Cumartesi 24.11.2012

İsveç'te kadın olmak

Belgeselci Coşkun Aral aylardır Avrupa Birliği üyesi yedi ülkedeki birlik politikalarını inceliyor. Bu çalışma nedeniyle gittiğimiz Stokholm'de, orada yaşayan Türk kadınlarıyla konuştuk. Hepsinin ortak görüşü: "İsveç'te kadın olmak ayrıcalık"

Kadın hakları konusunda dünyanın en gelişmiş ülkesi kabul edilen İsveç'te, Çoşkun Aral ve ekibinden Vedat Atasoy, Ayşe Tunca, Evren Toparlak, Barbaros Sayılgan ve Milliyet yazarı Mehveş Evin'le birlikteydik. İsveç'in 100 yıldır kafa yorduğu, kadın hakları mevzusunu nasıl ele aldığını yerinde inceledik. Nüfusu 9 milyon olan İsveç'te geçen yıl 99 bin kişi şiddete uğramış. Bunun yüzde 33'ü kadın. Yılda 17 kadın namus gerekçesiyle öldürülmüş. İsveç'te kamu sektöründeki kadınların oranı yüzde 40, parlamentoda yüzde 47. İsveç'te hal böyleyken, Türkiye'ye dair tek bir rakamdan söz edeceğim: 2011 verilerine göre 80 milyonluk nüfusa karşılık sadece 47 sığınma evi bulunuyor! İsveç'te kadın olmak bir ayrıcalık. İsveçli kadınlar bu durumu artık kanıksamışlar. Peki ya orada doğmuş, bir vesileyle İsveç'e gitmiş ve orada yaşayan Türk kadınlarının durumu ne? İsveç'te kadın olmayı, orada yaşayan Türk kadınlara sordum. Beni en çok etkileyen, gece taksi şöforlüğü yapan, 42 yaşında kendine yeni bir hayat kuran Sema Bozdoğan'ın hikayesiydi...
- Hikayeniz nasıl başlıyor?
- Üç yaşımdayken, ailemle birlikte gelmişim İsveç'e. Ailem görücü usulüyle Türkiye'de yaşayan biriyle evlendirdi beni. 21 sene sürdü. Sevmiyordum, ama çocuklarımı iyi yetiştirmek adına ayrılmak istemedim. Ben küçükken anne babamdan şiddet gördüm. Çocuklarımı ailemin beni yetiştirdiği gibi değil, daha modern yetiştirmek istiyordum. Kızımı ve oğlumu özgür ve eşit büyüttüm. Hem İsveç kültürü, hem Türk kültürünü harmanladım onları büyütürken.
- Şiddet gördünüz mü?
- İlk eşimden hiç fiziksel şiddet görmedim ama psikolojik şiddet vardı. Hep onun ailesine baktık, ailesi benden önce geliyordu. Belki de bu nedenle tam sevemedim onu. Çocuklar büyüdüğünde, ilk eşimi hiçbir zaman sevemeyeceğimi anladım. Başka erkeklere bakmaya, etkilenmeye başlamıştım. 41 yaşımdaydım o zaman. Boşandıktan sonra üç yıl birlikte yaşadık, ama yine olmadı.
- Sonra yeni bir aşk yaşadınız mı?
- Dört yıl önce şimdiki eşimle tanıştım. O da Türk. Adana'da yaşıyor, tam anlamıyla aşk evliliği yaptık. Dört yıldır evliyiz, çok uğraşıyorum. Bu sırada taksi şöforlüğü yapmaya başladım, öğlen 15:00'ten gece 24.00'e kadar çalışıyorum. Bir kadın olarak gece çalışmak burada hiç sıkıntı değil. Şimdiki eşim madde bağımlısı, şu an çalışmıyor. Ben bakıyorum ona, tedavi masraflarını ben karşılıyorum. Sonuçta ben torun sahibi kadınım ama o kadar seviyorum ki eşimi, adını boynuma dövme yaptırdım!
- Ondan şiddet gördünüz mü?
- Evet, ondan şiddet gördüm. Haplı halde beni dövdü, hatırlamadığı için affettim. Ben şiddete karşıyım, başıma gelmesine inanamıyorum. Benim kaybedecek bir şeyim yok, bu nedenle o korkuyor. Ben sevgiyi ilk kez yaşıyorum bu yaşımda. Ama bu zamana kadar onsuz yaşadıysam, yine yaşarım.
YELDA UGAN (26) /İNŞAAT MÜHENDİSİ
KİLİSE İNŞA ETTİM
"Konya Kululuyum, ailem buraya göç etmiş. Biraz çalışıp dönme niyetiyle gelmişler, ama burada rahat edince, çocukları da burada doğunca kalmaya karar vermişler. Ben üçüncü kuşağım. Türkiye'de olsaydım yine inşaat mühendisi olurdum, ama aynı şekilde olmazdı. Belki de başım kapalı olduğu için üniversite okuyamazdım. Okumak ailem için çok önemliydi, kendileri okuyamadıkları için beni çok teşvik ettiler. Burada kendime güvenim tam, bunda çevrenin etkisi de var. Burada asla 'Sen yapamazsın, sen kadınsın,' gibi söylemler yok. Türkiye'de bu kadar özgüvenli olamazdım. Bazı kişiler, çalışamayacak durumdaysa evde kalıyorlar ama değilsen burada çalışmak zorundasın. İsveç'teki okul sistemi de ücretsiz. Erkek-kız ayrımı yok okullarda. İnşaat mühendisi ya da polislik gibi erkek egemenliğindeki meslekleri yapmak istediğin zaman destek oluyor, teşvik ediyorlar. 22 yaşımda okuldan mezun olduğumda bana gelen ilk proje bir kilise inşaatıydı. Bir sene çalıştım orada. O sırada Müslüman bir kadının kilise inşaatı yapıyor olması İsveç medyasının çok ilgisini çekti. İki senedir bir stadyum projesinde çalışıyorum. Bu, çok büyük bir proje, burada olduğum için çok mutluyum."
NİMET YALÇIN (36) / STOKHOLM'ÜN TEK 'CİNSİYETSİZ' ANAOKULUNDA ÇALIŞIYOR
ÇALIŞTIĞIM OKULDAKİ EĞİTİM SİSTEMİ BİZİM YAŞAYIŞIMIZA TERS
"Eşim burada doğmuş büyümüş. Biz Konya Kululuyuz. Eşimle aynı köydeniz, görücü usulüyle evlendik. 18 yaşımdaydım İsveç'e geldiğimde. Çok değişik geldi ilk zamanlar, adapte olmak çok zor oldu. İki oğlum oldu. Artık Türkiye'ye dönmek, adapte olmak çok zor. Dört yıl önce işsizlik kurumuna başvurdum ve bu anaokulunda çalışmaya başladım. Burası Stokholm'ün tek cinsiyetsiz anaokulu. Ben burada öğretmen değilim, ama öğretmenlere yardımcı oluyorum. Burası cinsiyet ayrımı olmayan bir okul, çocukları kız veya erkek diye ayırmıyorlar, kızların ve erkeklerin oyuncakları aynı. Çocuklar bu yolla kendi kişiliğini kendileri buluyor. Başım kapalı olduğu için ilk başladığımda aileler beni yadırgadı. Burayla çok bağdaştıramadılar. Sonra beni tanımaya başladıkları zaman aileler rahatladı. Buradaki eğitim sistemi bana ilginç geliyor. Aslında bizim yaşama şeklimize çok ters, burada uygulanan sistemi ailemle evde tartışamam bile. Bizde kadın kadındır ve yerini bilir. Normalde okullarda kadınlar öğretmen olur. Buradaysa çok fazla erkek personel çalışıyor. İsveç'te cinsiyet ve ırk, din ayrımı yok. Emin olun, kendi ülkemde bu kadar rahat davranamazdım."
GÜLSEREN ENGSTRÖM / GAZETECİ, YAZAR, PSİKOLOG
ERKEĞİN ÜÇ GÜN SURAT ASMASI ŞİDETİR
"Sosyal Demokrat Parti Başkanı Hüseyin Ergün'ün kız kardeşiyim, buraya 1974'te geldim. O günden beri kadın hakları konusunda seminerler veriyorum, çalışmalarda bulunuyorum. 1980 yılından itibaren parlamento bünyesinde İsveç'te ayrımcılık ombudsmanı diye bir şey var. Yasal olarak kadın-erkek eşit. Çocuk şiddete tanık olursa, o çocuğun da şikayet etme hakkı var. Baba ya da devlet çocuğa tazminat ödüyor. Şiddet olarak tanımlanan şey şu; bir bireye psişik ya da fiziksel olarak acı veren şey. Paranız elinizden alınırsa acı duyarsınız; sokağa çıkmanız, arkadaşlarınızla buluşmanız engellenirse acı duyarsınız, bunlar da şiddet tanımı içine giriyor. Milli eğitim bakanlığı müfredatını kız-erkek eşitliği üzerine kurmuş. Öğretmen öğrencilerine empati, sorumluluk duygusu, sosyal hak ve hukuk duygusunu vermek zorunda. Türk kadınları buraya evlenmek üzere getiriliyor. Çalıştırılıyor bu kadınlar, paraları ellerinden alınıyor. Bu en basit ekonomik şiddet örneği. Şiddet uygulayan erkekler son derece feodal ve narsist tipler. Sıradan bir işi kabul etmiyorlar, kendilerini üstün görüyorlar. Çok hesaplı oluyorlar, güçlü kadınları seçiyorlar. Başlangıçta tapıyorlar bu kadınlara. Başka kadınlarla mukayese etmek, hor görmek, eve geldiğinde 'Neden yemek yok?' diye şikayet etmek, ailesiyle, arkadaşlarıyla görüştürmemek, zamanını kontrol etmek, hoşuna gitmeyen bir şey için üç gün surat asması, seyahat özgürlüğünüzü kısıtlaması hep şiddet tanımı içinde."
YAKIŞIKLI KOCAM, EVLİLİĞİMİZİN 15. GÜNÜNDE BENİ DÖVDÜ
"Âşık oldum, evlendim. Çok iyi biriydi, uzun boylu, yakışıklı... Çok kibardı, nazikti. Türkiye'de evlendik. Ailem hiç istemiyordu onu, çünkü evlenip ayrılmıştı. Her genç kızın âşık olabileceği biriydi. Evlendikten 15 gün sonra davranışları değişti, ortaya farklı bir karakter çıktı. Beni dövdü, tehdit etti. Annesi de vardı beni dövdüğü sırada, o da engellemedi. Annesi zamanında hep ezilmiş. Bana da göz yummam gerektiğini söylüyordu. Telefonum yoktu, kapıyı üzerime kilitleyip evden çıkarlardı. İsveç'te kimsem olmadığı için yardım isteyebileceğim kimse yoktu. Eşimle anlaşamayacağımı anladım ama daha yeni evlenmiştim. O beni sürekli 'Türkiye'ye gönderirim,' diye tehdit ediyordu. 'Nasıl geri dönerim, çevreme ne derim?' diye korkuyordum. Biraz daha bekleyeyim, belki değişir diye düşündüm ama son noktada artık dayanamayacağımı anladım. 2008'de evden kaçıp sığınma evine girmeyi başardım. O zamandan beri gizli bir yaşam sürüyorum. Kadın sağınma evindeki kadınlarla çok ortak noktamız var. İsveç'te üniversite eğitimi alıp, meslek sahibi olmak, kendi ayaklarımın üzerinde durmak istiyorum. İkinci bir evlilik tabii ki düşünüyorum. Ama bu sefer, uzun boylu yakışıklı olmasa da olur. Karakteri iyi olsun, benden kısa olabilir. İnsanların karakteri evlendikten sonra ortaya çıkıyor."
SPORCUDAN MİLLETVEKİLİRE
Avrupa Birliği tarafından desteklenen Coşkun Aral'la Avrupa Notları TV programının bu bölümünde, gece vardiyasında taksi şoförlüğü yapan Sema Bozdoğan, inşaat mühendisi Yelda Ugan ve dünya çapında ödüllü, motorlu sürat teknesi pilotu Bimba Sjoholm, İsveç Parlamentosu'nda milletvekili Carina Ohlsson psikolog Gülseren Engström, İsveç'te yaşayan görüntü yönetmeni Güneş Karabuda yeralacak. İz Tv'de, 22 Aralık'ta, saat 22.20'de izleyebilirsiniz.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.