Giriş Tarihi: 3.11.2012

Modern insanın sorunu hüzünden kaçması

Toplum olarak, kişi olarak onlarca sorunumuzu görmezden geliyoruz. Ama sorunlar da bu yaklaşımla çözülmüyor. Psikiyatr Kemal Sayar, toplum olarak ruhumuza ayna tuttu sorunlarımızın nasıl çözüleceğinin formülünü anlattı

Ölüm ve acı, hayattan kovulacak şeyler haline geldi. Bu büyük bir kırılma. İnsanlık tarihinden bir sapma ile karşı karşıyayız. Hüznü hayatlarımızdan kovmak istiyoruz ölüme bakmak istemiyoruz. Oysa öleceğimizi bilmek bizi daha mütevazi kılar.
Acıyı yaşamadan gelen mutluluk insana derin bir tatmin hissi sağlamaz, kalıcı olmaz. Oysa acısıyla yüzleşen insanlar hayatta fark yaratır.
Sistem, Türkiye'de 1980'li yıllarda nasıl sol siyasete ait insanları bir ahlak sınavından geçirdiyse, bugün muhafazakar kitleyi ciddi bir ahlak sınavından geçiriyor. Bakıyorsunuz kimi insanlar bu sınavdan geçiyor, kimileri kalıyor.
Türkiye çocuksu bir toplum. Çocuksu bir toplum olarak çok kolay kutuplaşıyoruz, çok kolay birbirimizin boğazına çöküyoruz.

Neden hüzünden bu kadar kaçıyoruz? Pozitif düşünce akımlarının peşine takılıp, hayatı neden sadece pozitif duyguları görerek yaşayacağımız bir alan haline getirmeye çabalıyoruz? Ben bu sorulara cevap ararken, karşıma Biraz Yağmur Kimseyi İncitmez adlı bir kitap çıktı. Yazarı, psikiyatri profesörü Kemal Sayar. Anlamak ve hissetmenin aslında mutlu olmak kadar önemli olduğunu, insan olmanın acı çekmekle başladığını anlattığı son kitabı çok konuşulacak. Çünkü Sayar, pozitif düşünce akımına sert çıkıyor, "Acıyı yaşamadan gelen mutluluk kalıcı olmaz," diyor. Biraz yağmur, kimseyi incitmez...

- Bu kitapla şu an dünyayı kasıp kavuran pozitif düşünce akımına sert çıkıyorsunuz.
- Biraz Yağmur Kimseyi İncitmez, bir protest şarkıcı olan Tom Waits'in sevdiğim bir şarkısından alınma bir söz. Bu cümle bana hayatın içindeki kırılganlıkların, acıların bizi yıkamayacağını, tam manasıyla incitmeyeceğini, tam tersine biraz yağmur almanın bizi olgunlaştırabileceğini, hayatın içindeki o zorluklara katlanmamız gerektiğini hatırlatıyor. İnsanlar mutluluk meselesine o kadar kafalarını takmış durumdalar ki. Oysa insan olmak farkına varışla başlayan bir şey. Bütün kadim öğretiler insanlara mutsuzluğa dayanmayı, tahammül etmeyi öğretir, hüznü içlerinde gezdirmeyi, hüznü kabullenmeyi öğretir. Oysa modern zamanla beraber günümüzde ölüm ve acı hayattan kovulacak bir şey haline geldi. Bu büyük bir kırılma. İnsanlık tarihinden bir sapma ile karşı karşıyayız. Hüznü hayatlarımızdan kovmak istiyor, ölüme bakmak istemiyoruz. Oysa öleceğimizi bilmek, bizi daha mütevazi kılar. Mezarlıklar giderek şehrin dışına inşa edilmeye başlıyor. Ölüm, hayatlarımızın içinde konuşulacak kadar bir yer tutmuyor.
- Ölümü konuşmak mı gerek?
- Bence doğru bir hayatın, ölüm sorusuna cevap verebilen bir hayat olması lazım. Çünkü ölüm hayatın en büyük hakikati, en büyük gerçeği. Öleceğimizi bilmek, bizi hayata yakınlaştırır, o hayatı dolu dolu ve güzel yaşamaya mecbur eder. Bugün insanların önemli bir kısmı, anlam boşluğundan mustarip. Sistem bize 'Sen başkalarının sırtına basarsan varolabilirsin ve ancak bu yarışta varolabilirsen değerlisin,' diyor. Bu sistemde hüzünlenmek bile verimi düşüren bir olgu olarak kabul ediliyor ve istenmiyor.
- Hüzün nerede hastalıktır, nerede değildir?
- Hüzün çok doğal bir hal, gelir ve gider. Hüzün ile depresyonu birbirinden ayırmak lazım. Depresyon, klinik olarak müdahale edilmesi gereken bir durum. Modern insanın problemi, hüzünden de kaçması. Oysa hüznü yaşamadan mutluluğu yaşayamazsınız. Hayatta her şey zıddıyla kaimdir. Hüznün denizinde kulaç atmazsanız, mutluluğun denizine de varamazsınız. Bu kadar basit.
- Günümüzde psikiyatri, her türlü insanlık halini patoloji hanesine mi yazıyor?
- İşte buna karşı çıkmamız gerekir. Biz psikiyatrlar bazı hastalarımızda karşılaştığımız bazı durumların normal keyifsizlik halleri, hayatın kendisinden kaynaklanan mutsuzluklar olduğunu bilirsek her durumda ilaç yazmayız.
- Pozitif bakış kötü bir şey mi? Kabahati nedir?
- Bir kabahati yok. Hayatta insanların olumlu olanın peşinden koşması güzel. Fakat bu pozitif düşünce kavramına eklenen, çekim yasası diye sunulan şeyin bir uyuşturucu olduğunu düşünüyorum. Bu çekim yasası diyor ki: Başına kötü bir şey geldiyse mutlaka negatif düşündüğün için gelmiştir. Kolaycı bir formül sunuyor. Bu durumda 10 yaşında kanser, lösemi olmuş çocukların ne gibi bir kabahati olabilir? Hayatlarında nasıl kötüyü çektiler de birden başlarına bu geldi? Freud'un çok temel bir önermesi vardır: Bastırılmış olan geri döner. İnsanın zoraki bastırdığı bir şey mutlaka bir yolunu bulur ve bilince çıkar. Bastırılan tüm o negatif düşünceler bir süre sonra ciddi hastalıklar olarak karşımıza çıkar.
-Sizce depresyona girmekten korkmamak mı gerekiyor?
- Depresyonun insanı felç eden taraflarından korkmak lazım ama hüzünden kaçmamak lazım. İnsan hüznün kıyısında dolaşırken, çok değişik ilhamlarla hayata bambaşka bakış açılarıyla bakabilir. İşte kaçırdığımız şey bu. Acıyı yaşamadan gelen mutluluk insana çok derin bir tatmin hissi sağlamaz ve çok kalıcı da olmaz. Istırabın faydaları var. Istırap bize bir şeyler öğretiyorsa, geçmişte yapmış olduğumuz yanlışlara karşı oradan büyüterek çıkartıyorsa, o üretken bir ıstıraptır ve bize çok şey kazandırır. Acısıyla yüzleşen insanlar hayatta fark yaratır.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.