Huzur Sokağı şimdi sahnede

Huzur atv'de yayınlanan dizisinin ardından, şimdi de İstanbul Tiyatro Temaşa tarafından sahneye uyarlandı. Kasım ayında İstanbul'da galası yapılacak oyunun yönetmeni Kaan Basmacıoğlu ve oyuncuları Yaşar Alptekin, Özlem Sarıçamlık, Sema Keleş, Mert Abidin Yerli ile Şule Yüksel Şenler'in romanından uyarlanan Huzur Sokağı'nı ve muhafazakar tiyatrolara gösterilen ilgiyi konuştuk.
- Huzur Sokağı'nı tiyatroya uyarlama fikri nasıl ortaya çıktı?
- Yaşar Alptekin: İstanbul Tiyatro Temaşa 2010'da kuruldu. Halit Ertuğrul'un eseri Düzceli Mehmet'i iki yıl sahneledik. İnanılmaz bir ilgi oldu. Yeni bir oyuna talep gelince, neyi tercih etmemiz gerektiğini epey düşündük. Hakikaten bir devir açmış, kıymetli bir insan olan Şule Yüksel Şenler'in Huzur Sokağı, birçok kişinin hafızasında yer eden bir roman olduğu için onu tercih ettik.
- Nasıl bir hazırlık süreci geçti?
- Kaan Basmacıoğlu (yönetmen): Tiyatroya uyarlama aşaması iki yıl sürdü. Oyunun birinci perdesi 1969'da başlıyor, ikinci perdede 80'lere atlıyor. Kitaba sadık kalınarak uyarlandığı için kostümler de ona göre hazırlandı. Dizide günümüzü anlatıyor, biz tamamen kitaba sadık kalmaya çalıştık.
- Şule Yüksel Şenler ile görüşebildiniz mi?
- Özlem Sarıçamlık (oyuncu): Şule Hanım ile sürekli irtibat halindeyiz, destek veriyor ve oyun da onun denetimi altında. Senaryo kitaba sadık kalınarak yazıldı ve bu da Şule Hanım'ı çok memnun etti.

FEYZA'NIN HAYATI BANA ÇOK UZAK
- Tiyatro oyunu atv'deki diziyle aynı döneme denk geldi. Diziyi izlediniz mi?
- Ö. S: Büyük bir tesadüf oldu, ekip bu oyunun hazırlığına iki yıl evvel başlamıştı. Diziyi izledim, beğendim, güzel bir proje. Tiyatro ve dizi ayrı kulvarlar, birbirimize rakip değiliz (gülüyor).
- Başörtülüsünüz, oyunda Feyza karakterini canlandırırken zorlandınız mı?
- Ö. S: Birinci perdedeki Feyza'nın hayatı, düşüncesi, aşkı, hırsı bana çok uzak. Bir oyuncu olarak onu hissetmek, o formata dönüşmek durumundasınız. Sonuçta başörtülüyüm ve kendim gibi olanları hor görmem gereken bir rol. Biraz zorlandığımı itiraf etmeliyim, ama onu hissetmeye çalıştım. Oyunculuğumu ispat edebileceğim rollerden biridir bu. Yoksa her rolü rahatlıkla canlandırabilirim; komedi ya da katil, hırsız gibi roller olsa bu kadar zorlanmazdım.
- İnancınız sanatınıza nasıl yansıyor?
- Mert Abidin Yerli (oyuncu): 10 yıldır sahnelerdeyim, her türlü rolü oynadım. Ama aşkı anlatmak için dokunmak, sarılmak ve illa tenin tene değmesi gerekmez. Aşkı, sadece bir bakışta da anlatabilirim. Hikayeye bakarım; kişiliğimi, onurumu zedelemeyecek bütün karakterleri oynayabilirim.
- Sema Keleş: Başörtülü olduğumuz için sahnede her kostümü giyemiyoruz ve her mizahseni yapamıyoruz. Bu bir noktada oyunculuğunuzu sınırlıyor, ama içinizde tiyatro yapma arzusu varsa, başörtüsü tiyatro yapmayı engellemiyor.
- Y. A: Sanatçı sıfatı taşıyan kişinin rol tercih etmemesi gerektiğine inanırım. Psikopat, deli, cani de olabilirim. Ama Türkan Şoray kanunları gibi olmasa da benim de kriterlerim var; öpüşme, sevişme olan ve içki içilen sahnelerde oynamam. Oynadığımız karakterdeki küçük detaylarda inancımızdan kaynaklı kriterlerimiz var.
- Muhafazakar tiyatrolarda oyunlar seyircinin talebine göre mi belirleniyor?
- Y. A: Biz seyirci kitlemizi iyi tanıyoruz. Sonuçta muhafazakar bir kesime hitap ediyoruz. Dolayısıyla muhafazakarları etkileyecek, düşündürecek veya eğlendirecek konuları tercih ediyoruz.
- Ö. S: Ailece güvenle izleyebilecekleri bir tiyatro sergiliyoruz. Dini hassasiyetlere dikkat ediyoruz.
- Peki, nasıl bir değişim yaşanıyor?
- Ö. S: Son yıllarda muhafazakar tiyatrolar çoğalmaya başladı ve yeni tiyatrolar da kuruluyor. Biz özümüzü, adetlerimizi, törelerimizi, kendi yaşam biçimimizi anlatıyoruz; insanlar kendilerini izlemek istiyor. Dindar seyirci, kitaplar üzerinden uyarlanan oyunlara çok ilgi gösteriyor. Aslında muhafazakar tiyatro halkın beklediğini veriyor. Mesela bir oyunu 12 defa izleyen bile var. Neden? Çünkü tiyatroyu sevdiler. Oyuncu olmak istiyenlerin sayısında artış da var.