yazılarını Kalın Kitap'ta toplayan Ayça Şen, yaptığı tüm işler arasında en çok yazarlıktan keyif aldığını söylüyor: "İnsan gerçek mesleğini 40'ından sonra buluyormuş"
- Bu yaz nasıl geçiyor sizin için?
- Bu yaz benim için tempo ve yoğunluk açısından biraz kış gibi geçiyor. Radyoya (Radyo D) başlayalı henüz altı ay oldu. Tatile çıkmayı düşünmedim, çünkü eşimin Çeşme'de restoranı var, Il Fico. Hafta sonları oraya gidip geliyorum. Fakat çok yorucu. Sosyete nasıl her hafta sonu bir yere gidiyor? İyi ki sosyete değilim! Bir de kitap çıktı işte.
- Kitabınız gazete yazılarınızdan oluşsa da bazı karakterler öne çıkıyor. Örneğin oğlunuz Memo. Neler yapıyor Memo, şöhret olduğunun farkında mı?
- Memo, artık 11 yaşında. Ben şöhret değilim ki o olsun. Ama evet, yazılarımı okuyanlar için bir 'kişi' o. Evde öyle yaşamıyor, ama mesela genç anneler beni ve onu çok iyi tanıyor. Bir kere Harry Potter'a gitmiştik. Bir kadın yanımıza gelip 'Memo, sen Harry Potter'dan daha önemlisin bizim için!' demişti. Memo ilk defa böyle bir şeyle karşılaştı ve çok şaşırdı. Elçin Yahşi'nin zamanında başladım ben bunları yazmaya Radikal'e. O vesile oldu ve iyi de oldu. Memo, plastik sanatlara çok yetenekli. Animasyon yapmak, bilgisayarda çizim yapmak gibi bir şeyler istiyor.
SIFIR KURALLA BÜYÜDÜM
- Peki 'Çok fazla çocuk yazısı yazıyorsun, sıkıldık,' gibi tepkiler oldu mu hiç?
- Hayır, ama ben sıkıldım ondan. Aslında sürekli de çocuk yazısı yazmıyordum, ama onları komik yazdığımdan akılda kalmış. Mesela şimdi hiç çocukla ilgili bir şey yazmıyorum.
- Yazılarınızda Memo'nun dışında anneniz de çok öne çıkıyor. Çok 'cool' bir karakter olarak duruyor. Öyle midir gerçekten?
- Çok komik kadındır. Çok izlenimcidir. Her şeyin komik tarafını görür. Ben de aynı şeyi, ondan ve anneannemden almışım. Hatırladığım kadarıyla babam da çok komikti. Çok küfürbazdı bir de. Küfür bölümünü de babadan almışım. Annem insanları çok güzel anlatır, taklit eder.
- Yazılarınız ne kadar gerçeği yansıtıyor?
- Her şeyi çok gerçek yazmıyorum. Kurgu, mizah çok var yazılarımda. Karakter yaratıyorum. Bir de Memo benim ilk tanıdığım çocuktu. Ne kuzenim oldu ne de kardeşim... Sonra Memo olunca, çocuklu bir gezegene düşmüş gibi oldum. Her şeyi yeni baştan keşfettim. Bir de akrabalık değerleri çok yüksek insanlar değiliz. Birisi evlenir, canımız istemezse gitmeyiz. Sıfır kuralla büyüdüm. Memo ile sosyal olmayı, 'normal' olmayı öğrendim. Çünkü okulunun toplantısına gittiğinde normal olmak zorundasın. Mesela benim ressam bir arkadaşım var. Bir gün okula Memo'yu almaya onunla birlikte gittik. Birbirimize komik komik suratlar yaparken, okulun müdür yardımcısı görmüştü bizi.
- Böyle farklı bir anneye sahip olmak konusunda Memo ne düşünüyor?
- Zaman zaman benden utanıyor. Çocuk milleti, ne yaparsan yap tam tersini istiyor. Belli bir yaşa gelmeden o farklılığın değerini anlayamazsın.
- Peki, siz nasıl bir çocuktunuz?
- Çok yaramazdım. Hatta yaramazlığım çok meşhurdu. Çok sosyaldim, ama büyüklerin dünyasıyla hiç işim yoktu. Şöyle de bir şansım vardı, oturduğumuz yerde aynı yaştan çok arkadaşım vardı. Babam öğretim üyesiydi. Trabzon'da, üniversite lojmanlarında büyüdüm. Çocukluğumu tadını çıkara çıkara yaşadım.
MANUEL BİR İNSANIM
- Kuşağınızın apolitik olmasından rahatsızlık duyuyor gibisiniz.
- Bizim kuşak, yani Özal dönemi çocukları ne kadar apolitiksek, şimdikiler de o kadar politize. Her şey şekil değiştiriyor. Eskinin solcuları, şimdinin sağcıları. Ama onlar kendilerini hâlâ solcu zannediyor. Şimdi demokrat olanlarsa, eskinin sağcıları. Demokratların tarafında durmam gerektiğini düşünüyorum, çünkü çoğunluğu düşünmek gerekir, ama çok da aklım ermez.
- Dizileri takip eder misiniz?
- Hiç TV açmıyorum. İnternet dizileri de, yerli ya da yabancı, beni çok ilgilendirmiyor. Pek Amerikan ya da yabancı kültürüm yok. Daha manuel bir tipim. Dijital bir insan değilim yani. Mesela fotoğraf çekerken de otomatiğe almam. Her şeyini kendim ayarlamak isterim; ışığını, diyaframını... Manuel derken, bunu kastediyorum. Yoksa teknolojim yetmediğinden değil!
- Ama sosyal medyayı seviyorsunuz...
- Bir senedir bayağı takılıyorum Twitter'da. Ama hastalıklı bir şey, insan bağımlı oluyor. Mesela geçen gün Thomas Mann'ın Büyülü Dağ diye bir kitabına başladım, abi gitmiyor kitap. İki kelime okuyorum, aklıma bir şey geliyor, Twitter'a yazıyorum. Ama mesela beni sürükleyen bir şeyler olduğunda da hiç bakmıyorum yüzüne. O yüzden adam gibi yazar olsun, sokmasın beni Twitter'a abi!
EN SON HABERLER
- 1 Sanal dünya çocuklara okuldan tatlı geliyor
- 2 Öğrendiğinizde şaşıracağınız 4 önemli beslenme bilgisi
- 3 Oysa her şey çok iyi gidiyordu
- 4 Sokaklar tenis kortuna döndü
- 5 Her şey bu ülkenin çocukları için
- 6 Bir rüyanın peşinde
- 7 7/24 şehirde yaşam
- 8 Hiçbir doğruluğu olmayan beslenme önerileri
- 9 İnsana güvenmekten vazgeçmeyin
- 10 Küçük sanatçılar için büyük deneyimler