Cumartesi 20.10.2012

Bir büyük destanı hatırlamak

Aslında Sinan Çetin'le başlamak gerekirdi bu yeni Çanakkale Filmleri furyasını açmaya... Ancak Çetin bir kapris sonucu, önceden bildirilen basın gösterimini son dakikada iptal edip hepimizi filmi izlemek için Çatalca'daki çiftliğine çağırdığında ipler koptu. Hayır, 'Onun ayağına mı gideceğiz?' düşüncesinden değil. Bir sinemasever, hele bir sinema yazarı film için her yere gider! Daha çok, neredeyse tam günümüzü alan bir angarya olduğundan... Böylece filmi göremedik ve kimse üzerine yazamadı. Şimdi gelelim bu ikinci çabaya... Kendimi milliyetçi saymam. Yani aşırı milliyetçi saymam. Dünya tarihinin son iki yüzyılı boyunca milliyetçilik öylesine çok savaşa, ölüme ve cana mal oldu ki... Bir ırkı diğerlerinden üstün sayıp akıl dışı biçimde yüceltme tutkusu, üstün ırk söylemlerine, tarihin en büyük savaşına ve en büyük günahı olan Alman faşizmine yol açtı. Bunca badireden sonra, akıllı bir insanın bu tür kör ve bağnaz milliyetçiliğe prim vermesi mümkün mü?
SENARYO ÖZAKMAN'IN KİTABINDAN
Ama öte yandan, herkes, hepimiz aslında milliyetçiyiz. İçinde yaşadığınız topluma, doğduğunuz toprağa ve onun geçmiş/gelecek tarih, kültürüne sevgi duymak öylesine doğal bir şey ki... İşte bu filmi izlerken bunları duyumsadım. Biraz da Livaneli'nin Veda'sında olduğu gibi... Çünkü Çanakkale Savaşı (veya zaferi) tarihin öylesine büyük bir olayı, öylesine görkemli bir sayfası ki... Ne kadar anlatılsa azdır, ne kadar övülse yetersizdir. Balkan Savaşı'ndan çıkmış, yorgun ve bezgin, yıkım halindeki bir imparatorluğun 'düvel-i muazzama'ya can havliyle karşı durması, Avustralya'dan Yeni Zelanda'ya birçok ırak ülkeden de destek alan İngiliz ordusu ve 'müttefikler'in onca gücüne karşı, hemen yalnızca bir tür soylu kahramanlığa ve vatan için özveriye dayalı bir zafere doğru adım adım gitmesidir. Çanakkale direnişi, çöken bir imparatorluktan çağdaş bir devlet çıkarma serüveninin ilk büyük halkası, yeni tarz mantıklı ve haklı bir milliyetçiliğin laboratuvarıdır. Turgut Özakman'ın kitabına ve senaryosuna dayalı film, aslında ne klasik bir tarihsel kesit ne de gerçek bir savaş filmi. Film bir tür 'hamasi dokü-drama'. Hamasi, çünkü her şeye rağmen asıl malzemesi kahramanlık. Dokü yani dokümanter, çünkü sonuç olarak bu, Çanakkale olayını en önemli aşamaları ve dönüm noktalarıyla toparlayarak sunan bir tür belgesel. Drama elbette, çünkü bu gerçek bir belgesel değil, olayların mizansen ve oyuncularla canlandırıldığı bir dram. O açıdan, film kendi sınırları içinde duruyor. Yani savaşı ve gerekli-gereksiz olduğunu tartışmıyor; birçok ünlü savaş filminin tersine... Tek bir sahnede düşmanla kurulan ilişki ve her şeye karşın kaderin karşı karşıya getirdiği insanlar gösteriliyor. O sahne de acıklı bir ölümle bitiyor gerçi... Ayrıca savaş sahneleri de gerçekçi değil, adeta simgesel. Ve belli bir stilizasyona dayanıyor. Finaldeki 2. Anafartalar Zaferi'nde birbirine giren iki ordunun çok yukardan çekilmiş görüntüsünün hemen bulanıklaşarak silinmesindeki gibi.Ama ne gam... Film sonuç olarak önemli bir işlevi yerine getiriyor. 'Balık hafızalı' denebilecek, tarihe düşkün olmayan ve hep gündelik sorunların uçucu çekiciliğiyle oyalanan toplumumuza, kendi tarihinin dünya savaş tarihiyle buluşan bu önemli olayını yaprak yaprak açarak hatırlatıyor. İnandırıcı bir illüstrasyona, kimileri başarılı özel efektlere, hemen hepsi gerçek karakterlere dayanarak... Kendi adıma, sade ama etkili mizansenlerle sunulan filmde sık sık gözlerimin ıslandığını söyleyebilirim. Çok inandırıcı olmayan bir Mustafa Kemal'e, kimi bölümlerin (örneğin yarbay Mustafa Kemal'in 57. tümenin başında gelişinin) hiç gösterilmemesine veya 40 yıldır Liman von Sanders diye bildiğimiz Alman subayının Fon Sanders olması gibi savrukluklara karşın, geçmişle ilgili herkesin görmesi gereken bir film, tüllere sarılmış bir tarih dersi. Bu 'erkekler filmi'nin altından yüzünün akıyla kalkan kadın yönetmen Yeşim Sezgin'i ise herhalde medyamız bize tanıtır.
ÇANAKKALE 1915 ***
Yönetmen: Yeşim Sezgin Senaryo: Turgut Özakman Görüntü: Aras Demiray, Muharrem Dokur/ Müzik: Can Atilla/ Oyuncular: Baran Akbulut, Barış Çakmak, Bülent Alkış, Celil Nalçakan, Doğukan Polat, Emre Özcan, Ersan Duru, İlker Kızmaz, Mert Karabulut, Rıza Akın, Serhat Kaplan, Serkan Ercan, Ufuk Aşar, Ufuk Bayraktar/ Fida Film- Örümcek Film yapımı.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.